ANKARA (AA) - CHP Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek, "Devletin temeli adalettir. Adaleti çürütürseniz asıl beka sorunuyla milleti karşı karşıya bırakırsınız." dedi.
Erkek, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında, bu yıl adalet alanında yaşanan olayların bir envanterini çıkardığını söyledi.
"2020'de bir Kovid-19 pandemisiyle beraber bir adalet pandemisini de yaşadık." diyen Erkek, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adı altında "popülist, otoriter bir rejim"in inşa edildiğini savundu.
Böyle bir sistemin, literatürde de dünyada da bulunmadığına işaret eden Erkek, "Bu sistem literatürde 'patronlu başkanlık sistemi', 'hiper başkanlık sistemi', 'tek adam rejimi', literatürde geçen isimler bunlar. Bugün Türkiye'nin yaşadığı sistem de bu. 2020'de de adaletsizlikler büyüdü, vatandaşların adil yargılanma hakkı, ifade özgürlüğü, düşünce ve kanaat özgürlüğü, basın özgürlüğü gibi haklar ciddi tehdit altında kalmaya devam etti." ifadelerini kullandı.
Türkiye'nin yaşadığı dönemin, "adaletsizlikleri büyüten bir dönem" olarak tarihteki yerini alacağını savunan Muharrem Erkek, şöyle devam etti:
"Çünkü yasama, yürütme, yargı yetkileri bir kişide toplandı, egemenlik şahsileşti. Olması gereken yasama, yürütme, yargı yetkilerinin farklı organlarda bulunması ama yaşanan tam tersi. Özellikle yargı, yani adaleti tecelli ettirmekle görevli olan yargı Hakimler Savcılar Kurulu eliyle ele geçirildi. Bugün maalesef ülkemizin itibarını, ülkemize duyulan güveni de temelinden sarsan uygulamalarını görüyoruz saray hükümetinin. İşte en son AİHM kararı. AİHM, bizim yargı sistemimizin, bizim hukuk sisteminin bir parçasıdır çünkü biz AİHM Sözleşmesine imza atmışız Türkiye olarak. Çünkü biz AİHM'e bireysel başvuruyu kabul etmişiz ülke olarak ve en önemlisi o mahkemenin yargılama yetkisini kabul etmişiz. Şimdi İçişleri Bakanı çıkıyor diyor ki 'AİHM kararının bizim için bir anlamı yok.' Bu ne demektir, 'benim devlet olarak attığım imzanın bir anlamı yok.' demektir. Bunu söyleyen bir anlayış dünyaya güven verebilir mi?"
- Basın özgürlüğü
Basın özgür değilse toplumun da özgür olamayacağını aktaran Erkek, bugün Basın İlan Kurumunun bir kişinin özel şirketi gibi çalıştığını ileri sürdü.
Sansürün, her zaman otoriter rejimlerin doğuştan kardeşi olduğunu dile getiren Erkek, bugün de Basın İlan Kurumu ve RTÜK eliyle sansür uygulandığını iddia etti.
Erkek, "RTÜK, siyasilerden oluşuyor. O da iktidarın, sarayın bir kurulu haline geldi. RTÜK'e yapılan başvurulara bakın. Bir yandaş kanalla ilgili 102 bin 500 şikayet yapılmış, yalnızca iki tanesi işleme konmuş. Halbuki kim özgür gazetecilik, televizyonculuk yapmak istiyor, muhalefette görülen kanallara 2020 yılında yaklaşık 10 milyon lira ceza kesilmiş." diye konuştu.
Gazeteciliğin bu yıl da suç olmaya devam ettiğini savunan Erkek, gazetecilerin, sırf gazetecilik yaptıkları için "terörist, vatan haini" olduklarını, birçok gazetecinin ağır ve haksız davalarla karşı karşıya kaldığını söyledi.
