Minibüste gidiyordum, Hoşdere caddesinde 3 genç hanım bindi.
Ödemelerini yapıp yüksek sesle yanımda konuşmaya başladılar.
Konuşmalarından, kimi üniversite sınavına girmiş kazanmış kimisi de mezuna bırakmış oldukları anlaşılıyor.
Bu arada, yanımda oturan genci telefonla annesi aradı.
Bir davete çağırıyordu ve o da gitmek istemiyordu. Annesi çok ısrar etti ama başaramadı. O, annesine çok nazik bir şekilde gerekçelerini anlattı.
Bu yazıyı yazmamdaki asıl amaç ise genç hanımın annesine söylediği gerekçelerdi.
"Onlar" dedi, "Beni hep ....... ile kıyaslıyorlar. Bu beni çok rahatsız ediyor. Devamlı birileriyle kıyaslanmak sinirlerimi bozuyor."
Telefonu kapattıktan sonra da yanındaki arkadaşlarına kiminle nasıl kıyasladıklarını ve kıyaslanmaktan nefret ettiğini bir bir anlattı. Anlatırken sinirleniyordu.
Elimde bilimsel bir veri yok ama herhalde toplumumuzda büyüklerin, gençler ve çocuklara karşı yaptıkları eğitim yanlışlarının başında; onları başkalarının çocuklarıyla kıyaslamak geliyordur. Kıyaslama, çocukların ileriki hayatlarında ciddi sorunlara neden oluyor. On binlerce gençle çalışmış biri olarak buna çok şahit oluyorum.
***
Kıyaslama çocuklarda ciddi öz değer ve öz güven sorununa neden olur.
Çocuk, kıyaslanan kişiyi arkadaş değil, rakip görmeye başlar.
Çocuklar arasında haset duygusu oluşur.
Kıyaslanan çocuk, kendini hep yetersiz hisseder.
Başarıyı kendisi için değil, kendini başkalarına ispat etmek ve başkalarına göstermek için ister.
Devamlı başarısızlık endişesi yaşar.
Başkalarının başarısızlığından mutlu olmaya başlar.
Anne babasının kendisini değil, başarısını sevdiğini ve başarısız olursa kendisini sevmeyeceklerini düşünür.
Hemen şu gözlemimi ekleyeyim: Çocuklarını başkalarıyla kıyaslama oranı ne yazık ki "diplomalı" ailelerde çok yüksek.
Eftal Orhan