Cuntacıların, o dönem İsmailağa Camii’nde eylem yapmak için keşif yaptığını ve 3 ayrı rapor hazırladıklarını belirten Bayhan, İsmailağa Cemaatinin misyonunun belli merkezleri çok rahatsız ettiğini vurguladı.
HIZIR HOCA’NIN KATLİYLE CÜBBELİ’NİN HAPSİ BAĞLANTILI
Bayhan; “Cemaati bölmek için bu cinayetler işlendi. Bugün Cübbeli Ahmet hâdisesi de bu paralelde gerçekleşmiştir. Hızır Hoca’nın öldürülmesiyle Cübbeli Ahmet’in hapse girmesi birbiriyle bağlantılıdır” dedi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Darbeleri Araştırma Komisyonu çalışmalarını tamamlayıp raporunu 2. cilt hâlinde Meclis Başkanı Cemil Çiçek’e teslim etti. Özellikle 28 Şubat darbesiyle alâkalı bilgiler ve 28 Şubat yargı kararlarının iptal edilmesinin talep edilmesiyle rapor kamuoyunda ilgi odağı oldu. Biz de, Komisyonda uzman sıfatıyla görev yapan gazeteci-yazar Fatih Bayhan’la 28 Şubat’ın arka planını konuştuk. Bayhan, 28 Şubat cuntasının iplerini elinde tutanların açık adreslerini verirken, 28 Şubat sürecinin bitmediğini söylüyor.
- TBMM’deki Darbeleri Araştırma Komisyonu’nda uzman sıfatıyla görev almış, darbelerle ilgili birçok belge görmüş bir gazeteci olarak ortaya çıkan tabloyu anlatır mısınız?
- Maalesef Türkiye’de karanlık dönemler çok fazla. 1960 ihtilaliyle başlayıp 1971 muhtırası ve ardından 1980 darbesiyle askerde 10 yılda bir darbe geleneği oluşmuş. Fakat 28 Şubat’a gelinceye kadar, 10 yılda bir darbe periyoduna uyulmamış. Yalnız 1993 yılı çok kritik bir yıldır. 93 yılında yaşanan hâdiseler, cinayetler; Sivas olayı, Başbağlar katliamı, Uğur Mumcu, Cem Ersever, Turgut Özal, Adnan Kahveci ve Eşref Bitlis Paşa’nın öldürülmesi hep 1993 yılında olmuştur. 93 yılı karanlık ve kanlı bir yıldır Türkiye tarihi açısından. 28 Şubat’ta da ülke karanlığın içine çekilmeye çalışılmıştır. 28 Şubat’ta fiili bir askerî müdahale olsaydı sonuçları daha ağır olacaktı.
- 28 Şubat darbesinde askerin hâkim ve savcılara verdiği brifingler sonrası hapse atılan ve halen içeride olan insanlar var. Bunlardan biri de Salih Mirzabeyoğlu. Kendisine idam cezası veren hâkim Metin Çetinbaş, ki kendisi de askerin brifingine katılmıştı, yıllar sonra “Yanılmış olabilirim” dedi. Yalnız parlamentoya değil hukuka da darbe yapılmadı mı?
- Sadece yargı alanında değil her alanda hukuksuzluk yaşandı. Salih Mirzabeyoğlu hâdisesi önemli bir hâdisedir. Bu, Derin Devlet’in, kendi kayıtların göre söylüyorum, bir takım eylemler eliyle İslâmcı düşünceyi sokağa hâkim kılmaya çalışan örgüt olarak nitelediği İBDA/C’yi siyasal İslâmla birleştirmek sûretiyle cezalandırma girişimidir. Salih Mirzabeyoğlu’nun fişleme notlarında çok ağır ifadeler var. Tehlikeli bir insan olarak laik Türkiye Devleti’ni kökten dinci bir akımla ortadan kaldırmaya yeltenen bir İslâmcı lider olarak tanımlanıyor. İşte hâkimin verdiği idam kararı da bu fişlemenin sonucudur.
- Darbe Komisyonu’nun hazırladığı raporda, başta Salih Mirzabeyoğlu davası olmak üzere yargı kararlarının tekrar ele alınması gerektiği vurgulanıyor. 28 Şubat yargı kararları tekrar ele alınacak mı?
- Türkiye’de siyasetin üzerindeki vesayet kaldırılmıştır. Hukuk da buna göre şekil alacaktır. Komisyon raporunda Salih Mirzabeyoğlu davasına yapılan atıf doğru bir atıftır. Salih Bey’e yapılan hukuksuzluğu sağır sultan bile duydu, umarım Türk yargısı da duyar. Siyaset bu noktada çok keskin bir adım attı, temennim odur ki 28 Şubat yargı kararları tekrar ele alınacaktır. Yalnız Salih Mirzabeyoğlu davası değil, bu davaya benzer yüzlerce dava vardır. Bu davalar da gündeme getirilip hukuksuzluk giderilmelidir.
