Dağlıca baskınında terör örgütü PKK tarafından kaçırılan 8 askerin yargılandığı davada 'çuval' hadisesinin hatırlatıldığı ortaya çıktı.
Baskın olduğu zaman kaçırılan askerler hakkında 'Neden teslim oldular? Sonuna kadar çatışıp gerekirse şehit olmayı göze almalıydılar, Türk askeri teslim olmaz, silahını bırakmaz' denilerek tartışmalar yapılmıştı.
Piyade Uzman Çavuş Halis Çağan'ın avukatı Ali Fahir Kayacan, savunmasında bu konuya değinerek 'çuval hadisesi'ni hatırlattı.
Bu anlama gelebilecek düşünceler ile kişisel olarak eleştirmek ile eyleminin suç oluşturup oluşturmadığının değerlendirilmesinin birbirinden tamamen farklı iki ayrı husus olduğuna dikkat çeken Kayacan, savunmasında ceza hukuku açısından içinde bulunulan zorlayıcı şartlar nedeniyle teslim olmak veya silahını bırakmak zorunda kalan bir askerin bizatihi teslim olması veya silahını bırakması nedeniyle suç işlediğinin kabul edilmesinin mümkün olmadığını vurguladı.
Avukat Kayacan, şöyle devam etti: "Nitekim Kuzey Irak'ta uluslararası hukuk yönünden yabancı bir ülkede işgal gücü konumunda bulunan Amerikan askerleri tarafından subay ve astsubay rütbesindeki Özel Kuvvetler Komutanlığı mensubu 6 askerimizin etraflarının sarılması üzerine o anki şartlar gereği silahlarını bırakmaları ve Amerikan askerlerince başlarına çuval geçirilip götürüldükleri yerde bir süre tutulduktan sonra bırakılmaları olayında askerlerimizin, 'neden teslim oldular veya silahlarını bıraktılar? Sonuna kadar çatışıp gerekirse şehit olmayı göze almalıydılar, Türk askeri teslim olmaz, silahını bırakmaz' gibi mülahazalar ile suç işledikleri asla düşünülmediği gibi böyle bir değerlendirme yapmakta mümkün değildir."
Tabur Komutanı Yarbay Onur Dirik'in mahkemece yazılan müzekkereye verdiği cevaplarda adeta her konuya bir mazeret bulma gayreti içerisine girdiğini savunan Kayacan, Dirik'in istinabe suretiyle Yüksekova 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nde verdiği 15 Şubat 2008 tarihli yeminli ifadesinde yer alan sanık Halis Çağan'ın da içlerinde bulunduğu 3 kişi ile ilgili olarak, "Bu meyanda bu üç personelin bulundukları mevziin konumunun mevzi değiştirmeye fazlaca müsait olmadığı daha sonra olay yerinde yapılan inceleme sonucu ayrıca anlaşılmıştır. Bulunla birlikte bu üç personelin olayın son safhasında teslim alınmaya mahkum bir duruma düştükleri" şeklindeki beyanlarının görmezden gelindiğini ileri sürdü.
Kayacan, savunmasında şunları söyledi: "Çatışma şartlarını bilmeden, görmeden, orada yaşanan can pazarını bizzat yaşamadan hamaset ve kızgınlıkla 'Vay sen nasıl teröriste teslim olursun, sen nasıl teröristlerin elinde esir iken silah zoruyla da olsa kameraya konuşursun ve bunların Roj Tv denilen terör örgütü yayın organında yayınlanması sonucu Türk askerini küçük düşürürsün vs.' gibi düşünceler ile Kuzey Irak'ta Subay Astsubay rütbesindeki 6 askerimizin silahlarını Amerikan askerlerine teslim edip başlarına çuval geçirilmiş olmalarından daha mı fazla Türk Silahlı Kuvvetlerinin itibarının zedelendiğini düşüneceğiz."
