Başbakan Erdoğan'ın Mısır, Tunus ve Libya seyahati dünyada da Türkiye'nin konuşulmasına neden oluyor. Ortadoğu'da Türkiye çağının başladığı yabancı gazeterin manşetlerinde yer alırken, Milliyet Gazetesi yazarı Güneri Civaoğlu ilginç bir haritayı köşesine taşıdı ve 'Türkiye... Zoraki lider' başlığıyla dikkat çekici satırlar kaleme aldı.
İşte Civaoğlu'nun kaleme aldığı o satırlar:
BAŞBAKAN Erdoğan'ın Kahire'de karşılanışı, dünya medyasının onu "İslam dünyasının lider adayı" tanımlayan yayınları bana analist George Friedman'ın Türkiye için 2040'a uzanan ışıklı yol haritasını hatırlattı.
TÜRKİYE BÖLGESEL LİDER OLACAK
GELECEK YÜZYIL / 21.YÜZYIL İÇİN ÖNGÖRÜLER adlı kitabında "Türkiye'nin bölge lideri olacağı" öngörüsü yer almakta.
Dahası...
"Türkiye'nin -istemeyerek de olsa- egemenliğini geniş coğrafyaya taşıyacağı" vurgulanmakta.
Bazı satırlarını aynen yansıtıyorum:
21. yüzyılda ihtiyarlayan Avrupa, bugün elinin tersiyle ittiği Türkiye'nin genç nüfusunu çekmek için "promosyon" yapar hale gelecek. AB -hâlâ var olacaksa- tam üyeliği Türkiye'ye altın tepside sunacak.
Aynı şey ABD için de geçerli olacak. Meksika'nın genç nüfusuna "bonus" dağıtacak.
2040 TÜRKİYESİ
AVRUPA ÇAĞI KAPANIYOR
21. yüzyılın "süper devleti" gene ABD olacak. Avrupa çağı kapanıyor. Amerika çağı daha yeni başladı. Diğer büyük güç Japonya olacak. Rusya bir kez daha dağılacak. Hindistan da umut vermiyor. Dünyaya açılışında bu bir "ilk" değil.
Daha önceleri olduğu gibi gene çökecek.
Ya 21. yüzyılın yeni büyükleri?..
Bunlar Türkiye, Polonya ve Meksika olacak.
Türkiye, Rusya geriledikçe kuzeye, Kafkaslar'a doğru ilerleyecek.
Bu ilerleme kısmen askeri müdahale ve kısmen de siyasi ittifaklarla gerçekleşecek. Türkiye'nin etkisinin çoğu ekonomik anlamda olacaktır.
Türkiye, Kafkaslar'ı aşarak Rusya ve Ukrayna'ya ulaşacak ve Rusya'nın tarımsal kalbine doğru ilerleyecek.
KARADENİZ BİR TÜRK GÖLÜ HALİNE GELECEK
Türkiye, Kazakistan'ı etkileyecek, gücünü Orta Asya'ya da yayacaktır. Karadeniz, bir Türk gölü haline gelecek, Kırım ve Odesa, Türkiye ile ticaretini önemli oranda artıracak. Bu bölgede yoğun Türk yatırımları olacaktır.
Zaten bölgedeki Müslüman ülkelerle -Bosna ve Arnavutluk- yakın ilişkileri olan Türkiye, Balkanlar'a da girecektir.
Ve 2040'ların ortalarında Türkiye gerçekten de önemli bir bölgesel güç olacaktır.
Rusya ile Türkiye'ye tarımsal ürün ve enerji sağlayarak derin bir ilişkiler sistemi kuracaktır.
KÜRTLER KENDİ DEVLETİNİ KURMA ÇABASINDA
Kürtler kendi devletlerini kurmak çabasındayken Suriye ve Irak, iç çatışmalar yüzünden yara alacaklar, Türkiye, Irak ve Suriye'ye de hâkim olacak ve böylece etki alanları Suudi yarımadasına kadar ulaşacaktır.
Basra Körfezi petrol üretimine de hâkim olacaktır. Mısır bir iç krizle karşılaşacak ve lider Müslüman güç konumunu kullanarak Türkiye'nin istikrar sağlamak adına Mısır'a girmesi ve Süveyş Kanalı'nı kontrole alması kırılma noktası olacaktır.
Tabii ki İsrail güçlü bir ulus olarak kalacak. Ancak şimdilerde dost bir güç olarak gördüğü Türkiye'yle uyumlu olmaya zorlanacaktır.
İRAN LİMANLARI ABLUKAYA ALINACAK
Arap yarımadası üzerindeki Türkiye hâkimiyeti bu ülkeyi İran'a göre çok daha tehditkâr bir konuma getirecek, İran limanlarını ablukaya alabilecektir. Bunların hiçbiri aslında Türkiye'nin yapmak istediği şeyler olmayacak.
Japonya tarihsel olarak Basra Körfezi'nden petrole bağımlıdır. Türkler bölgeyi hâkimiyetleri altına aldıklarında ise Türkiye ile iletişime geçmek ve anlaşmak Japonların çıkarına olacak. İki ülke de yükselen birer askeri güç olmanın yanı sıra önemli ekonomik güçler olacaklar.
Ayrıca iki ülke uzayda teknik işbirliği de yapa-caktır.
Elbette Friedman "kâhin" değil.
Öngö-rülerinde sapmalar olabilir ama özellikle İslam dünyasında Türkiye'nin yeni konumu ile Friedman'ın 2040'a uzanan ışıklı yol haritası şimdiden örtüşmeye başladı.
Güzel...
Fakat...
Havaya fazlasıyla girmek vahim yanlışlar yaptırabilir.
Gene de bu olası yanlışlıklar yapısal yazgıyı değiştirmeyecektir.
Çünkü, Türkiye'nin temeli sağlam atılmış, mimarisi bölgenin lideri olmasının ilhamıyla çizilmiştir.
Müellifi Atatürk'tür.
TÜRKİYE İSLAM ÜLKELERİNDEN 100 YIL İLERİDE
İsmail Cem'in Dışişleri Bakanı olduğu yıllarda Çırağan Sarayı'nda AB ülkeleriyle İslam dünyasının liderlerini bir araya getiren bir konferans düzenlenmişti.
Bir bar masasında tüneyerek, ayaküstü Prof. Bernard Lewis ile laflıyorduk.
Beynimde derin iz bırakan bir yorum yapmıştı:
"Şu etrafındaki beyaz entarili Araplara bak. Onların şahsında temsil ettikleri uluslarını düşün. Bir de salondaki Türklere bak.
Türkiye İslam ülkelerinden 100 yıl öndedir. Daha 100 yıl geçse bugün ki Türkiye olabilmeleri bile şüpheli. Bunu Atatürk'e borçlusunuz."
Yıllar geçti...
İslam coğrafyası gazeteciliğinin "Papa"sı diyebileceğim dostum Lütfü Akdoğan "Arap Baharı'nı" yorumlarken "halkın demokrasi için meydanlara dökülmesi iyi de, her birine birer Atatürk de lazım. Ama neredeeeee" mesajını verdi.
Bunu da yazdım bir kenara.