Ahmet İnsel/Radikal
Solda temel ve çatı sorunları
Sol eğilimli siyasal hareketlerin içinde tartışmanın, eleştirinin, itirazın sağ hareketlere göre daha fazla olması, bir bakıma doğaldır. Sol düşüncenin mayasında, bir güce, bir kuruma, bir fikre, bir harekete sorgusuz sualsiz teslim olmamak, tartışarak, ikna olarak dahil olmak vardır. Kendini solcu olarak gören herkeste bu davranış biçimi egemendir diyemeyiz ama genel olarak solda itirazın kabulden önce geldiğini söyleyebiliriz.
Sorun, Türkiye ve solun benzer durumda olduğu başka ülkelerde, bu sürekli itiraz ve tartışma halinin, yapıcı bir eleştiri değil, didişme biçiminde cereyan etmesinde yatıyor. Çok küçük sorunlardan çok büyük anlamlar çıkarılıyor. Küçük farklardan bitmek bilmeyen tartışmalar üretiliyor. Fikir ve ilke tartışması gibi sunulanların çoğu didişme olmaktan öteye gitmiyor. Kişisel hesaplaşma, kişiye göre pozisyon alma refleksi öne çıkıyor. Bu didişme, iki kişi arasındaki bir polemik olmakla sınırlı kalamıyor. Sokak kavgası izlemeye ve bunu uzun uzun yorumlamaya meraklılardan oluşan bir grup da hemen bu polemiğe katılıyor. İş, birikmiş kişisel hesapların görüldüğü bir curcunaya dönüşüyor. Uzaktan bakan, canlı bir tartışma yürüten dinamik bir grup zannedebilir bu kalabalığı. Dar alanda pozisyon üstüne pozisyon alma ve bu arada izleyicilere bir duruş çakma, bir poz verme itiş kakışı yaşanıyor aslında.
‘Solda tartışmanın’ bu durumda olduğu ülkelerde, solun toplum içinde marjinal ve bu nedenle içine kapanmış olması bir rastlantı değildir. Herkesin herkesi tanıdığı küçük bir kasaba ortamına benzer bu durum. En küçük jestten, en küçük sözden büyük anlamlar çıkarmaya müsaittir kasaba ortamı.
Bu duruma solu bir arada tutan ideolojik gücün zayıflaması ilave olunca, küçük farklar kendi başlarına ve çok çabuk mutlak ve büyük anlamlar kazanır. Bugün Türkiye solunda durum biraz buna benziyor. Eleştirinin fikir üzerinden değil, kişi üzerinden yapılması eğiliminin çok güçlü olması, bu durumun en anlamlı tezahürü. Fikri ve siyasi tıkanmanın üzerini pozisyon alma, duruş sergileme çabalarıyla örtmeye çalışmak, sol içindeki farkların, ayrılıkların mutlaklaştırılmasına ihtiyaç duyuyor. Bu da yeterli olmayacağı için hızla iş, kişilere, onların özelliklerine indirgenerek farklar anlamlı kılınıyor.
Tartışmanın siyasal zeminde devam etmesini sağlayacak bir birliktelik harcı yok. Bu harç olmadığı için birlikteliğin içinde kolaylıkla eritilecek meseleler, birdenbire büyük tartışma nedenlerinin ipuçları veya kanıtları haline geliyor.
İşi gücü ona buna laf yetiştirmek olan taşra gazetesi kalemşorları böyle ortamları pek severler. Fikri boşluklarına dolgu malzemesi bulurlar. Onların da katkısıyla “O şunu dedi, bu da bunu” muhabbeti içinde sol zaman öldürüyor.
Bugün Türkiye’de solu bir arada tutan güç son derece zayıf olmalı ki, sol içi farklar kendi başlarına mutlak anlamlar kazanıyor. Binlerce farklı insanın, yüzlerce farklı görüşün yan yana gelmesine dayanan bir yapıcı beraberliği tasarlamak için yıllardır aranan çözüm, bir çatının altında yan yana gelmekten öteye gitmiyor. Halbuki bir çatı altına sığınmakla ortak bir temel üzerinde bir şey inşa etmek arasındaki fark bugün Türkiye’de solun durumunu özetliyor. Solda yıllardır yegâne makbul arayışın ortak bir çatı kurmak olması bir rastlantı değil. Halbuki geçmişte de görüldüğü gibi, bir çatının altına gelince birbiriyle didişme eğilimi azalmıyor, tersine artıyor.
“Solu bugün bir arada tutan güç nedir” sorusunun yanıtı galiba böyle bir gücün maalesef olmadığıdır. Tartışmanın didişmeye dönmesi, herkesin pozisyon almaktan durumu anlamaya soluk ve vakit bulamaması, “Neden biz güçsüzüz” sorusunun yanıtını yanı başındakinin hatasında araması belki bundandır.
Solda hangi çatının altında birleşileceğine, çatının nasıl kurulacağı sorusunu yanıtlamaya değil, solun temelinin ne olduğu ve neden bu eski temel üzerinde solun bir türlü güçlenip büyüyemediği, dışına doğru açılamadığı sorusunu yanıtlamaya ihtiyacımız var.