En son doğrulanan iddia ise Cumhuriyet Gazetesi'ne atılan bombaların Danıştay sanıklarından Osman Yıldırım'a teslim edildiği ev ile ilgili. Yıldırım, dört yıl önce Cumhuriyet Gazetesi'ne atılan el bombalarının Ataşehir'de bir evde kendisine verildiğini ileri sürmüştü.
Olan biteni anlamak için 2006'da yaşananları yeniden hatırlamakta fayda var. O tarihlerde cumhurbaşkanlığı seçimleri yaklaşıyordu. Köşk'e eşi türbanlı bir cumhurbaşkanının geçmesini istemeyenler vardı. Cumhuriyet gazetesinin "Tehlikenin farkında mısınız?" başlıklı reklamları toplumu germişti. Turhan Selçuk'un çizdiği başörtüsü karikatürü kamuoyunda tepkiye yol açmıştı. Danıştay'ın türban kararı tartışmaya yol açmıştı. Hükümetin Danıştay'ın türban kararına tepkisi iyi bir fırsattı. İşte tam bu zaman diliminde Ataşehir'deki bu eve götürüldüğünü anlatan Ergenekon sanığı Osman Yıldırım, yan odada bir çanta içinde getirilen el bombalarının kendisine eski Yüzbaşı Muzaffer Tekin tarafından verildiğini anlatıyor. Tekin'in bombaları Yıldırım'a verirken "Korkma, kimseye bir şey olmayacak." dediği de ileri sürüldü. Ve bomba atıldıktan sonra gazetenin tellerine bir türban asılması istenmişti. Gerek Ergenekon sanıkları gerekse avukatları, Osman Yıldırım'ın bu anlatımlarını 'deli saçması' olarak niteledi. Ataşehir'deki evin varlığı ve bu evde yaşandığı öne sürülen buluşmalar hep reddedildi. Ancak İstanbul Emniyeti'nin hazırladığı Ergenekon davasına bakan mahkemeye sunulan bir rapor Danıştay tetikçisi Arslan ile tutuklu sanık emekli Tuğgeneral Veli Küçük'ün Ataşehir'deki evde buluştuğunu ortaya koydu. Bu polis tutanağı aslında Danıştay saldırısına ait kayıtların OYAK tarafından bilinçli olarak silindiğine yönelik TÜBİTAK raporu kadar önemli bir gelişme.
13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin talebi üzerine hazırlanan ve bir komiser ile 4 polis memurunun imzasını taşıyan tespit tutanağında, söz konusu evde oturan bazı tanıklar Danıştay davası sanıklarının bir kısmını teşhis etti. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından mahkemeye gönderilen tutanakta tanıklardan Nadiye Önay isimli apartman sakininin Osman Yıldırım'ı yüzde 70, Mehmet Zekeriya Öztürk'ü yüzde 90, Veli Küçük'ü yüzde 50 oranında tespit ettiği kaydedildi. Apartman görevlisi Muharrem Aslan'ın sanıklardan Erhan Timuroğlu ile Orhan Kadı'yı teşhis ettiği, diğer tanık Aliye Yenal'ın ise eve gelip giden kişilerin yüzlerine bakmadığı için kimseyi teşhis edemediği vurgulandı.
Öte yandan Arslan ile Yıldırım'ın, Cumhuriyet Gazetesi'ne yönelik ilk bombalı saldırıdan bir gece önce Ataşehir'de oldukları telefon sinyalleriyle de belgelenmişti. Arslan'a ait cep telefonu, 4 Mayıs 2006'da saat 23.20 ile 23.56 saatleri arasında Ataşehir'de Osman Yıldırım'la 3 kez, Ergenekon sanığı Doğukan Yorulmaz'la birlikte 2006 yılında Hava Harp Okulu-'ndan ayrılan Selçuk Ulutaş ismine kayıtlı telefonla da 5 kez görüşmüştü. Arslan, Cumhuriyet'in bombalandığı 5 Mayıs günü de Ataşehir'den Yıldırım'la 09.49 ve 11.46'da 2 kez görüşmüştü. Arslan'ın, Danıştay saldırısından iki gün önce 15 Mayıs 2006 günü yine Ataşehir'den Osman Yıldırım, Süleyman Esen ve İstanbul'daki sabit bir numarayı aradığı da saptanmıştı.
