Süleyman Yaşar'ın 8 Aralık'ta Taraf Gazetesi'nde yayınlanan yazısı:
'Mevduata tam güvenceyi kim istedi'
Amerikan kaynaklı mali krizde Lehman Brothers yatırım bankasının batmasının ardından Avrupa'da pek çok banka ve yatırım fonu ya battı ya da iflasın eşiğine geldi.
Aynı tarihlerde Türkiye'de paralarını yurtdışındaki mali yatırımlarda, fonlarda değerlendirenler de önemli kayıplara uğradılar. Bunlar, dünyadaki mali krizin etkisini çok fazla hissettiler. Bu yüzden de Türkiye'de şiddetli bir kriz lobisi oluşturup, Ankara'dan, Türkiye'nin mali durumuyla ve koşullarıyla hiç de uygun olmayan taleplerde bulunmaya başladılar.
Kriz lobisinin talepleri, "IMF ile hemen anlaşma yapılıp, bu anlaşma karşılığında 35 milyar dolar alınması ve bunun kendi şirketlerine verilmesi, vergilerin indirilmesi, kriz lobisinin banka borçlarının ertelenmesi, mevduata tam güvence sağlanması" gibi tamamen yüksek gelir guruplarına yönelik destekler olarak sıralandı.
Kriz lobisinin eylül ve ekim aylarında en çok üzerinde durduğu konulardan biri banka mevduatlarına tam güvence verilmesi oldu. Hükümetin bu konuda çok geç kaldığını ileri sürdüler.
Oysa Türkiye'de ABD ve Avrupa'da olduğu gibi banka batmadı. Pek çok bankanın birbiri ardına battığı zengin ülkelerin krizde yaptığını yapıp, Türkiye'de de mevduata tam garanti vermek tam tersi bir sonuç verebilirdi. Bu uygulama, Türkiye'de etkisi az hissedilen dünya mali krizini derinleştirebilirdi. Çünkü mevduata tam güvence verilmesi bankalar hakkında kuşku yaratabilirdi.
Türkiye geçmişte bu önlemi kendi krizlerinde uygulamıştı. 1994 krizinde mevduata tam güvence vermiş ve bu güvence 2001 krizinin durulmasından sonra 2004'de kaldırılmıştı. Hatta 1994 krizinde mevduata verilen tam güvence hem banka patronlarında hem de mevduat sahiplerinde ahlaki zafiyete yol açtı. "Nasılsa mevduata tam güvence var" diyerek riskleri hiç dikkate almadan mevduatını yüksek faize yatıran vatandaş ya da riski hesaba katmadan yüksek faiz veren banka sahibi, 2001 krizinin nedenleri arasında yer aldılar.
Öyle ki, bu ülkede 1990'lı yıllarda kredi kartı bile alamayacak kişilerin, ahbap-çavuş ilişkisi yoluyla banka sahibi olmaları ve mevduata çok yüksek faiz vermeleri rekabeti iyice bozdu. Devletin mevduata tam güvence vermesi de bu banka soyguncularının elini güçlendirdi. Nasıl olsa topladıkları mevduatı çalıp götürdüklerinde borç devletin üzerinde kalacaktı ve öyle de oldu.
Bu arada tasarrufunu yüksek faizle yatıran vatandaş da parasının devlet güvencesinde olduğunu bildiğinden riskleri hiç dikkate almadı. Ama sonunda bankalarını soyan patronların 72 milyar dolarlık borcunu parası olan olmayan bu ülkenin bütün vatandaşları ödedi.
Bugüne gelirsek... Kriz lobisi niye mevduata tam güvence istiyor ve hükümeti neden geç kalmakla suçluyor?
İşin aslı şu. Kriz lobisini oluşturanlar, Türkiye'deki bankalara yatırdıkları mevduat karşılığında bu bankaların yurtdışı şubelerinden dış kredi kullandılar. Yani kendi mevduatlarını yabancı krediye dönüştürdüler. Bu ortamda Türkiye'de bir bankanın batması halinde mevduat güvencesi 50 bin lira. Oysa kriz lobisinin kendi mevduatı karşılığı kullandığı kredi bu garantinin yüzlerce katı... İşte bu yüzden kriz lobisi çok tedirgin oldu.
Türkiye'de bir banka batarsa kriz lobisinin kullandığı krediler borç olarak kalacak ama mevduatlarının sadece çok düşük bir kısmı mevduat sigortası kapsamında devlet tarafından kendilerine ödenecek. Anlayacağınız, mevduata tam güvence vermediği için hükümeti eleştirmenin nedeni, kendi parasını kendi şirketine kredi vermesinden kaynaklandı.
Merkez Bankası başkanı bu kredilerle ilgili geçen hafta bir açıklama yaptı. Başkanın verdiği rakama göre, Türkiye'deki bankaların yurtdışı şubelerinden Türkiye'deki müşterilerine kullandırdığı kredi tutarı 42 milyar doları buluyor.
Bütün bu gerçekleri dikkate alırsak, Hükümet kesinlikle Türkiye ekonomisinin içinde bulunduğu bugünkü koşullarda mevduata tam güvence vermemeli. Türk mali sisteminin böyle bir önleme ihtiyacı yok. Kendi paralarını yurtdışından kredi olarak kendi şirketlerine verenler kendi risklerini bütün topluma taşıtmamalılar. Kendi risklerini kendileri taşımalılar. Artık vatandaşın başkasının batırdığı paraları ödeyecek gücü kalmadı.
TARAF