"Meclis’i, yönetim anlayışı ve siyaset dili ile artık sistemin nasıl da tıkandığı ortadaysa, yine yaklaşık 100 yıllık sistemin bütün bagajlarını sırtında taşıyan, kadrolu ve bürokratlaşmış yönetimleriyle, bu CHP’nin İKTİDAR ŞANSI YOK’."
Bu sözler, CHP Adana milletvekili Turgay Develi'ye ait.
Develi partisini hedef alarak yazdığı zehir zembere yazısında bunun sebebi olarak da şunu söylüyor: "Çünkü o kadar yenildiler ki, yenilmekten yoruldular. İç mücadelede tükettikleri enerji nedeniyle de, artık seçim kazanmak için mücadele inançları kalmadı. Mahalle delegesinden tutun yukarıya kadar, yeniden parti içi ‘mevzi’ koruma güdüsü, Genel Başkanların bütün itici- tahrik edici irade beyanlarına rağmen, karşılık bulamıyor."
İşte Develi'nin o yazısı...
HALKI KANDIRAMAZSINIZ
Halkı kandıramazsınız, O görür!.
Seçimle iktidar erkini almaya çalışan bir siyasi parti için objektif durum tesbiti kaçınılmazdır. Şartlar olgunlaşmamışsa, ne etseniz, ne söyleseniz, beyhude.
Şartlar oluşmuşsa da; buna bağlı olarak halkın nasıl ikna edileceği de elle tutulup-gözle görülecek kadar açık olmak zorunda.
Halkı kandıramazsınız, çünkü o görür.
İKTİDAR HAYALDİR
Üçüncü olmazsa olmaz koşul da; şartlar ve koşulların oluşmasıdır. Halkın iradesini şekillendirmeyi, başarıp başaramayacağınızı da kitlelere inandırmanız şart. Halk sağduyuludur. Macera peşinde koşmaz, makul ve mümkün olanı arar, bulur.
Bu 3 genel koşulun içinde elbette nüanslar da var. Aslında yazdığım sıralamada yer değiştirmeler de yaşanır-yapılır. Ama bu çizgi-dengeden bir tanesi, nüanslarıyla birlikte, oluşmamış-gerçekleşmemişse; İKTİDAR HAYALDİR.
Halk, hep söylene geldiği gibi ‘sağduyulu’ ve ayrıca 'vicdanlıdır.’ İkisine aynı anda sesleniyorsanız, mesele yok!
Bunun anlamı, vicdanı rahat olarak halkın kazanacak olanın, güçlü olanın peşinden gideceği gerçeği.
HAYATTA KALMAK GÜÇLÜYSEN MÜMKÜN
Öte yandan ’haklı’ da olunsa da, halk, iyi niyet ve içtenlikle de olsa ‘vicdan’ına seslenilmesini, genellikle güçsüzlerin kullandığı bir dil olarak algıladığından ve bunun da,‘yenilmek-ezilmek’ anlamına geldiğinden, yine bunun da kendi işine gelmeyeceğinden(!), çünkü hayata tutunamayacağından, yenilene, ezilene acır, üzülür, ağıt yakar ama asla ‘O yola’ sapmaz. Tarihimiz buna örneklerle doludur.
Yani, halk kitleleri bir ‘doğru’ adına, doğru olanı yapmak, gerçekleştirmek için yola çıkan önderlerin aksine bir ‘yola’ baş koymaz.
O, kendisi açısından hayat ‘bıçak kemiğe dayanmadığı zaman’ ya da, ‘başarı-kazanma’ olasılığı yoksa, asla harekete geçmez. Halk için yaşam, siyasetin kurmayları gibi ‘matematik’ değil, hayatın 'ruhu’, yani kendisidir. Çünkü o biliyor ki, hayatta kalmak ancak güçlüysen mümkün.
Bununla birlikte ele alınması gereken, yönetme iradesi güveni.
Ancak ve koşulsuz “muktedir” olunduğu gösterilerek alınabilecek ve iktidarın (ve kitle desteğini) koşulsuz güç gösterisiyle sürdürülebileceğine olan sarsılmaz inancın içselleştirilerek kabulünü sağlamak gerektiği. (17-25 Aralık yolsuzluklarının ardından AKP’nin aralıksız kitle eylemleri, güç gösterileri buna bir örnek). Aynı şekilde Gezi direnişleri, bir başka açıdan ‘zor’un oyunu bozduğu örnektir.
30 Mart seçim sonuçları dahil, geçmiş mücadele tarihini yukarıdaki değerlendirmeler açısından yeniden gözden geçirmekte yarar var.
GELELİM GÜNÜMÜZE
Önümüzde, genel iktidarı şekillendirecek 2015 seçimleri duruyor.
Doğrudan ve dolaylı etkileriyle ortam, yeni dengelerin kurulduğu, imkan ve ihtimallerin yeniden hesaplanacağı, bir döneme tekabül ediyor.
