TBMM Başkanı Cemil Çiçek, "Başbakan Erdoğan'ın 'yeni anayasanın Mart ayı sonuna kadar bitirilmesi'ne ilişkin sözlerine kırıldınız mı?" sorusuna "Bu kırılma, sevinme meselesi değil, gerçekler üzerine bir çalışmadır" dedi.
Çiçek, CNN Türk'te katıldığı programda, Hande Fırat'ın gündemdeki konulara ilişkin sorularını yanıtladı.
VEKİLLERE ÖDENEK
Milletvekillerine 25-40 bin lira arası ödenek verileceğine yönelik çıkan haberlerin sorulması üzerine Çiçek, dün toplanan Başkanlık Divanı'nın gündeminde ne böyle bir teklifin ne böyle bir gündem konusunun ne alınmış bir kararın ne de milletvekillerine bir kuruş dahi olsa bir maaş ya da ödenek söz konusu olduğunu bildirdi.
Çiçek, bu haberin eksik bilgiye dayandığını ifade ederek, "Kamuoyunun hassasiyetini biliyorum onun için bütün samimiyetimle ifade ediyorum ki böyle bir konu da çalışma da yok. Bu konuda Divan'ın yetkisi yok, bunlar anayasa ve yasa konularıdır" diye konuştu.
Çiçek, milletvekillerinin maaşlarından rahatsız olup olmadığına ilişkin soru üzerine, toplumda milletvekili söz konusu olduğunda olumsuz bakış açısı bulunduğunu kaydetti.
Çiçek, bu kanaatin oluşmasında birçok nedenin bulunduğunu, kendilerinin de sorumluluğu olduğunu, yanlış anlaşılmaların, popülist değerlendirmelerin olduğunu belirtti.
Çiçek, sözlerini şöyle sürdürdü: "Aldıkları para, sırf kendileriyle ilgili olsa bu maaş yeter de artar diyebiliriz. Bir milletvekilinin, sade vatandaşa nazaran giderleri var. Bunu söyleyince de yanlış anlam çıkıyor. Belli makam sahibi gelen misafirlerine çay ikram etse, yemek yedirse temsil gideri olur, bir yere gidecek olsa harcırah alır. Milletvekili olduğunuzda sade vatandaşlara, belli makamlara nazaran fazladan harcamalarınız olur.
Bugün valiler konakta oturur, kimsenin sesi çıkmaz, biz lojmandan çıktık, çok şükür o sıkıntıdan kurtulduk. Bugün 250 bin lojman var, müsteşar, daire başkanı, ötekisi berisi, lojmanda oturur. Buraya her gün 3-4 bin insan geliyor, en az 12 bin kişinin geldiği günler oluyor, 3-4 bin kişiye yemek çıkarıyoruz. Bunların önemli bir kısmı milletvekilinin cebinden çıkıyor. Seçime giriyor, harcama yapıyor, peşin harcıyor, sonradan alıyor. Bunları yan yana getirdiğinizde azdır çoktur, takdir meselesi."
YENİ ANAYASA
Çiçek'e, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın yeni anayasanın Mart ayı sonuna kadar bitirilmesine ilişkin sözleri de soruldu.
"Tarih söyledi, bundan kırıldınız mı?" sorusunu Çiçek, "Bu kırılma, sevinme meselesi değil, gerçekler üzerine bir çalışmadır" dedi.
Çiçek, Türkiye'nin yeni anayasaya ihtiyacı olduğunu, bu anayasayla Türkiye'nin bundan sonraki siyasi hayatına devam edemeyeceğini, her gün yeni bir anayasal sorunla karşı karşıya kalacağını, kaldığını söyledi.
Herkesin, idealindekine göre çözüm istediğini ancak anayasadaki hükümleri göz ardı ettiğini belirten Çiçek, Türkiye'nin yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğunu 30 yıldır konuştuklarını, tüm partilerin bu konuda vaatleri bulunduğunu kaydetti.
Şimdi yaptıkları yol ve yöntemle yeni bir anayasa yapmaya çalıştıklarını dile getiren Çiçek, 19 Ekim'den bu yana bu çalışmayı aralıksız sürdürdüklerini, çok önemli çaba gösterildiğini, önemli mesafe alındığını anlattı.
Çiçek, "Kimse belki işin o kısmını görmek istemiyor. Sanki anayasa konusunda dışarda herkes uzlaşıyor dauzlaşma Komisyonu uzlaşamıyor gibi. Anayasa vesilesiyle Türkiye'nin en temel konularını tartışıyoruz" dedi.
Çiçek, 19 Ekim'de işe başladıklarında, 4 partinin, 30 Nisan 2012'ye kadar vatandaşların görüşlerini alma kararı aldığını anımsattı.