Ev sahibi Recep Özkan: Alparslan Arslan'ı tanıyorum
Ataşehir'de Alparslan Arslan, Osman Yıldırım ve Muzaffer Tekin'in buluştuğu ve Cumhuriyet Gazetesi'ne atılacak bombaların teslim alındığı iddia edilen evin sahibi Recep Özkan, Zaman'a konuştu. Kendisinin sadece Alparslan Arslan ve Orhan Kadı'yı tanıdığını söyleyen Özkan, diğer Ergenekon sanıklarını tanımadığını, Danıştay olayından sonra basında gördüğünü söyledi. Kendi evinde toplantı olmadığını iddia eden Özkan, Yıldırım'ın Ataşehir'deki toplantıyı deşifre eden 12 Mart 2008 tarihli ifadesini şöyle değerlendirdi: "Belki Ataşehir'de böyle bir toplantı yapılmış olabilir ancak bu, benim evimde olmadı. Yıldırım, villaların orada bir villada toplandıklarını söylemiş. Ataşehir'de 10-15 villanın olduğu bir yer var diye biliyorum. Orada bir adres olabilir."
Aynı binada oturan Nadiye Önal ise fotoğrafları gösterilen sanıklar konusunda şu ifadeleri vermişti: (Veli Küçük) Fotoğraftaki gibi birini 2006 yılı içerisinde 18 No'lu daire önünde bulunan eşyaların önünde dururken gördüm. Yüzde 50 bu fotoğrafa benziyordu. (Osman Yıldırım) 2006 yılıydı. Dairemin kapısının önüne çöp ya da başka bir eşya bırakıyordum. O zaman gördüm. 18 numaralı daireye girdiler. Fotoğrafa yüzde 70 benziyordu. (Mehmet Zekeriya Öztürk) Fotoğraftaki şahsa benzeyen birini 2006 yılı içerisinde bina önünde gördüm. Bana gösterdiğiniz bu fotoğrafa yüzde doksan benziyordu.
Olan biteni anlamak için 2006'da yaşananları yeniden hatırlamakta fayda var. O tarihlerde cumhurbaşkanlığı seçimleri yaklaşıyordu. Köşk'e eşi türbanlı bir cumhurbaşkanının geçmesini istemeyenler vardı. Cumhuriyet gazetesinin "Tehlikenin farkında mısınız?" başlıklı reklamları toplumu germişti. Turhan Selçuk'un çizdiği başörtüsü karikatürü kamuoyunda tepkiye yol açmıştı. Danıştay'ın türban kararı tartışmaya yol açmıştı. Hükümetin Danıştay'ın türban kararına tepkisi iyi bir fırsattı. İşte tam bu zaman diliminde Ataşehir'deki bu eve götürüldüğünü anlatan Ergenekon sanığı Osman Yıldırım, yan odada bir çanta içinde getirilen el bombalarının kendisine eski Yüzbaşı Muzaffer Tekin tarafından verildiğini anlatıyor. Tekin'in bombaları Yıldırım'a verirken "Korkma, kimseye bir şey olmayacak." dediği de ileri sürüldü. Ve bomba atıldıktan sonra gazetenin tellerine bir türban asılması istenmişti. Gerek Ergenekon sanıkları gerekse avukatları, Osman Yıldırım'ın bu anlatımlarını 'deli saçması' olarak niteledi. Ataşehir'deki evin varlığı ve bu evde yaşandığı öne sürülen buluşmalar hep reddedildi. Ancak İstanbul Emniyeti'nin hazırladığı Ergenekon davasına bakan mahkemeye sunulan bir rapor Danıştay tetikçisi Arslan ile tutuklu sanık emekli Tuğgeneral Veli Küçük'ün Ataşehir'deki evde buluştuğunu ortaya koydu. Bu polis tutanağı aslında Danıştay saldırısına ait kayıtların OYAK tarafından bilinçli olarak silindiğine yönelik TÜBİTAK raporu kadar önemli bir gelişme.
