Türkiye’de kimsesiz çocuklara bakmakla yükümlü tek resmi kurum olan Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu’na (SHÇEK) bağlı Bahçelievler Şeyh Zayed Çocuk Yuvası’nda tüyler ürperten iddialar ortaya atıldı.
İddiaların sahipleri, kurumda çalışan bakıcı anne Ayşe Memişağalar, gönüllü annelik yapan işkadını A.K., olaylar nedeniyle geçen hafta istifa eden kurum doktoru Fırat Sarı. İddiaların odağındaki isimler ise Şeyh Zayed Çocuk Yuvası Müdürü Emel Alanyalıoğlu, kurum doktoru Mehmet Erkoç, Bebekevi Sorumlusu Türkan Duman ve hemşire Neriman Kuzu oldu.
İŞTE O OLAYLAR
Yıllardır Şeyh Zayed Çocuk Yuvası’nda bakıcı anne olarak çalışan ve son iki yıldır
kurumdaki yaklaşık 80 bebeğin beslenmesinden sorumlu olan Ayşe Memişağalar, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurarak kurumda yeni doğmuş bir bebeğin satıldığını iddia etti. Memişağalar, dilekçesinde şu iddialarda bulundu:
“Kurumda çalıştığımı bilen Ali Kavuncu isimli bir tanıdığım, ‘Hamile bir genç kız var. Bebeğinin yuvaya verilmesini istiyor. Zor durumda yardımcı olabilirmisin?’ diyerek benden yardım istedi. 3.5 ay önceydi. Ben de durumu Bebekevi Sorumlusu Türkan Duman ve sorumlu hemşire Neriman Kuzu’ya anlattım. Durumu Sosyal Servis’e bildireceklerini söylediler. Bebeğin doğduğunu öğrendim. Türkan Duman’a da bu durumu bildirdim. Hastaneye gitmemi, kıza yardımcı olmamı, kurum doktorunun da oraya gideceğini söyledi. Hastaneye gittiğimde genç kadın yeni doğum yapmıştı.
SHÇEK’ten gönderildiğimi ve bebeğini güvenli bir şekilde korumaya alacağımızı söyledim. Hastane kayıtlarına Yıldız Kavuncu sahte ismiyle kaydı yapılan genç kadın ‘Yuvaya verince bebeğimi istediğim zaman görebilecek miyim?’ diye sordu. Ben de ‘Tabii ki görebilirsin, herkes gelip görebiliyor’ dedim. O da çok sevindi. Ancak maalesef olaylar böyle gelişmedi.”
GÖBEĞİ BİLE DÜŞMEMİŞ
Ertesi gün Türkan Duman’ın kendisini aradığını ve hastaneye gidip bebekle ilgilenmesini istediğini söyleyen Memişağalar, şöyle devam etti: “Hastaneye gittiğimde bebek annesinin yanındaydı. Kısa bir süre sonra isminin Dr. Filiz olduğunu söyleyen bir kadın, yanında bir adamla geldi. İkisini de hiç tanımıyordum. Beni ve Ali Kavuncu’yu dışarı çıkardılar. Durumdan şüphelendiğim için aniden içeri girdim. Sessizlik oldu. 20-25 dakika sonra gittiler. Durumdan şüphelendiğimi Ali Kavuncu’ya söyledim. O da bana ‘sen karışma’ diye tepki gösterdi.
Gece yarısı Türkan Duman beni aradı ve bebeğin o gün gördüğüm iki kişi tarafından alındığını söyledi. Annenin bebeği emziremediği için göğsünün şiştiğini, yardımcı olmamı istedi. Şüphelerim arttı. Beni olayın dışında bırakarak bebeği anneden aldıklarını anladım. ‘Bebeği kime verdiyseniz o gidip yardım etsin’ dedim. Ertesi gün kuruma gittiğimde bebeğin kaydının yapılmadığını anladım. Şüphelerimde haklı çıkmıştım. Göbeği bile düşmemiş bebeği satmışlardı. Sezaryanla doğum yapan genç kadını da apar topar hastaneden çıkartmışlar.”