Sistem içindeki bir siyasi parti, düzen içi daralmalardan kaynaklanan talepleri karşılamayı vaat eder. AKP’de böyle geldi iktidara. Ancak 13 yıl aradan sonra AKP rejimi, halkın taleplerini karşılayamaz olmuş ve her iktidarın yaşayacağı türden, çözümü baskı ve şiddet uygulamakta görmeye başlamıştır. Halkın büyük bölümünün talebi ile birlikte, kendi yaşam alanının daralmaması ve sömürüsünü sürdürmesi açısından burjuvazinin de çare aradığı dert budur.
Aslında, sivrilikleri törpülenmiş, aşırılıkları kontrol altına alınmış ve 13 yıllık siyasi cariyeliği ile kendisini kanıtlamış bir AKP’ye yerlisi- yabancısıyla sermaye sınıfı ‘Allah!’ der, düğün bayram yapar. Ama, bıçak kemiğe dayandı, artık ekonomik ve sosyal olarak AKP gemiyi yürütemez noktada.
Ekonomik, sosyal ve siyasal veriler alarm veriyor; Halkın, AKP’nin iktidar sürecini uzatmak için kullanacağı her şiddet ve zulüm uygulamasına kat be kat karşılık göreceği bir döneme giriyoruz.
NE YAPMALI?
Yoksulluğun ve çaresizliğin umudu olmak gerekiyor.
Halk, emekli için daha rahat bir yaşam, işçi için daha yüksek ücret, memura nefes aldıracak düzenlemeler, işsize iş, köylüye alın terinin karşılığını alabileceği bir düzenin kurulabileceğine ikna edilmeli.
Milyonlarca öğrenci, gelecekteki hayallerini besleyecek umudu arıyor.
Esnaf sattığının yerine yenisini koyabileceğine, inanmalı. Tüccar herkesin eşit ve adil kazanç kapısının kendisi için de açık olduğunu bilmeli. Sanayici üretirken de ihraç ederken de hem kendini hem ülkesinin kazandığına, ödeyeceği vergi, çalıştıracağı işçi için ülkesinin kendisine minnetkar olduğunu bilmeli.
HALK GÖRÜYOR
Yazının giriş paragrafına dönersek; evet ülkemizde düzen içi taleplerin karşılanması açısından AKP artık işlevini yerine getiremiyor.
Şartlar oluşmuş, ama iktidar seçeneği olarak CHP’nin görülmediği daha iki ay önce halkın oylarıyla ortaya konulmuştur.
ÇÖZÜM?
Baştan başlayalım;
Tek parti iktidarından, sisteme muhalif olan DP devraldı iktidarı, CHP’ye karşı.
Sonra, yine sisteme muhalif AP, CHP’yi yendi sandıkta.
‘Toprak işleyenin, su kullananın’ diyen CHP’li Ecevit, AP’yi yendi; sistemin kirli yüzünü göstererek.
ANAP, Sistemin(Askerlerin) partisi MDP’yi ve Halkçı Parti’yi yenerek ‘özgürlük’ söylemleriyle iktidara geldi.
SHP muhalif duruşu ile ANAP ve DYP karşısında ciddi oy aldı.
AKP ise son dönemde 13 yıldan bu yana sisteme vura vura iktidara geliyor.
Çözüm basit görünüyor değil mi?
Gelecek, bu sistemin ezdiği halkın taleplerini karşılayacak olanın iktidarı olacak.
GELECEK CHP’DE Mİ?
Meclis’i, yönetim anlayışı ve siyaset dili ile artık sistemin nasıl da tıkandığı ortadaysa, yine yaklaşık 100 yıllık sistemin bütün bagajlarını sırtında taşıyan, kadrolu ve bürokratlaşmış yönetimleriyle, bu CHP’nin İKTİDAR ŞANSI YOK’.
Bütün kılcal damarları tıkanmış bu CHP, bu koşullarda 100 defa seçim olsa 100 defa kaybeder.
Neden; Çünkü o kadar yenildiler ki, yenilmekten yoruldular. İç mücadelede tükettikleri enerji nedeniyle de, artık seçim kazanmak için mücadele inançları kalmadı. Mahalle delegesinden tutun yukarıya kadar, yeniden parti içi ‘mevzi’ koruma güdüsü, Genel Başkanların bütün itici- tahrik edici irade beyanlarına rağmen, karşılık bulamıyor.
Kılıçdaroglu’na, 6 kez MYK değiştirdiği için, ‘müstehzi’ bir şekilde gülünüp-eleştiriliyor, benzer suçlamalara Baykal’da muhatap oluyordu; peki da ne yapsınlar? Ruh ve inanç arıyorlar besbelli ki.
Yeni CHP MYK’sını bu duygularla selamlıyorum.
Umarım, umudun yol göstericisi siz olursunuz.