Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, çözüm süreciyle ilgili, ''30 yıldan beri başında olduğu örgüte 'artık bunların devri geçti. Silahlar sussun, siyaset yapın, fikirler konuşsun, şiddet yok' diyorsa ben doğrusu bunu önemli bulurum. Bunun üzerinden yine yürümeye devam ederim'' dedi.
İsrail'in özrü sonrasında Türkiye'nin, abluka ve ambargonun kaldırılmasına yönelik sözün yerine getirilmemesi durumunda yaptırım uygulamasının kolay olup olmadığı yönündeki soruya karşılık Arınç, bu konularda uygulanacak bir yaptırım olmayabileceğini söyledi. Arınç, ''Verilmiş bir söz var, bizim de ısrarımız var. Bu sadece bizim kontrolümüzle olacak bir şey de değil. Bu verilen sözlerin garantörü aynı zamanda ABD Başkanı Obama'' diye konuştu.
Barack Obama'nın bu olaydaki katkısı ve nüfuzunun bilinmesi gerektiğine işaret eden Arınç, İsrail'in böyle bir meselede verdiği sözün önemli olduğunu vurguladı.
-Başbakan Erdoğan'ın Filistin-Gazze ziyareti-
Arınç, Başbakan Erdoğan'ın bölgeye ziyaretiyle ilgili, ziyaretin kesin olmamakla birlikte nisan ayında gerçekleşebileceğini bildirdi. Arınç, ''Sayın Başbakanımızın da Türkiye içi ve dışı pek çok gündem maddeleriyle yoğun olduğunu biliyoruz ama istek ve arzusu budur. İnşallah nisan ayı içinde bir Gazze veya Filistin ziyareti yaparak, bizzat bazı şeyleri yerinde görmek istiyor'' ifadesini kullandı.
''Diplomatik ilişkilerin üst seviyeye çekilmesi için sözlerin yerine getirilip getirilmediğinin takibi olacak mı'' sorusu üzerine Arınç, ''Bu sözlere bağlı kalınacağını ümit ediyoruz. Bu sözler havaya söylenmedi. Türkiye ciddi bir ülkedir, ciddi bir devlettir, İsrail de kendisini mutlaka öyle görüyordur'' diye konuştu.
Arınç, Başbakan Erdoğan'ın Filistin veya Gazze ziyaretine kendisinin ya da bakanların katılıp katılmayacağı yönündeki soruya, ''Arzu ederlerse refakate alırlarsa gideriz şüphesiz'' yanıtını verdi.
Arınç, şunları söyledi:
''Belki gayriresmi bir ziyaret de olabilir. Çok samimi olarak bunu ilk günden itibaren 'ben buraya gitmeliyim, gitmek istiyorum' dedi. Bunu açıkça da bazı konuşmalarında da deklare etti zannediyorum. Ama nisan mı olur kuvvetle muhtemel, mayıs mı olur, haziran mı olur onu da biraz açık bırakmamız lazım. Biraz gelişmelere bağlı, gündemimize bağlı. Başka konuların önüne geçecek şeyler de çıkarsa şüphesiz gecikebilir bu ziyaret.''
-Özrün Suriye ili ilgisi-
İsrail'in özrünün Suriye ile ilgili olup olmadığı yönündeki soruyu Arınç, ''İsrail açısından olabilir ama Dışişleri Bakanımız da gensoru dolayısıyla ifade etmişti. Yani bizim İsrail ile vardığımız bu nokta ne İran'ı ne Suriye'yi ne Irak'ı doğrudan ilgilendirmiyor. Yani biz oraya bakarak bu noktaya gelmiş değiliz ama İsrail oralara bakarak bu noktalara gelmiş olabilir. Onu bilemem'' diye yanıtladı.
Arınç, olayın yaşandığı zaman İsrail'de koalisyon bulunsa da hükümetin bugün aynı olduğunu ifade ederek, ''Geldikleri nokta özür dileme noktası. Demek ki artık İsrail için bu bir ihtiyaç ve gereklilik haline gelmiş. Ne etkili olmuş? Detayına girmeye de gerek yok. Sonuç önemli, sonuç önümüzdedir ve bu Türkiye'nin bir başarısıdır'' değerlendirmesinde bulundu.