13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin talebi üzerine hazırlanan ve bir komiser ile 4 polis memurunun imzasını taşıyan tespit tutanağında, söz konusu evde oturan bazı tanıklar Danıştay davası sanıklarının bir kısmını teşhis etti. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından mahkemeye gönderilen tutanakta tanıklardan Nadiye Önay isimli apartman sakininin Osman Yıldırım'ı yüzde 70, Mehmet Zekeriya Öztürk'ü yüzde 90, Veli Küçük'ü yüzde 50 oranında tespit ettiği kaydedildi. Apartman görevlisi Muharrem Aslan'ın sanıklardan Erhan Timuroğlu ile Orhan Kadı'yı teşhis ettiği, diğer tanık Aliye Yenal'ın ise eve gelip giden kişilerin yüzlerine bakmadığı için kimseyi teşhis edemediği vurgulandı.
Öte yandan Arslan ile Yıldırım'ın, Cumhuriyet Gazetesi'ne yönelik ilk bombalı saldırıdan bir gece önce Ataşehir'de oldukları telefon sinyalleriyle de belgelenmişti. Arslan'a ait cep telefonu, 4 Mayıs 2006'da saat 23.20 ile 23.56 saatleri arasında Ataşehir'de Osman Yıldırım'la 3 kez, Ergenekon sanığı Doğukan Yorulmaz'la birlikte 2006 yılında Hava Harp Okulu-'ndan ayrılan Selçuk Ulutaş ismine kayıtlı telefonla da 5 kez görüşmüştü. Arslan, Cumhuriyet'in bombalandığı 5 Mayıs günü de Ataşehir'den Yıldırım'la 09.49 ve 11.46'da 2 kez görüşmüştü. Arslan'ın, Danıştay saldırısından iki gün önce 15 Mayıs 2006 günü yine Ataşehir'den Osman Yıldırım, Süleyman Esen ve İstanbul'daki sabit bir numarayı aradığı da saptanmıştı.
Ev sahibi Recep Özkan: Alparslan Arslan'ı tanıyorum
Ataşehir'de Alparslan Arslan, Osman Yıldırım ve Muzaffer Tekin'in buluştuğu ve Cumhuriyet Gazetesi'ne atılacak bombaların teslim alındığı iddia edilen evin sahibi Recep Özkan, Zaman'a konuştu. Kendisinin sadece Alparslan Arslan ve Orhan Kadı'yı tanıdığını söyleyen Özkan, diğer Ergenekon sanıklarını tanımadığını, Danıştay olayından sonra basında gördüğünü söyledi. Kendi evinde toplantı olmadığını iddia eden Özkan, Yıldırım'ın Ataşehir'deki toplantıyı deşifre eden 12 Mart 2008 tarihli ifadesini şöyle değerlendirdi: "Belki Ataşehir'de böyle bir toplantı yapılmış olabilir ancak bu, benim evimde olmadı. Yıldırım, villaların orada bir villada toplandıklarını söylemiş. Ataşehir'de 10-15 villanın olduğu bir yer var diye biliyorum. Orada bir adres olabilir."
Aynı binada oturan Nadiye Önal ise fotoğrafları gösterilen sanıklar konusunda şu ifadeleri vermişti: (Veli Küçük) Fotoğraftaki gibi birini 2006 yılı içerisinde 18 No'lu daire önünde bulunan eşyaların önünde dururken gördüm. Yüzde 50 bu fotoğrafa benziyordu. (Osman Yıldırım) 2006 yılıydı. Dairemin kapısının önüne çöp ya da başka bir eşya bırakıyordum. O zaman gördüm. 18 numaralı daireye girdiler. Fotoğrafa yüzde 70 benziyordu. (Mehmet Zekeriya Öztürk) Fotoğraftaki şahsa benzeyen birini 2006 yılı içerisinde bina önünde gördüm. Bana gösterdiğiniz bu fotoğrafa yüzde doksan benziyordu.