Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay, 2021 bütçesiyle ilgili eleştirileri yanıtladı

"Makroekonomik istikrarı güçlendirmeye yönelik politikalarımızla enflasyonu düşük tek haneli seviyelere kalıcı olarak indirmekte kararlıyız"- "Önümüzdeki dönemde de Merkez Bankası fiyat istikrarına yönelik olarak gerekli bütün araçları bağımsız...

TBMM (AA) - Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, "Makroekonomik istikrarı güçlendirmeye yönelik politikalarımızla enflasyonu düşük tek haneli seviyelere kalıcı olarak indirmekte kararlıyız." dedi.

Oktay, TBMM Genel Kurulu'nda 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi'nin tümü üzerinde yapılan konuşmaların ardından, hükümet adına soru, görüş ve eleştirilere yanıt verdi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde bugüne kadar her şartta olduğu gibi salgın şartlarında da millete hizmetlerle dolu bir yıl geçirildiğini belirten Oktay, "Bugün Sayın Kılıçdaroğlu'nun kendi ifadesiyle güzel bir şey duyduk: 'Sağlık kurumlarımız ve çalışanlarımız üzerinden olsa bile...' Yani dolaylı olsa bile sağlık ve Kovid-19 mücadelemizi teyit etmiş olduğunu gördük. Bunu kabul ettiklerini gördük. Bir defa da olsa önemli bir gelişmedir. Bazen hakkı teslim etmek önemli." diye konuştu.

Milletin ve milli iradenin temsilcisi Meclisin desteğiyle tüm engelleri birer birer aşarak bugünlere gelindiğini söyleyen Oktay, bu yıl içinde hidroelektrik santrallerinden şehir hastanelerine, büyük otoyol projelerinden teknoloji merkezlerine pek çok yeni dev eserin açılışını gerçekleştirdiklerini, Fatih Sondaj Gemisi'nin 405 milyar metreküplük doğal gaz rezervi keşfinin mutluluğunu 83 milyonun hep birlikte hissettiğini dile getirdi.

Oktay, "Salgın döneminde dahi ekim ayı ihracatının Cumhuriyet tarihinin en yüksek rakamına ulaşmasıyla sanayi üretimi artışında dünya ikincisi oluşumuzla yine hep birlikte gurur duyduk." dedi.

Türkiye'nin bir taraftan salgınla mücadele ederken 156 farklı ülkenin ve 11 uluslararası kuruluşun imdadına yetiştiğinin altını çizen Oktay, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Dünyanın 141 farklı ülkesinde geçici süreyle bulunan 100 bini aşkın vatandaşımızı en hızlı şekilde ülkemize getirdik. Bunun anlamı şuydu. 'Ben bulunduğum ülkede yeterli hizmeti alamıyorum. Bu ülkenin adı Amerika, İngiltere, İtalya, İspanya, Rusya, Çin de olsa 'ben yeterli hizmeti almak için ülkeme gelmek istiyorum' diyen 100 bin insan... Bununla hep birlikte gurur duyalım. Bunun yanında 67 farklı ülkeden 5 bin 500 kişinin de ülkelerine dönebilmelerini sağladık.

Bu süreçte Sayın Cumhurbaşkanımız, dünya liderleriyle çok sayıda telefon ve telekonferans görüşmesi yaparak bölgemizdeki ve küresel düzeydeki meselelere Türkiye’nin kararlı duruşunu bizzat kendisi yansıttı. Dışişleri, ilgili kurumlar, bizler başta olmak üzere, bunları birinci elden muhataplarımıza yansıttık. Özellikle Suriye, Doğu Akdeniz, Libya ve Azerbaycan ile ilgili konularda ülkemiz söz sahibi oldu ve diplomasi kanalları etkin şekilde kullanıldı. Yani hem sahada hem masada güçlü bir Türkiye'yi yansıttık, bundan da yine hep birlikte gurur duyalım. Bölgemizde yeni çatışmalar ve insani trajedilerin yaşanmaması için elimizden geleni yapacağımızı ve sınırlarımızın güvenliği konusunda da asla ve asla geri adım atmayacağımızı hükümet olarak her platformda açıkça dile getirdik ve bunun gereğini de yaptık.