Bu başarıyı hazmedemeyenlerin bulunduğunu anlatan Arınç, ancak başarının Türkiye'nin dışında İslam aleminde, Filistin'de, Arap aleminde, mağdur ve mazlum ülkeler nezdinde sevinç yarattığını ve durumun Türkiye'nin büyük bir başarısı olarak kabul edildiğini kaydetti.
Arınç, şöyle konuştu:
''Gönül isterdi ki Türkiye'deki anamuhalefet partisi de muhalefet partisi de içeride dışarıda olan bütün partiler de açıkça ve resmen 'bu hükümetin başarısıdır, onu tebrik ediyoruz' diyebilselerdi. Bazen sustular dilleri varmadı, bazen başkalarını konuşturdular. Ne dedikleri anlaşılmadı ama çok reel olarak söylüyorum ki hamdolsun, bunu inanarak, güvenerek ve sevinerek söylüyorum, bu olay, İsrail gibi bir hükümetin ve devletin belki tarihte ilk kez özür dilemesidir. Bu onlar açısından ne kadar önemliyse bizim açımızdan da o kadar önemli bir başarıdır.''
-Suriye'deki olaylar-
Suriye'de bölünme tehlikesi bulunup bulunmadığı yönündeki soru üzerine Arınç, bölünme tehlikesinin olduğunu bildirdi.
Arınç, Türkiye'nin Suriye politikasında, toprak bütünlüğünde de siyasi egemenliğinde de teklikten yana olduğunu kaydetti.
Etnik, mezhepsel ayrışmanın birliği, beraberliği parçalayacağı, Suriye'yi bölünmüş, güçsüzleşmiş, kendi içinde kavgalı bir ülke haline getirebileceğini bildiklerini anlatan Arınç, ''Türkiye, bütün bu tehlikelere dikkat çekerek Suriye'nin bir ve bütün olarak kalmasını ve bu sıkıntılı durumdan da bir an evvel çıkmasını istiyor'' dedi.
Arınç, Türkiye'nin bu tehlikeyi önleyebilecek bir politika izlediğini dile getirerek, bir bölünme parçalanma olmaması için iç ve dış politikanın sürekli hazır tutulduğunu kaydetti.
Suriye rejiminin de kendisini bir saraya hapsettiğinin altını çizen Arınç, ''Uzatmaları oynuyorlar ama daha ceberut oldular, daha zalim oldular, daha çok kan döküyorlar. Yine inanıyorum ki ülke kendi içinde bu sorunu çözecek noktaya gelsin, bir dış müdahale imkanı olmadan, ülke parçalanıp ayrışmaya gitmeden'' diye konuştu.
Türkiye ve İsrail arasındaki ilişkilerin bölgenin yeniden şekillenmesinde işbirliğine yol açabileceği değerlendirmesi üzerine Arınç, şunları söyledi:
''Türkiye ile İsrail'in normalleşme süreci içinde bazı konularda işbirliği yapacak hale gelmesi bence bölgemiz için çok faydalı sonuçlar doğurur. Buna yürekten inanıyorum. Ama spesifik olarak 'şu meseleye mi, bu meseleye mi katkısı olur' derseniz, yüz yıldır o bölgede yaşadığımız gelişmeleri hepimiz biliyoruz.''
-Çözüm süreci-
Terör örgütünün silah bırakarak yurtdışına çıkmasının gerçekleşip gerçekleşmediğinin takibinin nasıl olacağının sorulmasına karşılık Arınç, Türkiye'nin 30-35 yıllık bir durumundan bahsedildiğini, bu zaman içinde hiç gülünmediğini, hep ağlandığını söyledi.
''30-35 yıllık terör belasının içinde bir yerinde de 'bugün çok şükür rahat ettik' diyemedik'' diyen Arınç, hep kötü şeyler yaşandığını anlattı.