‘Bakıcı anne’den ses kayıtları...
Kurum Müdürü Emel Alanyalıoğlu tarafından tehdit edildiğini öne süren ve müfettiş tarafından ifadesi alınan Ayşe Memişağalar, her iki yetkili ile görüşmelerini kayıt altına aldı. Kayıtlarda şunlar yer alıyor:
‘Senin sinirlerin bozulmuş’
Kurum Müdürü: Savcıya gidersen asıl ben seni savcıya veririm.
Bakıcı anne: Bana hasta muamelesi yapıyorsunuz. Niye bana senelik izin
veriyorsunuz. Çok iyiyim ben.
Kurum Müdürü: Sinirlerin bozuldu kızım.
Bakıcı anne: Hayır çok iyiyim ben. Siz beni hasta göstermek istiyorsunuz.
Kurum Müdürü: Savcıya gidersen, benle uğraşırsan, asıl ben seni savcıya veririm.
Bakıcı Anne: Savcıya gittim ben. Artık çok geç.
Kurum Müdürü: O gün konuşmuştuk, hâlâ inatlaşıyorsun.
‘Güzel ve zeki çocuklara özürlü raporu verildi’
Kurumdan bir süre ayrılıp bir sağlık ocağında görevlendirilen Dr. Mehmet Erkoç hakkındaki ağır iddialar da şok etkisi yaşattı. Dr. Erkoç’tan sonra kurum doktoru olarak göreve başlayan ve 2 hafta önce istifa eden Dr. Fırat Sarı, “Sağlıklı bebeklere özürlü raporu verilmesi” konusunu şöyle anlattı:
“Normalde çocukların evlatlık işlemini SHÇEK İl Müdürlüğü yapıyor. Ancak çocuk özürlü olursa bu işlemi yuva müdürlüğü yapabiliyor. Çünkü özürlü çocuğu kimse istemiyor. Dolayısıyla da biri çıkıp isteyince sıra beklemiyor. Bizden önceki
dönemde bulunup getirilen kimsesiz çocuklara, ağırlıklı olarak bu tür raporlar
verildiğini kurumda herkes biliyor. Düz taban çocuklar dahi, özürlü kapsamına
alınmış. Yeni doğan bebeklerde nefes alırken ötme diye bilinen bir rahatsızlık olur. Kısa sürede geçer ama bu bir kalp hastalığı gibi Latince yazılırsa rapora, evlatlık almak isteyen aile, çocuğu kalp hastası sanır. Sosyal servisteki bütün evlatlık kayıtlarının, bağımsız bir hekim grubunca geriye dönük incelenmesinde yarar var. Olup bitenlere dayanamayıp istifa ettim.”
Hem maaşlı hem ‘gönüllü’ anne
Yurtta, gönüllü annelerle ilgili yapılan soruşturmada Zuhal Yelbey Kuyumcu adlı gönüllü annenin ifadesi ilginç bir gerçeği daha ortaya çıkardı. Genellikle, kuruma bağış yapan gönüllü annelerin aksine, iddia edildiği gibi Yelbey’in hem gönüllü anne olup hem de maaş aldığı ortaya çıktı. Müfettişe verdiği ifadesinde Yelbey, “2008 Kasım ayından bu yana derneğin idari ve muhasebe işlemlerini aylık 750 TL ücret alarak yerine getiriyorum. Ben ücret almak istemediğimi dernek yönetimine bildirmeme rağmen,onlar böyle bir şey olamayacağını belirterek ücret almam gerektiğini söylediler” dedi.
‘Müdire Hanım’a elmas yüzük aldım’
Kurumda gönüllü annelik yapan bir işkadını da, Müdire Emel Alanyalıoğlu hakkında ilginç bir rüşvet iddiasında bulundu. 8 yıldır gönüllü anne olarak kuruma giden ve yuvada kalan F.K. adlı kız çocuğunun gönüllü annesi olan A.K., “Emel Hanım kendi evinde 2-3 kez bu çocukla birlikte olmamı sağladı. Evinde kaldığımız ilk gün Bakırköy’de benim kuyumcuma gittik.