Sivil toplum kuruluşlarından görüş aldıklarını, bazılarının gönderdiğini, bazılarının göndermediğini ifade eden Çiçek, "Keşke, şu günlerde anayasa konusuna gösterilen ilgi, başlangıçta gösterilseydi. Biz bundan çok şikayet ettik. Herkes anayasa istiyor, bu işe başladık kimseden ses çıkmıyor. 2012 yılbaşı aralığında çatı kuruluşlarını dolaştık, görüş verin, görüş gelmiyor; destek verin destek gelmiyor" dedi.
"BAŞBAKAN İŞARET ETMESEYDİ..."
Başbakan Erdoğan'ın son tarih verdiği, sorunların devam ettiği ve seçimin geldiğinin anımsatılması üzerine Çiçek, "Şöyle bir konu mu çıkıyor: Sayın Başbakan işaret etmeseydi anayasanın hiçbir önemi yok muydu? Sayın Başbakan işaret edince mi anayasa önemli oluyor ki bütün konuşmaları bunun etrafında döndürmeye çalışıyoruz. Belli ki yine anayasayı unutup siyasi polemiklerle konuyu değerlendirmeye çalışıyoruz. Bu süreç böyle bir süreç değil. Bir ihtiyaçtır, bir zarurettir. Bu anayasa değişmediği sürece Türkiye'nin sağlıklı şekilde yoluna devam etmesi zordur" dedi.
Çiçek, 4 siyasi partinin, bu konuyu, "2012 sonuna bitirmeyi hedefliyoruz" dediğine işaret ederek, 1 Mayıs-31 Aralık 2012 arasında 4 partinin de kongre yaptığını, bir kısım çalışmaların bundan dolayı aksadığını, bir partinin genel kurulunun bile süreci belli ölçüde aksattığını kaydetti.
"87 GÜN ÇALIŞTIK"
Bu tarihe kadar bitiremediklerini ancak mesafe aldıklarını belirten Çiçek, 1 Mayıs ile 31 Aralık sonuna kadar geçen sürenin 245 gün olduğunu, bu süre içinde 87 gün çalışabildiklerini bildirdi. Çiçek, bugün itibariyle 93 maddenin müzakere edildiğini, 30 maddede mutabakat olduğunu belirterek, 93 maddeden önemli kısmının, ikinci bir değerlendirmeyle mutabık kalma ihtimalinin bulunduğunu kaydetti.
Çiçek, sözlerini şöyle sürdürdü: "Gözardı edilmemesi gereken şu; 245 gün içinde, yaklaşık 3ay içinde 87 maddeyi müzakere ettik. Bu anayasa 200-250 madde olacak değil, aşağı yukarı bir o kadar madde olacak. 3 aylık mesele biraz da buradan, bir 3 ay daha fazla çalışabilirsek yoğunlaşabilirsek... Marta kadar kongre, bayram, tatil yok, kış şartları da bu tür gayretlere uygun bir zaman. Şimdi üzerimize düşen o tarihe bu tarihe takılmadan, bir an önce daha çok çalışarak, belli bir tabloyu vatandaşın önüne koymamız gerekiyor. Herkes mart sonuna kilitlendi, Mart sonuna kadar daha çok çalışalım, mutabık kaldığımız madde sayısını çoğaltalım. O tabloyu bana bugün değil, 28 Mart, 30 Mart'ta sorun. Geleceği bugünden konuşmak bu süreç, görev yapanlar bakımından doğru olmaz."
"HEBA ETMEYELIM"
Tarihi fırsatı kaçırmamaları gerektiğini dile getiren Çiçek, bunun siyaset kurumunun eline geçen önemli bir fırsat olduğunu, kimsenin heba etmemesi gerektiğini kaydetti.
Çiçek, "Biz, o söylenen tarihlere geldiğimizde kamuoyuna bir şey koyacağız, koymamız gerekiyor. Herkes konuyu bir tarafından değerlendiriyor. 19 Ekim'de bu süreci başlattığımızda 4 partinin, kamuoyuna, 'bizim anayasa taslığımız şudur' diye bir açıklaması yoktu. İşte bu çalışma süreci içinde, belirli aralıklarla bilinir hale getirdik" dedi.
Geçmişte birlikte iş yapma örneklerinin çok fazla bulunmadığını belirten Çiçek, şunları kaydetti: "Verdiğim sözün arkasındayım. Üzerimize düşeni yapmalıyız. Ben üzerime düşeni yapamazsam, elbette vatandaşa verecek cevabım yok. Siyasi partiler birbirine verecek cevap bulabilirler ama birlikte vatandaşa verebileceğimiz cevap çok kolay değil. Vatandaşın umudunu boşa çıkarmayalım. Biz yapmazsak, Meclis yapmazsa, bu ülkenin anayasasını kim yapacak? 4 partimizin bunları hesaba katması lazım.