Arınç, şunları kaydetti:
''Böyle bir olayda hükümetimiz, Sayın Başbakanımız, bugüne kadar yapılanlara ilaveten kesin sonuca ulaşabilir ümidiyle bir çözüm süreci başlattı. Bu bir cesarettir, bu bir kararlılıktır. O kadar cesaret ve kararlılıktır ki çok samimi olduğuna inanıyorum. 'Baldıran zehiri içmeye hazırım' diyor. Bir insan bu kadar kararlı olabilir. Halbuki 11 yıldan beri tek başına iktidarda olan, başbakanlık süresi de 10 yılı geçmiş bir insan rahat neresine batıyor ki 'ben bu süreçte başarılı olmaya mecburum. Bu ülkeyi terör belasından kurtaracağım. Siyasi iktidarıma eğer mal olsa da ister 10 defa mal olsun ben bu işten vazgeçmem' diyor. Bunu bugüne kadar söyleyen bir siyasi lider çıkmadı, bir başbakan çıkmadı, bir cumhurbaşkanı çıkmadı. Çıkacak gibi oldu, önüne pek çok engeller çıkarıldı. Halbuki 'asker mücadele etsin, polis mücadele etsin, daha çok tank gönderelim, daha çok asker gönderelim, daha çok bomba atalım, yolları keselim, inlerini patlatalım, terörle mücadele böyle olur' diyebilirdik. Ölenler yine ölürdü, onlara üzülürdük, yaralılar yine yaralanır, onlara da hayıflanırdık.''
Bu durumun böyle devam etmeyeceğini, devam etmemesi gerektiğini dile getiren Arınç, şöyle devam etti:
''Bu ülkenin huzura ihtiyacı var, kardeşliğe ihtiyacı var. Barış kelimesini çok kullanıyorlar belki ama siyasi amaçlı. Barışa ihtiyaç var. Hangi barışa, toplumsal barışa ihtiyaç var. Peki bugüne kadar yaptıklarımızla bu noktaya gelebildik mi? Hayır gelemedik. O zaman başka şeyler yapmamız lazım. Mevlana bile öyle diyor 'düne ait ne varsa cancağızım dünde kaldı. Bugün yeni bir gün, yeni bir şeyler söylemek lazım'. Yeni şeyler ne? Bu kadar güvenlik tedbiri, bu kadar askerimiz, polisimiz, hepsi kahraman, hepsi hayatlarını koydular, komutanlarımız şehit oldular. Korucusundan sokaktaki kadınımıza, arabanın içindeki Siirt'teki kızımıza kadar hepsi hayatlarını kaybetti. Bayramlık alışveriş yapan Bingöl'deki kadınımız çocuklarının üzerine kapandı ve maalesef üçü birden hayata veda etti.''
Neresinden bakılırsa bakılsın bir facianın içinde bulunulduğunu ifade eden Arınç, bugüne kadar kesin sonuç alınacak bir noktaya getirilemediyse bunun siyasi, toplumsal, ekonomik boyutlarına da bakmak gerektiğini bildirdi.
-''O kişinin kim olduğunu, neyle suçlandığını, neye mahkum olduğunu hepimiz biliyoruz''-
Arınç, sonunda İmralı'dan istifade ederek terörde en asgari noktaya inilip inilemeyeceğinin düşünüldüğünü, yaklaşık 3 ay kadar önce de bir görüşmenin olduğunu dile getirdi.
Ne bir bakanın ne kendisinin ne de partiden birinin bu görüşmelerde bulunduğunu ifade eden Arınç, MİT'in İmralı ile temas kurduğunu bildirdi.
Terör örgütü lideri Abdullah Öcalan'ın mektubunun 21 Mart'ta okunduğunu ve buradan önemli mesajlar verildiğini kaydeden Arınç, şöyle konuştu:
''Önemli diyorum. 'Çok doğru, çok iyi, aferin' deme noktasında değilim. O kişinin kim olduğunu, neyle suçlandığını, neye mahkum olduğunu hepimiz biliyoruz. Ama ortada bir vaka var. Onun iradesine, kendi iradesini teslim ettiğini söyleyen... Doğruysa binlerce insan var. Dilekçe verdiler, 'onun iradesi bizim de irademizdir' diye. Bunu göz ardı edebilir misiniz? Yani her gün ciyak ciyak bağıran televizyonlarda birileri göz ardı edebilir. Ama akıllı siyaset bu değil ki. Yine şehit cenazesi mi gelsin, yine gözyaşı mı olsun. Hayır. O halde niye bundan rahatsız oluyorsunuz. Ne diyor o kişi, 'silahlar sussun, fikirler konuşsun' diyor. Buna mı itiraz edeceğiz. Nesine itiraz edeceğiz. 'Efendim yalandır'. Yalansa yalanını göreceğiz, doğruysa doğrusunu göreceğiz.