Bu kuyumcudan Emel Hanım, sembolik bir ücret ödeyerek elmas bir yüzüğü kendisine aldı. Geriye kalan tüm bedeli ben ödedim” dedi.İşkadını A.K. şunları söyledi: “Emel Hanım’ın evi dışında kısa bir süre önce ölen yakın arkadaşımın eşi, çocuk ve müdire hanım birlikte yemeklere çıkıyorduk. O ailenin zengin olması nedeniyle onlara gidiyorduk. Bizim o dönemde diğer gönüllülere göre ayrıcalığımız vardı. Emel Hanım, F’yi evlatlık alabilmem için tek başına gönüllü annesi olmamı sağladı. Çok yardım yapmama rağmen hiçbir zaman makbuz verilmedi. Kurumun deposunun tamamını da ben yaptım. İstenilen malzemelerin, istekler artınca başka yerlerde kullanıldığını düşünmeye başladım. Emel Hanım, benden eşi ve kızını tatile göndermemi istedi. Talep edilen istekler abartılı gelince yapamayacağımı söyledim. Bunun üzerine çocukları da tatile götürmeme izin vermedi. Dernekte maaşlı gönüllü anneler var. Yönetim kurulundan istifa ettim. Evlatlık için başvurdum. Başka bir aileye verildi.”
‘SAVCIYA GİDECEĞİMİ SÖYLEDİM TEHDİT ETTİLER’
Ayşe Memişağalar, iddialarını şöyle sürdürdü: “Türkan Duman’a, savcılığa gidip olayı bildireceğimi söyledim. Duman bana ‘Savcılığa gidersen müdire hanıma söyler, seni işten attırırım’ dedi. Kurum Müdürü Emel Alanyalıoğlu, beni çağırıp Türkan Duman ve hemşire Neriman Kuzu’nun arkasındayım. Senibebekevinden alırım. Asıl ben seni savcılığa veririm. Bu olayı şimdilik unut’ diyerek bana bağırdı. Ancak böyle bir olayı unutmak mümkün değildi. Savcılığa giderek ifade verdim ve suç duyurusunda bulundum.”
İFADE ALINIRKEN İHBARCI DA SES KAYDI ALMIŞ
Ayşe Memişağalar’ın bebek satışı iddiası Kadından ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı’nı da harekete geçirdi.Bakanlık, Başmüfettişi Sebahattin Karakütük’ü görevlendirdi. Ayşe Memişağalar’ın, Karakütük’e verdiği ifadeyi kayda aldığı ortaya çıktı. Soruşturma sonunda Başmüfettiş, Memişağalar’ın görevden alınması yönünde karar verdi. Kararda Memişağalar’ın, kuşku ve varsayımlarla işyerindeki çalışma barışı ve huzurunu bozduğu belirtildi. Bakanlık ayrıca savcılığa da suç duyurusunda bulundu.
Emel Hanım’ın çiftliği!
Müdür Emel Alanyalıoğlu’nun, geniş bir alana yayılan kurumun bahçesinde keçi, koyun gibi küçükbaş hayvan yetiştirdiği, hatta bu hayvanlardaki kenelerin çocukları ısırdığı için kurum doktoru tarafından rapor hazırlandığı ortaya çıktı. Müdür Alanyalıoğlu’nun, hayvanlarına bakılması için özel görevli tahsis ettirdiği de öğrenildi. Dr. Fırat Sarı bu durumu resmi bir yazıyla 10 Eylül 2009 tarihinde kuruma, “Hayvanlar üzerindeki keneler son bir ayda iki çocuğu ısırdı. Çocuklarda yüksek ateş, karın ağrısı ve vücut döküntüleri ortaya çıktı” diye rapor etti.