"İLK KEZ 1/1.000.000 ÖLÇEĞINDE KONUŞTUK"
Yeni anayasa yapmazsak bundan sonraki gelişmeler nasıl olacak? Çok ciddi anayasal sıkıntılar yaşanır. Kriz lafını çok sevmem ama daha 1993'te, kısmi anayasa değişikliğiyle ilgili o zamanki siyasi partiler, Meclis'e başvurdukları yazıda, 'bu anayasa şu nedenlerle değişmelidir, eğer kısa sürede değişmezse rejimbunalımı çıkar' denilmiş. Kriz tellallığı yapmak istemem, işin olumlusu yapmak varken... Ama o öngörüler yanlış çıkmadı, Türkiye krizlerin her türlüsünü yaşadı, ekonomik, siyasi kriz yaşandı, Cumhurbaşkanı'nı seçemediğimiz, iktidar partisinin kapatılmasıyla karşı karşıya kaldığımız dönemler oldu.
Bundan sonra daha büyük sıkıntıları, bu anayasa kendi bünyesinde taşıyor. Bunu görmek lazım. En başta siyasi partilerimizin, bundan sonra olabilecekleri iyi hesaba katarak, vatandaşın ne kadar güveneceğini hesaba katarak, bu işi belli noktaya götürüyor olmamız gerekiyor. Her partinin bugün ne düşündüğünü, kamuoyu ilk kez yeni öğreniyor. 30 yıldır konuştuk ama slogan düzeyinde konuştuk. İlk kez 1/1.000.000 ölçeğinde konuştuk."
KÖKLÜ DEĞİŞİKLİKLER ÖNERİSİ
Meclis'teki dört siyasi partinin de yargı ile ilgili önerilerini verdiğini anımsatan Çiçek, tüm partilerin yargı sisteminde köklü değişiklik önerdiğine dikkati çekti.
"Yeni bir anayasa yapamazsak, Türkiye bu yargıyla ne kadar yoluna devam edebilir?" diye soran Çiçek, içeriden ve dışarıdan yargının konuşulmaya başlandığını ve bundan rahatsız olduklarını söyledi. Çiçek, Türkiye'nin hak etmediği şekilde bazı tartışmaların odağına oturduğunu belirtti.
Geçmişte yasama ve yürütmenin tartışma konusu olduğunu anlatan Çiçek, şunları söyledi: "Bugün yargı tartışma konusu. Geçmişte sadece üst yargı tartışılıyordu. Anayasa Mahkemesi'nin, Danıştay'ın bazı kararlarıyla, Yargıtay başkanlarının adli yıl açılışındaki yüzde 90'ı siyasi nitelikteki konuşmaları tartışılıyordu. Bugün ilk derece mahkemelerinin uygulamaları da tartışılır hale geldi. Yargısı böyle, yasama - yürütme dengeleri tam oturmamış, o zaman Türkiye yoluna nasıl devam edecek? Değişmezse, yapılmazsa ne olur? Bu haliyle ne kadar gidebilirsek o kadar gideriz. Bir sorunu çözemiyorsak, ülkeye yazık olur."
"BÜYÜKELÇİ ALANININ DIŞINA ÇIKMAMALI"
ABD'nin Ankara Büyükelçisi Francis Ricciardone'nin süren bazı davalara ilişkin ifadeleri anımsatılan Çiçek, bugün Dışişleri Bakanlığı'nda Ricciardone'nin de bulunduğu toplantıda bu konunun da konuşulduğunu belirtti.
Ricciardone'nin açıklamasının kabul edilemez olduğunu vurgulayan Çiçek, "Bir ülkenin büyükelçisinin faaliyet alanı ve konuşacağı konu sınırlıdır" diye konuştu. Büyükelçinin, bundan üzüntü duyduğunu ifade ettiğini anlatan Çiçek, Dışişleri Bakanlığı'nın Türkiye adına verilmesi gereken cevap ve çekilmesi gereken dikkati gündeme getirdiğini kaydetti.
Çiçek, büyükelçinin faaliyet alanının dışına çıkmaması gerektiğinin altını çizerek, "İlişkiler açısından da çok sağlıklı olmaz" dedi.
UZUN TUTUKLULUK SÜRELERİ
TBMM Başkanı Çiçek, "balyoz Planı" davasında 18 yıl ağır hapis cezasına çarptırılan emekliorgeneral Ergin Saygun'un kalp ameliyatı geçirmesi ve uzun tutukluluk süreleriyle ilgili, görülmekte olan bir dava hakkındaözel bir şey söylemeyeceğini ifade etti.