Oda TV'nin bugün itibarıyla 299 gündür kapalı olduğunu hatırlatan Erkek, "2020'de ifade özgürlüğü alanında da yine çok ağır ihlallerle karşılaştık. Partimizin yayınlarına yasaklar getirildi, toplatılma kararları getirildi. Düşünebiliyor musunuz, bir siyasi parti muhalefet yapıyor düşüncelerini hakla paylaşacak, muhalefet yapacak, siyasi faaliyette bulunacak ama yargı silah olarak kullanılıp, engeller konuyor." dedi.
Canan Kaftancıoğlu'nun CHP İstanbul İl Başkanı seçildikten 2 gün sonra hakkında soruşturma başlatıldığını hatırlatan Erkek, sosyal medya mesajları, eleştirileri ve düşünceleri sebebiyle çok ağır cezalarla karşı karşıya kaldığını vurguladı.
Erkek, "Ama her zaman söylüyoruz ne Canan Kaftancıoğlu ne 81 il başkanımız ne ilçe başkanlarımız ve PM üyelerimiz ne milletvekillerimiz hiçbir Cumhuriyet Halk Partili bir santim dahi geri adım atmayacak. Çünkü bizim verdiğimiz mücadele, demokrasi mücadelesi. Bedel ödenmesi gerekiyorsa da biz bunu kararlılıkla ödeyeceğiz." diye konuştu.
Osman Kavala davasına da dikkati çeken Erkek, hakkında bir mahkumiyet hükmü olmadan, tutukluluğunun 3 yılı aştığına değindi.
Bu anlayışın Türkiye'de "hukuk reformu" yapacağını vurgulayan Erkek, "Aslında Osman Kavala'yı cezalandırmıyorlar, Canan Kaftancıoğlu'nu cezalandırmıyorlar, Türkiye'yi cezalandırıyorlar çünkü Türkiye güven kaybediyor, itibar kaybediyor." ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanına hakaret davalarını da eleştiren Erkek, aslında bunun "AK Parti Genel Başkanına hakaret davaları" olduğunu söyledi.
Böyle bir sistemde, böyle bir ceza maddesi olamayacağını ileri süren Erkek, TCK'nin bu maddesinin hukuka aykırı olduğunu, Adalet Bakanlığının da Cumhuriyet başsavcılıklarına yazı yazarak bu davaları takip ettiğini savundu.
Bu durumun yargıyı vesayet altına almak olduğunu ileri süren Erkek, şöyle konuştu:
"O mahkemeler cumhurbaşkanına hakaret davalarında özgürce nasıl karar verebilir. Yargının üzerindeki baskılar, yargının üzerindeki vesayet 2020'de çok daha arttı. Bugün asla Türkiye'nin yaşadığı da sivil vesayet. Başka adaletsizlikler, örneğin toplantı ve gösteri yürüyüşleri hakkı. Anayasada güvence altına alınmış haklarımızdan biri. Uygulanabiliyor mu? Madenciler, işçiler yürümek istiyor engelleniyor. Baro başkanları yürümek istiyor, engelleniyor. İnsanların demokratik protesto hakkı vardır meydanlarda, engelleniyor. Ama öbür taraftan cumhurbaşkanı mitingler yapıyor, insanların üzerine çaylar atıyor orada maalesef hiçbir sorun yok. Toplantı ve gösteri yürüyüşleri hakkı da temelinden sarsılmış durumda."
- "275 kadın erkek cinayetine kurban gitti"
Kadına yönelik şiddetin de 2020'de daha da arttığına işaret eden Erkek, bu yıl şu ana kadar en az 275 kadının erkek cinayetine kurban gittiğine işaret etti.
Son 5 yılda hakkında "koruma kararı" olmasına rağmen 100 kadının yaşamını yitirdiğini aktaran Erkek, İstanbul Sözleşmesini zayıflatan, uygulamayan bir rejimle karşı karşıya olduklarını dile getirdi.