Doğu Akdeniz ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile ilgili meselelerde Türkiye’nin dışlandığı ve Kıbrıs Türkleri'nin hak ve çıkarlarını gözetmeyen hiçbir senaryonun hayata geçme ihtimali olmadığını bütün dünyaya ilan ettik. Bundan da gurur duyalım. Başarılarımızın arkasında milletimizin sergilediği sağlam birlik ve beraberlik ile Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'yle en iyi şekilde işleyen devletimizin, tüm kurumlarıyla ahenk içinde çalışması vardır."

Oktay, "Dünyanın içinden geçtiği bu kritik dönemde üstlenmiş olduğumuz tarihi sorumluluğun farkındayız ve atılması gereken adımların bilincindeyiz. Geleceğimize daha güvenle bakacağımız daha müreffeh bir Türkiye için durmadan, duraksamadan ahenk içinde çalışmaya devam edeceğiz." dedi.

- "AK Parti farkı"

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay, iktisadi büyümenin Kovid-19 gibi küresel bir salgın döneminde dahi negatife düşmediğini ve hatta hız kesmediğini dile getirerek, yılın üçüncü çeyreğinde ekonomik faaliyette başlayan canlılığın, YEP hedefi olan yüzde 0,3 oranındaki büyüme oranının aşılabileceğine işaret ettiğini söyledi.

Kovid-19 salgınına yönelik önlemlerin hafifletildiği haziran ayından itibaren sanayi üretiminde yüksek artışlar kaydedildiğini belirten Oktay, toplam sanayi üretim endeksinin üçüncü çeyrekte bir önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde 8,4 oranında artış gösterdiğini anımsattı.

Oktay, salgına rağmen nisan ayında 8 milyar 971 milyon dolar olan ihracatın hemen her ay artış gösterdiğine ve ekim ayında 17 milyar 329 milyon dolar seviyesine ulaştığına işaret ederek, "Böylece ihracatımız, salgın öncesi seviyelerini de aşarak, 2020 yılının en yüksek ihracat değerine ulaşmıştır." dedi.

Gün içinde yapılan değerlendirmelerde Türkiye’nin geçmişten bugüne gelişmekte olan ülkelere benzer bir büyüme performansı gösterdiğinin aktarıldığını hatırlatan Fuat Oktay, "Evet, belirtildiği üzere Türkiye 1986-2002 yılları arasında da 2002-2019 yılları arasında da gelişmekte olan ülkelerle uyumlu bir büyüme performansı göstermiştir. Fakat arada şöyle bir fark var: 1986-2002 arasındaki büyüme ortalama yüzde 66,6 enflasyon ile yaşanmışken, AK Parti döneminde benzer performans ortalama yüzde 10 civarında bir enflasyonla hayata geçirilmiştir. AK Parti farkı da buradadır." değerlendirmesinde bulundu.

- "Bilinçli, öngörülü ve kararlı ekonomi politikaları"

Türkiye'nin, 2023 hedeflerinin açıklanmasından sonra Gezi olayları, Suriye sorunu, 17-25 Aralık yargıda darbe girişimi, çeşitli terör saldırıları, 15 Temmuz darbe girişimi, ülkenin yükselişini engellemeye yönelik dış politika gerginlikleri gibi ekonomiye yönelik belirsizlikleri artıran pek çok iç ve dış gelişmeyle karşı karşıya kaldığını anlatan Oktay, bu nedenle, 11. Kalkınma Planı'nda uzun dönemli hedeflerin belirli oranlarda revize edilmesi gerektiğini bildirdi.

Küresel şokların en belirgini olan Kovid-19 salgınının başladığı dönemde vatandaşın salgından ekonomik ve sosyal anlamda en az şekilde etkilenmesine dair tedbirleri hızla alarak hayata geçirdiklerini vurgulayan Oktay, "Bu tarz şoklar, 2023 hedeflerine ulaşılması yönünde engel teşkil ediyor gibi görünse de plan hedeflerinin ulaşılmasına yönelik ekonomimizin uzun vadeli perspektifi 11. Kalkınma Planı, Orta Vadeli Program ve yıllık programlar başta olmak üzere tüm üst politika dökümanlarında açık bir şekilde yer almaktadır. Bu çerçevede hazırladığımız program ve bütçelerimizle, günübirlik değil, bilinçli, öngörülü ve kararlı bir biçimde ekonomi politikalarımıza yön veriyoruz." diye konuştu.