MAHKEME KURTULUŞ SAVAŞINA ATIFTA BULUNDU
Davanın gerekçeli kararında ise Van Askeri Mahkemesi, Kurtuluş Savaşı'na atıfta bulunarak "Şartlar her ne kadar olumsuz olursa olsun, açıklanan mevzuat hükümleri uyarınca sanıkların şahsi tehlike korkusunu yenerek mücadelelerine devam etmeleri, silahlarını bırakarak teslim olmamaları gerektiği açıktır. Yakın tarihimizde daha da olumsuz şartlara rağmen atalarımızın hayatlarını feda ederek bu vatanı bizlere emanet etmiş olduklarını gözden uzak tutmamak gerekmektedir. Aksi takdirde, yani bu tür insani duyguların bahane ederek olaya yaklaşılması durumunda, askerlik mesleği ve dolayısıyla vatan savunmasının yapılamayacağı bir gerçektir. Nitekim olay esnasında da yaşanan olumsuz şartlara rağmen üs bölgesinde görevli olan personel, 12 şehit, 17 yaralı olmasına rağmen canları pahasına çatışmaya devam etmiş, silahlarını bırakarak teslim olmamışlardır" ifadelerine yer vermişti.
BASKIN GELİYORUM DEMİŞ
Piyade Uzman Çavuş Halis Çağan'ın avukatı Kayacan, Dağlıca baskınının adeta geliyorum dediğini tanık ifadelerine dayandırarak anlattı. Tanık Durmuş Gülen'in 2 Şubat 2008 tarihli duruşmadaki "İki üç gün öncesinde katırlarla bir grup dere yatağında görülmüştü, bu gruba karşı bir tim ile operasyon yapılması Çağdaş Üsteğmen tarafından teklif edildi ancak kabul edilmedi. Helikopter talep edildi, ancak helikopter gelmeyince 81 milimetrelik havanlarla bu bölgeye ateş yapıldı" yeminli ifadesini hatırlatan Kayacan, henüz teröristlerce mevzilere tam anlamıyla sızma durumunun söz konusu olmadığı, şehit ve yaralı sayısının da çatışma sonrasındaki sayının çok altında olduğu saat 01.00'den önce silahlı helikopter destek talebinin yapıldığının açık olarak anlaşıldığını kaydetti.
En yetkili askeri komutanlıklara da gönderilen istihbarat raporlarını, bu raporlardan sonra olayın meydana geldiği 21 Ekim 2007 tarihinden önce 18 ve 19 Ekim 2007 günlerinde 2 ayrı kez 6 ve 9 katırın yüklü olarak silahlı terörist görüntüsünün alınıp durumun ilgili makamlara bildirildiğini dile getiren Kayacan, tanık Halil Kılıçman'ın 21 Kasım 2008 tarihli duruşmadaki yeminli şu ifadesini hatırlattı: "Çatışma öncesinde bölgede hareketlilik olduğunu, dokuz tane katır ile yük taşındığını gördük. Yükün ne olduğu konusunda tespitimiz yoktur. Bunu komutanlarımıza bildirdik. Komutanlarımız bölgeye top atışı yaptırdılar. Bulunduğumuz yerde bu tespit üzerine asker sayısı arttırılma yönünde bir durum söz konusu olsaydı belki bu baskın olmayabilirdi."
DAVANIN GEÇMİŞİ
Hakkari'nin Yüksekova ilçesi Dağlıca bölgesindeki Tabur Komutanlığı'na 21 Ekim 2007'de terör örgütü PKK üyelerince düzenlenen ve 12 askerin şehit olduğu, 17 askerin de yaralandığı saldırıdan sonra kendileri ile irtibat kesilen ve 5 Kasım 2007'de Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesine katılan Uzman Çavuş Halis Çağan, erler Ramazan Yüce, İlhami Demir, İrfan Beyaz, Özhan Şabanoğlu, Fatih Atakul, Fuat Başoda ve Çavuş Mehmet Şenkul, 10 Kasım 2007'de Jandarma Asayiş Kolordu Komutanlığı Van Askeri Mahkemesi'nce tutuklanmışlardı.
2 Şubat 2008'de Van Askeri Mahkemesi'ndeki ilk duruşmada tahliye edilen 8 askerin, 18 Aralık 2009 tarihinde Van Askeri Mahkemesi'nde görülen davasında, erlerden Ramazan Yüce'ye 'alenen askerleri itaatsizliğe teşvik' suçundan 2 yıl 6 ay hapis cezası vermişti.
Aynı mahkeme Uzman Çavuş Halis Çağan'a 'göreve itaatsizlik suçundan' 1 yıl 8 ay ve erler Fuat Başoda, İlhami Demir, İrfan Beyaz, Mehmet Şenkul, Fatih Atakul ve Özhan Şabanoğlu'nun da 'görevi ihmal' suçundan 1 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırılmasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar vermişti.