Fethullah Gülen'e yakınlığıyla bilinen gazeteci-yazar Hüseyin Gülerce, "Ecevit, Merve Kavakçı'ya o çıkışı yapmasaydı belki darbe olacaktı. Darbecilerin elindeki bir kozu almış oldu" dedi.
TBMM Darbeleri ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu, Ak Parti İstanbul Milletvekili Nimet Baş'ın başkanlığında toplandı.
Komisyona bilgi veren Zaman Gazetesi yazarı Hüseyin Gülerce, Necmettin Erbakan'ın Libya gezisinde, Kaddafi'nin yaptığı konuşmada, yazılanlardan daha ağır bir hakaretler olduğunu belirterek, "Refahyol hükümetinin düşürülmesi için düğmeye orada basılmış olabilir" dedi.
28 Şubat öncesinde ABD Dışişleri Bakanlığı yetkililerinin Refah-Yol hükümetinin nasıl düşürüleceğinin konuşulduğunu Cengiz Çandar’dan öğrendiğini anlatan Gülerce, “Yani Türkiye’nin içindeki meseleler bağımsız değil. Sayın Barlas’ın sözü çok doğru; ‘Türkiye’nin hiçbir iç meselesi iç mesele değildir. Hepsi aynı zamanda dış meseledir. Kürt meselesi, Alevi meselesi, laik-anti laik. Hangisinden tutarsanız tutun” diye konuştu.
KADDAFİ'NİN ÇADIRINDA BEN DE VARDIM
Eski Başbakanlardan Necmettin Erbakan’ın Libya gezisine kendisinin de katıldığını belirten Gülerce, “Kaddafi’nin çadırında ben de vardım. Öyle bir komplo vardı ki orada; çünkü biz yemek yemek üzere bir salona girdiğimizde bize verilen programa göre dönemin Başbakanı Erbakan ile Kaddafi resmi toplantıya geçeceklerdi. Biz yemekten çıktığımızda bahçeye alelacele bir çadır kurulmuştu ve biz o çadırın içine girdik. Çok derme çatma, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanını rencide edecek şekilde, bilinçli hazırlanmış bir çadırdı. Orada yazılmayan şeyler var."
EĞER ABD PLANLADIYSA İŞİN İÇİNDE KADDAFİ DE VAR
"Kaddafi’nin konuşmasında Türkiye’ye yazılanlardan daha ağır bir hakaret vardı; Türkiye’nin ABD’ye bağımlılığıyla ilgili. Üstelik bu konuşmayı irticalen değil, yazılı bir metinden yaptı. Yani Türkiye’ye olan hakaretlerini, Kürtlere bağımsızlık verilmesi gerektiğinden Türkiye’nin ABD’nin uydusu olduğuna kadar. Eğer ABD Dışişleri Bakanlığı’nda Refah-Yol hükümetinin düşürülmesi ile ilgili bir planlama yapılmışsa, bu işin içinde Kaddafi de var” dedi.
Kaddafi’nin Kıbrıs harekatı sırasında Türkiye’ye silah ambargosu uygulandığında uçağa mermi ve lastik yükleyerek Türkiye’ye yardım eden bir insan olduğunu anlatan Gülerce, “Yani bununla ilgili bir irtibattan yararlanan birileri içerdeki operasyona paralel böyle bir şey yapmış olabilirler. Çünkü bana göre Refah-Yol hükümetini düşürmek için düğmeye basılan yer Kaddafi’nin çadırıdır. Ondan sonraki Türk toplumunu medyanın etkilemesi çok hızlı artmıştır. Dolayısıyla ben sadece içerideki İttihat Terakki zihniyetinin yani ‘halk kimi seçerse seçsin, bu ülke bizden sorulur, biz yönetiriz’ diye birileri bir şey yaptıysa bunun mutlaka bir dış ayağı, bağlantısı var. O da Türkiye’nin bölgede önünün kesilmesiyle ilgilidir” şeklinde konuştu.
GÜL, DUYULMASIN DİYE ÇOK ÇIRPINDI
Kaddafi’nin çadırından sonra 7-8 saat bekletildiklerini belirten Gülerce, “Abdullah Gül o zaman Türkiye’de duyulmasın diye çok çırpındı” dedi. Bu işin içinde Türkiye’nin komşuları da olduğunu belirten Gülerce, “İran da Türkiye’nin bölgede güçlü bir ülke olmasını istemiyor. Türkiye’nin önünün kesilmesi işinde o da kendi açısından bir rol üstleniyor” dedi.
Medyanın 28 Şubat’taki rolü ile ilgili olarak da Gülerce, “Türkiye’deki sistem, gazeteci, işadamı, sendikacı, Silahlı Kuvvetler mensubu, medya, üniversiteler bana göre hepimizi olmamız gereken insanlar olmaktan çıkardı. Bu atmosfer hepimizi etkiledi, değiştirdi. Hala bizim şu günlerde bile siyasetçilerimizin birbirine sert laflar söylemesini ne anlayabilmiş ne de hazmedebilmiş bir insanım. Burada birbirimize nazik konuşuyoruz, o kürsüye çıkınca ne oluyor da birbirimize hakaret ediyoruz. Hepimiz başkalarının adamı mıyız yani. Yüzde 50 oy almış bir iktidara ABD’nin ajanı deniyor. Bu millet ajanları mı seçiyor yani? Ben AK Partililerin CHP’lileri, CHP’lilerin AK Partilileri tabanda dinlemesini isterim. Tabanda Meclis’teki atmosfer yok. İnsanlar birbirleriyle konuşuyor, kimse birbirine ‘sen hinsin, ajansın’ demiyor. Bu atmosfer kimin işine yarıyor? Türkiye’nin önünü kesmek isteyenlerin işine yarıyor” ifadelerini kullandı.