- Mirzabeyoğlu kendisine, zihin kontrol işkencesi (Telegram) yapıldığını söylüyor. Bu bir iddia olsa bile devletin bunu araştırması gerekmez mi?
- Yargının bu iddiayı araştırıp bir sonuca ulaştırması gerekir. Zihin kontrolü istihbaratın kullandığı bir yöntemdir. Salih Bey’in özel raporlarda nasıl tasvir edildiğini söylemiştim. O tasvir üzerinden gidildiği için Salih Bey çok ciddi mağduriyet yaşıyor.
- 28 Şubat dönemindeki uygulamalara bakacak olursak tek hedefin, onların ifadesiyle Siyasal İslâm olmadığı görülüyor. Her anlamda hedef İslâm değil miydi?
- Biliyorsunuz 1995 yılında NATO Sovyetler’in yıkılmasının ardından yeni konseptinde düşman olarak İslâm’ı tanımlıyor. Bu tanımdan sonra, bir NATO üyesi olan TSK da Türkiye’deki muhafazakârlığı iç tehdit olarak belirliyor. Onlar için camideki muhafazakârlık da, sokaktaki muhafazakârlık da, eylemdeki muhafazakârlık da aynı. Bu sebepten orduevlerine başörtülü, sakallı alınmamıştır. Çünkü onları düşman olarak görüyorlar!
- 28 Şubat cuntasının ölüm listeleri hazırladığı yıllardır konuşuluyor. Ölüm listeleri hazırlanmış mı?
- Çok fazla fişleme var. Enteresan bir genelgeden bahsedeyim. 19 Şubat 1997’de yayımlanan genelgede TSK’de görev alan personel ve onların eş ve çocukları da istihbarat taşınmasında görevlilerdir. Sadece askeri personeli değil aileyi de haber alma elemanı olara kullanmışlar.
- 28 Şubat döneminde işlenen siyasî cinayetler var. Bunlardan biri de, 1998 senesinde İsmailağa Camii’nde şehid edilen Hızır Ali Muradoğlu Hocaefendi. Yine aynı camide 2006 yılında Bayram Ali Öztürk Hocaefendi şehid edildi. Bu suikastların 28 Şubat cuntası veya Ergenekon gibi yapılanmalarla ilgisi var mı sizce?
- İsmailağa cemaati üzerine çok ciddi planlar yapılmıştır. İsmailağa Camii’nde eylem yapmak için keşif yapıp 3 ayrı rapor yazıyorlar; ön inceleme raporu, gözlem raporu ve eylem raporu. Raporun sonunda, “İsmailağa Camii’nde büyük tedhiş hareketi yapılamayacağı” kanaatine varıyorlar. İsmailağa Cemaati Ehl-i Sünnet üzerine bir misyon üstlenmiştir ve bu misyonu da sağlıklı bir şekilde sürdürmektedir. Bu belli merkezleri rahatsız etmektedir. Cemaati bölmek için bu cinayetler işlendi. Bugün Cübbeli Ahmet hâdisesi de bu paralelde gerçekleşmiştir. Hızır Hoca’nın öldürülmesiyle Cübbeli Ahmet’in hapse girmesi birbiriyle bağlantılıdır.
-28 Şubat darbesini ateşleyen İsrail Mason locasının talimatları var. Bu talimatların olduğu belgeyi siz açıkladınız. Belgede ne yazıyor?
- O dönemde Kanal 7 Mason ayinini yayımlıyor. İsrail Büyük Mason locası bundan büyük rahatsızlık duyup, Türk Mason Locası’nın bağlı olduğu Fransız Locası’na bu görüntülerin nasıl sızdırıldığın araştırılması talimatını veriyor. Fransız Locası da Türk Locası’na mektup gönderip görüntülerin sızdırılmasının araştırılmasını istiyor ve şu talimatları veriyor: Refah-Yol hükümetinin yıkılması, Refah Partisi’ne destek veren yayınların sıkı takip edilmesi, bu yayın organlarının ekonomik, askeri ve yargı yoluyla görevlerini yapmasının engellenmesi isteniyor.
- 28 Şubat’ta yaşananları hatırlarsak bu talimatlara harfiyen uyulduğunu görürüz. O zaman şunu diyebilir miyiz, Türkiye’de Müslümanlara İsrail’in emriyle mi zulmedildi?
- Tabiî ki! Bunu açıkça söyleyebiliriz.
- 28 Şubat dönemi bitti mi?
- Askerin anayasada darbe yapmaya gerekçe gösterdiği maddeler var. Bunların tamamının değiştirilmesi lâzım. Başta 35. madde olmak üzere. Bu maddeler değişmeden “28 Şubat bitti mi bitmedi mi” diye sormak anlamsızlaşır.
Kaynak: Yakup Köse / MİLAT