Bugünlerde adını Fransa’nın adım adım işgaliyle duyduğumuzMali, ya da resmî adıyla Mali Cumhuriyeti, Batı Afrika'da bulunan denize kıyısı olmayan bir ülkedir. Mali, Afrika'nın en büyük yedinci ülkesidir. Kuzeyde Cezayir, doğuda Nijer, güneyde Burkina Faso ve Fildişi Sahili, güneybatıda Gine ve batıda Senegal ve Moritanyaile sınır paylaşmaktadır. Yüzölçümü yaklaşık 1.240.000 km2 (Türkiye’nin yaklaşık iki katı) ve tahminî nüfusu 15 milyon kişidir. Ülkenin başkenti Bamako'dur ve nüfusun %95’i Müslümandır.
Fransa’nın emperyalist çıkarları için işgal etmeye çalıştığı Mali aslında eski bir sömürgesidir. Kirli ve karanlık emellerini gerçekleştirme ve ülkenin yer altı kaynaklarını elde etme adına böyle bir operasyonun düğmesine basılmıştır.
Bölgede yeniden var olma ve içinde bulunduğu mali krizi atlatma adına planlarını hayata geçirmeyi amaçlayan Fransa, 6 gün süren hava bombardımanında çoğu sivil yüzlerce kişinin ölümüne yol açtı. Bundan sonuç alamayınca karadan da operasyonu başlattı.
Ancak yoğun direnç karşısında, halen planların istendiği gibi yürümediği, savaşın şiddetlendiği ve yaygınlaşarak çevre ülkelere taşındığını görmekteyiz.
Cezayir'in doğusundaki İlizi kenti Ayn Emnas bölgesinde bulunan doğalgaz tesisinde, 600’e yakın kişi Fransa’nın Mali’yi işgaline tepki olarak rehin alınmıştı.
Ardından Cezayir ordusunun Ayn Emnas bölgesinde bulunan doğalgaz tesisinde rehin alınan Cezayirli ve yabancı uyruklu rehineleri kurtarma adına yaptığı helikopter destekli kurtarma operasyonu fiyaskoya dönüştü.
35 rehinenin hayatını kaybettiği, 45 gerillanın ise öldürüldüğü bu saldırıyı radikal İslamcı ''Kanla İmza Atanlar Tugayı'' üstlendi.
Bu örgüt rehinelerin yaşaması için Fransa'nın Mali'ye müdahalesini bir an önce durdurması çağrısında bulundu.
Aslında asıl acı tablo ise; Türkiye başta olmak üzere hiçbir İslam ülkesinin yetkililerinden özellikle “Neo-Osmanlı” Davutoğlu’ndan hiç bir ses ve tepki çıkmamasıdır.
Oysa ki daha düne kadar Davutoğlu şunları demişti: “Osmanlı’dan kalan bir mirasımız var. ‘Yeni Osmanlı’ diyorlar. Evet, Yeni Osmanlı’yız. Bölgemizdeki ülkelerle ilgilenmek zorundayız. Hatta, Kuzey Afrika’ya açılıyoruz. Büyük devletler şaşkınlıkla takip ediyorlar. Özellikle Fransa, Kuzey Afrika’ya niçin açıldığımızı araştırıyor”
Bu açıklamalardan sonra, acaba Mali’de Türkiye’nin “iç işi” olabilir mi? Diye doğal olarak düşündük.
Ancak akıldan çıkarılmaması gereken şeyin, içi boş efelenmelerin, afra, tafralarınalınan emir gereğince sadece Suriye için olduğu gerçeğini bir kez daha kavradık.
Demek ki Mali’de Fransa’nın öldürdüğü çoğu sivil insanlar Müslüman değil!!
Demek ki orada akıtılan Müslüman halkın masum kanları, Davutoğlu için bir anlam ifade etmiyor.
O halde şöyle bir soru insanın düşüncesini kurcalıyor?
Acaba ortaya attığı “Neo-Osmanlı” ve “one minute” söylem, fikir ve politikalar, Petrol ve maden için Müslüman kanını gözden çıkaran küresel emperyalistlere “taşeron” bir politikayı gizleyen bir örtü müdür?
Tüm Müslüman coğrafyasında Irak’ta, Afganistan’da, Libya’da, Mısır’da, Yemen’de, Bahreyn’de, Suriye’de ve son olarak Mali’de dökülen masum ve sivil kanlarınhesabını bu dünyada ve öteki dünyada kim ve nasıl verecek?
Yoksa Suriye’de iki senedir canla başla emperyalist politikaların taşeronluğunu yaparken söyledikleri “Masum Müslümanların kanlarının akmasına seyirci kalamayız.” argümanı, iş Mali olunca “Fransız” kalmayı mı gerektirmektedir?
Mehmet Ali Edipoğlu / CHP HATAY Milletvekili