“MEDYA ADETA CEPHEYE KOŞTU”
Medyayı tek başına hedefe koymak istemediğini ama 28 Şubat’ta medyanın daha önceki darbe dönemlerinden daha kötü bir şey yaptığını belirten Gülerce, “Bir hükümeti devirme işinde adeta gönüllü cepheye koştu, her şeyi abarttı. Nijerya’ya giden bir Başbakana ‘Yamyamlar seni yemesin, dikkat et Hoca’ denir mi, bu gazetecilik midir?” dedi.
28 Şubat’taki medyanın hatasının daha öncekilerden katmerli olduğunu ifade eden Gülerce, “Yağma Hasan’ın böreği gibi bir atmosfer var diye, medya selden kütük kapma zihniyetiyle bankalar kurup, paralar kazanmak peşine düştü” diye konuştu.
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin tümünü içindeki cuntacılardan ayırmak gerektiğini belirten Gülerce, “10-15 yıl sonrasının Genelkurmay başkanını ayarlıyor. Hala sivil iradeye bağlı değil. Şu anda TSK Anayasaya göre Başbakana karşı sorumludur. Bu sorumluluk o kadar flu bir kelime ki. Diyelim sorumluluğunu yerine getirmedi, elinizde var mı bir müeyyide? Cumhuriyet resepsiyonuna alternatif resepsiyon yaptılar, cumhurbaşkanının resepsiyonuna gitmediler. Ve bunun hiçbir müeyyidesi yok. Biz gerçekten demokrasi istiyorsak, en büyük sorumluluk parlamentodadır. Güzel bir söz duydum, ‘Demokrasi herkesin ikinci tercihidir’, ikinci tercihi kabullenmek de fedakarlık istiyor” dedi.
MESLEĞİMDEN UTANDIM
Gülerce, Refah-Yol hükümetinin kurulmasından itibaren bazı gazetelerin manşet ve köşe yazılarına bakıldığında her şeyin ortada olduğunu belirterek,“Başka bir şey söylemeye gerek yok. 28 Şubat’ta medyanın rolünden dolayı mesleğimden utandım. Medya, yazarlarıyla, patronlarıyla durumdan vazife çıkardılar” dedi.
“KURT KUZUYU YİYECEKSE ‘SUYU BULANDIRIYORSUN’ DER”
Yazılarının büyük çoğunluğunda Erbakan’ı “Hükümetinize bir komplo var, Türkiye’nin ekonomisinin düzeltilmesiyle ilgilenseniz, toplumu kucaklamakla ilgilenseniz, koz vermeseniz’ dedim. Böyle konuşunca Erbakan’ı eleştirdiğim söylendi. ‘Keşke önce İran’a gitmeseydiniz. Keşke Kaddafi’nin size nasıl muamele edeceğini tahmin etseydiniz, eksen kayması tartışması açmasaydınız’ dedim. Namık Kemal Zeybek, ‘O dönemde TSK içinde iki grup vardı. Birisi darbe yapmak isteyen, cuntacılar. Bunlar açıktan darbe için çalışıyorlardı. Bir de Çevik Bir ekibi vardı. Bu ekipten de diğerleri rahatsızdılar. Yani somut olarak Refah-Yol hükümeti döneminde de ciddi tavır koyanlar vardı. Kurt kuzuyu yiyecekse ‘suyu bulandırıyorsun’ der. Yani Refah-Yol hükümeti ne yaparsa yapsın, cuntalarıyla, üniversiteleriyle, basınıyla, onlar bunu yapacaktı” şeklinde konuştu.
DARBEYİ ECEVİT ENGELLEDİ
Silahlı kuvvetleri, kurum olarak cuntacılardan ayırt etmek gerektiğini dile getiren Gülerce, "Yanlış atmosferden hepimiz etkilendik" ifadesini kullandı. Gülerce, o dönemde yazılarının büyük çoğunluğunda Erbakan'a uyarıların yer aldığını anımsattı.
"Herkesin bir demokratik tövbeye ihtiyacı var" diyen Gülerce, "Ecevit, Merve Kavakçı'ya o çıkışı yapmasaydı belki darbe olacaktı. Darbecilerin elindeki bir kozu almış oldu" diye konuştu.
BUZ GİBİ DARBEYDİ
Gülerce, “28 Şubat size göre bir postmodern darbe miydi?” sorusuna ise, “Postmodern kelimesi verdiği zararı hafifletiyor, Ben ‘buz gibi darbeydi’ diyorum” dedi. (Ajanslar)
'Darbeyi Ecevit engelledi'
Gülerce, 'Ecevit, Merve Kavakçı'ya o çıkışı yapmasaydı belki darbe olacaktı. Darbecilerin elindeki bir kozu almış oldu' diye konuştu.
{{member_name}}
{{formatted_date}}
{{{comment_content}}}
YanıtlaYükleniyor ...
Yükleme hatalı.