Çıkarılan bir yasa ile sivil toplum örgütleri ve derneklere kayyum atanmasının önünün açıldığını iddia eden Erkek, yasayla İçişleri Bakanı'nın vesayetinin oluşturulduğuna dikkati çekti.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Erkek, şunları kaydetti:
"Demek ki çok korkuyorlar. Her zaman söylüyoruz, sarayın duvarları arasında korku her geçen gün büyüyor. Korktukça daha da otoriterleşiyorlar, otoriterleştikçe hataları da çoğalıyor. Belediyelerimizin çalıştırmamak için ellerinden geleni yapıyorlar, her türlü hukuksuzluğu. Ne engel koyarlarsa koysunlar belediyelerimiz hepsini aşıyor ve halka dokunmaya, onlara ulaşmaya devam ediyor. Seçilmiş belediye başkanlarını görevden alıyorlar. Seçmenin iradesini yok sayıyorlar. Kayyım uygulamalarını dayatıyorlar. Enis Berberoğlu milletvekilimiz, Anayasa Mahkemesi kararına rağmen Meclis'te yok bugün. Devletin çivisi çıkmış durumda. Eğer Anayasa Mahkemesi kararları uygulanmıyorsa, eğer AİHM kararları uygulanmıyorsa devletin çivisi çıkmış demektir. Anayasa mahkememiz, Meclis, yargı organları herkes üzerine düşeni yapmalı. Asıl beka sorunu budur. Devletin temeli adalettir. Adaleti çürütürseniz asıl beka sorunuyla milleti karşı karşıya bırakırsınız.
Gerçeklerin üzerini örtmeye çalışıyorlar. Tam bir baskı, basının, muhalefetin, özgür düşünen insanların üzerinde... Yeni yıla giriyoruz. Bu büyüyen adaletsizlikleri göreceksiniz ilk seçimde bu düzeni savunanlar bu adaletsizlikleri savunanlar mutlaka ve mutlaka gidecekler. Ne yaparlarsa yapsınlar hangi baskıyı kurarlarsa kursunlar yolcudur Abbas bağlasan durmaz. Biz ilk seçimde başarılı olacağız, adayımız seçilecek ve seçilecek adayımız ile göreceksiniz, vatandaşın ağır sorunlarını dertlerini kısa sürede çözeceğiz. Devleti de liyakat ve adalet temelinde yapılandıracağız. Daha sonra da toplumsal bir uzlaşmayla, özgür bir ortamda yapacağımız anayasa değişiklikleri ile güçlendirilmiş parlamenter sistemi getireceğiz."
Kendisinin de açıklamasının olduğu bir haber nedeniyle bir gazeteye Basın İlan Kurumu tarafından "reklam kesme cezası" verildiği hatırlatılarak, bunu nasıl değerlendirdiği sorulan Muharrem Erkek, şu yanıtı verdi:
"Fahrettin Altun'un başvurusu üzerine Basın İlan Kurumu bu cezayı kesmiş bir gazeteye. Zaten söylüyoruz, Basın İlan Kurumu herhalde Fahrettin Altun'un özel şirketi haline gelmiş. O ne isterse anında yerine getiriliyor, ne yapılmak isteniyor. Ne yapılmak isteniyor, çok açık söyleyelim gazeteciler bizi arıyorlar düşüncelerimizi alıyorlar ve bunu yazıyorlar. Türkiye öyle bir noktaya geldi ki herhalde anayasada yazılı olan düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti de ortadan kaldırıldı. 'Muhalefet yapmayın' diyorlar. Gazetecilere diyorlar ki 'aramayın muhalefetten kimseyi, düşüncelerini almayın, haber yapmayın yazmayın.' Her türlü baskıyı kurabilirsiniz, gazetecileri hapsedebilirsiniz de ama onları düşüncelerini yazılarını haberlerini hapsedemezsiniz. RTÜK, Basın İlan Kurumu gibi kurumların basına ceza, yaptırım uygulama yetkisi olmamalı. Bir usulsüzlük tespit ederse bunu yargıya intikal ettirmeli, verecekse yargı vermeli."