O bunu söylüyorsa, başka şeyler de söylüyorsa o zaman dikkat edeceğiz. Demek ki buradan da bir ilerleme olabilir. 30 yıldan beri başında olduğu örgüte 'artık bunların devri geçti. Silahlar sussun, siyaset yapın, fikirler konuşsun, şiddet yok' diyorsa ben doğrusu bunu önemli bulurum. Bunun üzerinden yine yürümeye devam ederim. Çünkü şiddet yoksa, 'silahlar sussun' diyorsanız siz, bunun anlamı şudur, 'silahları bırakacaksınız, şiddeti terk edeceksiniz'.''
Arınç, görüşmelerin başladığı 28 Aralık'tan beri karakol baskını, yol kesme, mayın patlaması, polise karşı silahlı eylem olmamışsa bundan sevinç duymak gerektiğini belirterek, ''En azından 3 aydan bu yana o sözlere itibar eden bir silahlı örgüt var. Eylem yapmıyor veya yapamıyor. Dolayısıyla bundan sonra silahları bırakarak ülke dışına çıkılması ve ondan sonraki sürecin de takip edilmesi gerekiyor" diye konuştu
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, yeni anayasa çalışmalarına ilişkin, ''Oyun oynamıyoruz. CHP derse ki 'sıfırdan başlayalım, yeni bir anayasayı birlikte yapalım' üç ay da otururuz dört ay da otururuz. Çünkü daha önümüzde 2015'e kadar bir yasama dönemi var. Ama 'kesinlikle bu işte yokuz' derlerse şu andaki tavırları öyle. Umarım tavırlarını değiştirirler, CHP ile yaparız. MHP'ye de söyleriz. 'Biz de katılalım' derlerse üçlü yaparız. Ama CHP hayır derse MHP'ye gideceğiz. MHP hayır derse BDP'ye gideceğiz'' dedi.
Çözüm süreciyle ilgili ''Meclis'teki muhalefetten yeterince destek görmediğinizi mi düşünüyorsunuz'' sorusuna Arınç, ''Şüphesiz hiçbir destek yok. Olabildiğince köstek var'' yanıtını verdi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun terörün çözümü için Başbakan Erdoğan ile görüştüğünü anımsatan Arınç, buna karşın bir öneri getirmediğini anlattı.
''Bugün gelin deyince topu taca atıyorlar'' ifadesini kullanan Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:
''En çok söyledikleri şu, 'SHP zamanında şu raporları yazdık, 1990'da bu raporları yazdık, bizim ne dediğimiz belli.' Ne dediğinizi ben bilmiyorum? Açıkça soruyorum, bugün 2013, siz bugün ne diyorsunuz? Böyle bir meselede nasıl bir çözüm öneriyorsunuz? 1980'li yıllarda yazdığınız raporları ne kadar uyguladınız ve sahip çıktınız ki bize bunu soruyorsunuz? Siz bugün bu yaptığımız işin neresi yanlış, yanlışı söylemek kolay ama siz olsanız ne yapardınız? Böyle bir çözümü nerede görüyorsunuz? Makul bulursak biz onu yapmaya hazırız. Hatta deriz ki 'CHP bunu teklif etti, çok doğru teklifti, biz bunu uyguluyoruz'. Ama hiç ağzınızı bile açmadan bir yolda bizi eleştirmeye devam ediyorsunuz.''
Kılıçdaroğlu'nun, terör örgütü ele başı Abdullah Öcalan'ın nevruz mesajıyla ilgili sorulara içeriğine girmeden karşılık verdiğini dile getiren Arınç, ''Öcalan'ın nevruzda okunan mesajından Sayın Kılıçdaroğlu'nun ne anladığını bilmiyorum. MHP'nin ne anladığı belli. O aynı şekilde 10 senedir, 20 senedir sürdürdüğü cümlelerle bize hücum etmeye devam ediyor. Peki bu milletin anladığını siz niçin anlamıyorsunuz? Bütün bölgelerde sürece ne kadar destek olduğu anketleri önümüzde. En düşük oran belki bir bölgede ama toplamında yüzde 58 destek var'' dedi. Arınç, muhalefet partilerine oy veren kesimlerin de belli bir oranda buna destek olduğunu söyledi.