- "Adımlarımızı yapısal reformlar ile destekleyeceğiz"

Satın alma gücü paritesi cinsinden 2002 yılında kişi başına milli gelirin AB ortalamasına oranının sırasıyla yüzde 38,2 iken, 2019 yılında bu değerlerin yüzde 61,2 olarak gerçekleştiğini anlatan Oktay, şöyle devam etti:

"Bu oranların 2020 yılında yüzde 65,2'ye yükseleceği, YEP döneminde yakınsama sürecinin hızlanması ve satın alma gücü paritesi cinsinden milli gelirimiz ile kişi başına milli gelirimizin dönem sonunda AB ortalamasına oranının yüzde 67,7 olması öngörülmektedir. Aynı yakınsama göstergesi ABD'ye göre hesaplandığında ise 2019 yılındaki yüzde 43,9 oranından dönem sonunda sırasıyla yüzde 47,1'e yükseleceği öngörülmektedir.

2010 referandumundan bu yana ülkemizin fakirleştiği yönünde bir eleştiri vardı. Gelir dağılımındaki adaletsizliği ölçen Gini katsayısı 2010 yılındaki 0,402 seviyesinden 2019 yılında 0,395'e gerilemiştir. Eş değer hane halkı kullanılabilir fert medyan gelirin yüzde 60'ı baz alınarak TÜİK tarafından hesaplanan göreli yoksulluk 2010'da yüzde 23,8 iken bu oran 2019'da yüzde 21,3'e gerilemiştir. En yüksek gelire sahip yüzde 20'lik nüfus kesiminin gelirinin en düşük gelire sahip yüzde 20'lik nüfus kesiminin gelirine oranı 2010 yılında 8 iken bu katsayı 2019 yılında 7,4'e gerilemiştir. Bu göstergeler, yöneltilen mesnetsiz eleştirileri boşa çıkartmakta, gelir dağılımın söylendiği şekilde geriye gitmediğini ifade etmektedir.

Ekonomi politikalarında güven ve kredibiliteyi artırmak üzere para ve maliye politikaları arasındaki eşgüdümü daha da güçlendiriyor, ekonomi yönetiminde kurumsal kapasitenin artırılması ve kuralların etkili bir biçimde işletilmesi için gerekli altyapıyı sağlamlaştırıyoruz. Ayrıca, ekonomi politikalarını ilgili tüm tarafların katkısını alarak istişareye dayalı ve daha katılımcı bir anlayışla oluşturuyoruz. Nitekim, bakanlarımız son haftalarda sivil toplum kuruluşları ile istişare toplantıları gerçekleştirdi, önümüzdeki günlerde de benzeri toplantıları toplumun çeşitli kesimlerini temsil eden diğer sivil toplum kuruluşları ile gerçekleştirecektir.

Enflasyon ile mücadeleyi önceliklendirerek makroekonomik istikrarı güçlendirmeye yönelik politikalarımızla enflasyonu düşük tek haneli seviyelere kalıcı olarak indirmekte kararlıyız. Merkez Bankamız bu yönde gerekli adımları atarak kararlı duruşunu gösterdi. Önümüzdeki dönemde de Merkez Bankası fiyat istikrarına yönelik olarak gerekli bütün araçları bağımsız şekilde kullanmaya devam edecektir. Fiyat istikrarının sağlanmasına destek olmak üzere mali disiplini güçlendirecek, kamu finansmanının kalitesini artıracağız. Kamu eliyle yönetilen ve yönlendirilen fiyatlarda olabildiğince temkinli davranmaya dikkat edeceğiz. Bu adımlarımızı yapısal reformlar ile destekleyeceğiz. Yapısal sorunlara bütüncül bir yaklaşımla eğilerek daha etkili sonuçlar almayı başaracağız."

(Sürecek)

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Gündem Haberleri