Yargı uygulamalarıyla ilgili temennileri, çıkardıkları yasaların muradı ve anlamının iyi anlaşılması için açıklama yapabileceğini belirten Çiçek, "Seçmenin yüzde 95'ini temsil eden dört siyasi parti yargıda köklü değişiklik istiyorsa, belli ki bu işleyişte aksaklık var" dedi.
Çiçek, düzenlemelerin ihtiyaçlara binaen yapıldığını dile getirerek, bunlardan birinin de uzun tutuklulukla ilgili olduğunu kaydetti. Uzun tutukluluğa 2005 yılında Türk Ceza Kanunu'nda yapılan değişiklikle sınırlama getirildiğini anlatan Çiçek, daha önce tutuklulukta süre sınırlaması olmadığını söyledi.
Çiçek, böylece yasama organının, yargı organına "Biz uzun tutukluluk istemiyoruz.
Mümkün olduğu kadar az tutuklama yapın, mümkünse tutuksuz Yargılama yapın, tutuklamaya hukuken zaruret varsa nedenlerini Ceza Kanunu'nun 100. maddesine koyuyorum" dediğini belirtti.
Çiçek, geçen yıl haziranda çıkan 3. Yargı Paketi'nde yargının elini rahatlatacak önemli bir düzenleme yapıldığını vurgulayan Çiçek, adli kontrolü bütün suçlar için getirdiklerini anlattı. Cemil Çiçek, "Bunları kim uygulayacak? Ben yasama organı olarak somut davayla ilgili karar yazamam" dedi.
Türkiye'de en çok konuşulan konunun yargı reformu olduğunu dile getiren Çiçek, kendisinin de yargı reformunun insan reformu olduğunu defalarca dile getirdiğini söyledi.
Yasama organının evrensel ilkeleri, niyetini, arzu ve talebini ortaya koyabileceğine işaret eden Çiçek, şöyle devam etti: "Nedir benim talebim? Yargılamalar uzun sürmesin. Mümkünse tutuklama olmasın. Tutuklama olacaksa bu mahkumiyete dönüşmesin. Mümkünse az tutuklama yapın, onun yerine alternatif tedbirleri kullanın. Bak sana adli kontrol tedbiri getiriyorum. Ben bunları söylerim, geri kalan yargının işidir.
Türkiye açık bir toplum. Yürütme en ağır şekilde tenkit ediliyor, yasama organı da tenkit ediliyor icraatları sebebiyle. Yargı bu tenkidin dışında kalamaz. Onun için bir an evvel bu ilkeler doğrultusunda önündeki davaları bir an evvel bitirme gayreti içinde oldu. Tutuklama mahkumiyete dönmemeli."
"MESLEK TAASSUBUYLA İNATLAŞMAMALARI LAZIM"
Çiçek, yargının önünde ihtilaflar olduğunu dile getirerek, bunların ne kadar erken biterse Türkiye'nin bu sıkıntılardan ve tartışmalardan kurumsal olarak da kurtulacağını vurguladı.
Yargının devletin bağımsızlığının en önemli alameti olduğunu belirten Çiçek, "Bunun yerli yersiz tartışma konusu olmaması bakımından biraz daha hassasiyet istiyoruz" diye konuştu.
Yargının dört siyasi partinin de yargıda köklü değişiklik önermesini değerlendirmesi gerektiğini ifade eden Çiçek, "Bunu siyasetçiler söylüyor diye de meslek taassubuyla inatlaşmamaları lazım" dedi.
HAKAN FİDAN ÖRNEĞİ
Çiçek, tutuklu askerlere MİT Müsteşarı Hakan Fidan'a soruşturma izni örneğinde olduğu gibi bir formülün mümkün olup olmayacağı sorusu üzerine, bunun bir yol olabileceğini, ancak tasarı geleceği için hükümetin kabul etmesi gerektiğini söyledi.
Çiçek, şunları kaydetti: "Şu ana kadar çıkardığımız yasalarla, daha iyi yorum yapılsa, hukuki yorum yapılsa bu kadar sıkıntı yaşanmaz. Yüksek yargı başkanlarının açıklamaları
doğrultusunda içtihat oluşturulsa bu kadar sıkıntı yaşanmaz. Biz her şeyi kanun çıkararak çözmeye çalışıyoruz. Kanun çıkarırken genel ve eşit düzenleme yapmaya mecbursunuz. Birkaç gün evvel 15 bine yakın mahkum, cezaevinde kalma süresi 1 yıldan az kaldıysa tahliye edilmedi mi? Demediniz mi, 'kadına karşı şiddet uygulayanlar nasıl çıktı?'. Süresinin bitmesine bir yıldan az kalanların tahliye edileceği hükmünü koyduğunuzda beğendiğiniz de çıkar, beğenmediğiniz de çıkar. Yargı, yasama organını bu tür sıkıntılara muhatap etmemeli. Bunun da yolu yüksek yargının iyi içtihat oluşturmasındadır."