Arınç, ''En azından şunu söyleyebilirler, 'evet biz böyle yapmazdık ama bu sürecin sonunu görmek istiyoruz. Bize düşen bir şey olursa bize de sorun' diyebilirler kapıları kapatmadan'' diye konuştu.
-''Yeni bir tur başlayacak''-
Yeni anayasa yapımına ilişkin soru üzerine Arınç, konuyu ilk gündeme getirenin 2007 seçimlerinde AK Parti olduğunu söyledi.
O dönemde partilerine kapatma davası açıldığını ve çalışmanın yapılamadığını anlatan Arınç, 2011 seçimlerinden sonraki süreci aktardı.
Sürecin martta bitmesi gerektiğini dile getiren Arınç, ''Sayın Bahçeli '23 Nisan'da olsa olabilir mi' dedi. Ona da 'eyvallah' dedik, bir ara sonra o vazgeçti galiba 'dönem sonuna kadar olsun' dedi. Hayır böyle çocuk oynar gibi anayasa yapmak oyunuyla meşgul olamayız. Çünkü bizim başka düşüncemiz var. Siz bu anayasayı yapmak veya yaptırmak istemiyorsanız biz iktidar partisiyiz 325 milletvekilimiz var. Anayasayı kendimiz yapmaya çalışırız'' ifadesini kullandı.
Bu çerçevede, anayasa çalışmalarında yaptıkları hazırlıkla partilere tek tek gidebileceklerini bildiren Arınç, ''O zaman yeni bir tur başlayacak'' denilmesi üzerine, ''Yeni bir tur başlayacak. CHP derse ki 'hayır asla ve kata' MHP'ye gideceğiz kabul ederse tabii'' değerlendirmesinde bulundu.
Başbakan Yardımcısı Arınç, şöyle konuştu:
''Oyun oynamıyoruz. CHP derse ki 'sıfırdan başlayalım, yeni bir anayasayı birlikte yapalım' üç ay da otururuz dört ay da otururuz. Çünkü daha önümüzde 2015'e kadar bir yasama dönemi var. Ama 'kesinlikle bu işte yokuz' derlerse şu andaki tavırları öyle. Umarım tavırlarını değiştirirler, CHP ile yaparız. MHP'ye de söyleriz. 'Biz de katılalım' derlerse üçlü yaparız. Ama CHP hayır derse MHP'ye gideceğiz. MHP hayır derse BDP'ye gideceğiz. Şu anda uzlaşma komisyonunda üyesi var. Siyasal bir parti, meşru, legal bir parti. Tabii gideceğiz. CHP belki bizi onlara göndermek için hayır diyecek, bunlar siyasi oyunlar, mekanizmalar veya MHP belki o kapıyı gösterecek. Biz ciddi bir partiyiz ona da gideriz. Deriz ki bak teklifimiz bu, oturalım beraber bir anayasa yapalım. Evet derse şuna bakacağız. Bizim oylarımızla BDP'nin oyları yeni bir anayasanın Meclis'ten geçip referanduma gitmesi için yeterli olabilir mi? Bu bir hesap meselesi. Yeterli olur noktasına gelir ve umduğumuz anayasayı yapma imkanına kavuşursak bunu deneriz. Ama 330'u bulamayacağımız bizde bir fikir olarak oluşursa 'biz bu işte yokuz' deriz. Yani aşama aşama A planımız şu anda komisyonun sonuca ulaşması. B planı mevcut partilerden biriyle, ikisiyle, üçüyle beraber yeni bir anayasa çalışması, C planı hiçbirisi mümkün olmadı, seçimlerde milletin huzuruna çıkarız. 'Bunlar bize anayasa yaptırmadılar, benim sana sözüm vardı, yeni bir anayasa vadetmiştim ama bu partiler yeni bir anayasa istemiyor. Bunlar darbe anayasası 82'nin yürürlükte kalmasını istiyor. Sen bana bana destek ol. Tek başına yeni bir anayasa yapalım' diyeceğiz. O zaman da millet ne diyecek göreceğiz. Ya sözümüze itibar edecek 367'nin üzerinde milletvekili verecek bize, 'yok canım ben yeni anayasa istemiyorum' diyecek daha az milletvekili verecek. Millet ne derse o kabulümüz. Dövecekse millet bizi dövsün.''
Arınç, çalışmadan sonra anayasa için süre kalmasını istediklerini dile getirerek, ''(Nisanda bitmesin kasımı, aralığı görelim) Bu bize şunu söylemektir, 'biz sana anayasa yaptırmayacağız'. Bu oyuna gelmeyeceğiz'' dedi.
-''Ciddi bulursam müdahil olurum''-
Askeri casusluk davasında takip edildiğine dair belge olduğu belirtilerek, şikayetçi olmayı düşünüp düşünmediği sorulan Arınç, iddianamenin özetini okuduğunu ifade ederek, ''Bir rezalettir o, ahlaksızlığın daniskasıdır'' diye konuştu.
İddianamede sadece asker kişilerle ilgili değil, bürokratlarla ilgili de bazı kadınlar kullanılarak birtakım bilgilerin sızdırıldığı yönünde ifadeler olduğunu anlatan Arınç, şunları kaydetti:
''Ben okudum, utandım, yüzüm kızardı. Türkiye'nin belli kurumlarının ne hale düştüğünü, ne kadar kokuştuğunu gördüm. Beni ilgilendiren benim ve eşim hakkında özel bilgiler elde etmeye çalışmışlar, bazı kaymakamları kullanmışlar veya o kaymakamlar o kadınlarla ilişki kurarken biz onların hakkında anası budur, evladı budur diye güya bilgi göndermiş. Bu insanlarla hiçbir ilişkimiz, bağımız yok. Ya açılışa gidiyoruz ya bakanlıkla ilgili bir çalışmaya gidiyoruz ama zannediyorum ki o kişiler o kadınlara kendilerini kabul ettirmek veya o tezgahın içinde önemli bir hale gelmek için sadece benim değil diğer başbakan yardımcılarımız hakkında da özel bazı bilgiler toplamışlar veya aktarmışlar bu kişilere.''
Arınç, ''Ciddi bulursam müdahil olurum ama sadece şüyudan ibaret iddianamede yer alıyorsa onu Allah'a havale ederiz. Zaten her davada ismimiz geçiyor. Şu ana kadar 4 yerde tehdit edildiğim veya hakkımda bilgi toplandığı, küçültülmeye çalışıldığım, eşimin başörtüsü sebebiyle gözden düşürme çabalarının mutlaka desteklenmesi gerektiği yönünde... Bu bizim çizgimiz. Bundan dolayı şikayetçi değiliz. Allah'a hamdolsun hayatımızın her safhasında kötü bir işin içinde olmadık. Kötü bir ilişkinin içinde olmadık. Eşimin de hayatı bembeyazdır benim de hayatım bembeyaz ama birileri bir şeytanlık yapmışsa 'Allah'ından bulsun' diyeceğiz'' dedi.
-''İzlemeye cesaret edemiyorum''-
Milli takımın performansıyla ilgili soru üzerine de Arınç, ''Milli takımı izlemeye cesaret edemiyorum. Son 20-25 yılda bu kadar kötü milli takım görmedim'' diye konuştu.
Abdullah Avcı'yı sevdiğini ancak başarılı bulmadığını ifade eden Arınç, yurtdışında yetişen ve bazıları Türkçe bilmeyen oyuncuların milli takımda oynamasını eleştirdi.
Arınç, ''Evet onlar ay yıldızlı bayrağı tercih etmişler bize gelmişler. Mesela 'Mesut' Alman Milli Takımı'nı tercih etti. Ona da saygı gösteriyorum, nerede başarılı olacağını biliyor çocuk. İlle bize gelsin diye ısrar da edemeyiz. Bize gelene teşekkür edelim ama biz başarılı olmaya mecburuz. Deneme yanılmayla bir yola çıkacak halimiz yok'' ifadesini kullandı.
Türkiye Futbol Federasyonu'nun gerekli tedbiri almasını isteyen Arınç, ''75 milyon insan bu üzüntüyü yaşamak mecburiyetinde değil. Kişiler üzerinde konuşmayım ama takım başarısız. Başarılı olacağına dair de ben de hiçbir ümit yok'' değerlendirmesinde bulundu.