“Bugün, yarın” dedim hep erteledim,
Ezanlar okundu, duymazdan geldim,
Her şeye vakit buldum, ömrü eyledim,
Namazımı kılamadım; gelme Azrail!
Sahura kalkamadım; uyku tatlıydı,
Nimetler aklımı başımdan aldı,
Yaşamadım sabrı; nefs ağır bastı,
Orucumu tutamadım; sorma Azrail!
Zekat, fitre bunlar benim neyime?
Bereketi yok ettim kendi elimle,
Zaten ancak yetti; evime, süsüme,
Bir fakiri doyurmadım; şaşma Azrail!
Hac mı? Hele benim genç yaşım,
O yollarda akar mı hiç gözyaşım?
Şimdi çok geç, taşa vursam da başım,
Kâbe’ye yüz süremedim; Kızma Azrail!
De ki: “Niye geldin sen bu dünyaya?”
Rabbin göndermedi mi bir imtihana?
Kelime-i Şahadet’i bana hiç sorma,
Müslüman’ım; dilim dönmez; kıyma Azrail!
Hiç hazır değilim, çok işim var daha,
Hayaller, umutlar hepsi kapıda,
Günahı, kul hakkını, gıybet’i sorma,
Biraz daha vakit tanı; gelme Azrail! Mısralarının sahibi Eğitimci Yazar Fatma Çetin Kabadayı’yı evinde ziyaret edip kendisiyle sohbet ettik.
—Fatma Hanım, sizi iki çocuk annesi ve çocuk gelişimi öğretmeni, eğitimci hikâye- roman yazarı olarak tanıyoruz. Bu yoğun çalışma temposu sizleri yormuyor mu?
—Biz eğitimci yazar olarak çalıştıkça daha çok dinamizm kazanıyoruz. Üçü birleşince benim hayatım ortaya çıkıyor ve ben hiç birinden vazgeçmeyi düşünmüyorum.
Okulda Öğretmen, evde anneyim ve yazmak benim en büyük tutkum. “Erteleyenler helak olmuşlardır.” En sevdiğim hadis-i şeriftir. Ertelemeyi sevmem, elimden geldiğince planlı, programlı olmaya gayret gösteririm. Düşünün ki, bir bardak çay içmek için bile belli bir emek sarf etmek gerekiyor. Açıkçası söylenildiği kadar üretken olduğumu düşünmüyorum.
—Fatma Hanım, kitaplarınızı okuyanlar sizi neden bu kadar beğeniyorlar? Size göre okuyucularınızın en beğendiği özelliğiniz nedir?
—Bana söylenen romanlarımın ve hikâyelerimin en beğenilen ve sevilen yönü, kullandığım dil. Kitaplarımda sade ve anlaşılır bir dil kullanmaya özen gösteriyorum. Kendilerinden bir şeyler bulduklarını söyleyenler çok oluyor.
Genellikle “ Hocam, eserlerin çok sürükleyici. İlk kez bu kadar çabuk bir kitap okuyup bitirdim.” dediklerinde ben de mutlu oluyorum, yeni eserler vermek için çaba sarf ediyorum.
— Fatma Hanım branş kitaplarınız var. Bunlar genelde öğretmenler için hazırlanmış kitaplar. Sanırım bütün Çocuk Gelişimciler için gerekli eserler; bunlar öğretmenlerin faydalanacağı kitaplar.Meslek yaşamınızda yazdıklarınızdan çok tecrübelerinizden yararlanmak isteyenler oluyor mu?
—Öğrencilerimi çalışkan ve bir hedefi olan bireyler olarak yetiştirmek en büyük emelimdir. Bunu başarmak için çaba sarf ediyorum. Okul öncesinde başarı bilgiyle oluyor, buna inanıyorum. Çocuğa doğru davranışlar kazandırırken verebileceğinizin en iyisini vermek istiyorsanız, kendinizi çok iyi yetiştireceksiniz.
Sınıfım oyuncaklardan darmadağınık olduğunda, beş dakika içinde her şey yerli yerine yerleştirilebiliyorsa ya da verdiğim malzemelerden farklı ürünler oluşturulabiliyorsa, yarım bıraktığım masal mantıklı bir şekilde ve doğru bir Türkçeyle tamamlanabiliyorsa, ben kendimi başarılı sayarım.
Okul öncesinde öğretmen her gün kendini yenilemeli, her gün farklı olmalısınız. Oyun ise, başarının temeli diye düşünüyorum. “Çocuk oyunla bilgiye, bilgiyle güvene, güvenle başarıya ulaşır,” sözüm başarımın temelidir.
—Yazı hayatınıza çok küçük yaşta başladığınızı sanıyoruz. Şiir, masal, öykü, roman, oyun, tiyatro, drama türlerinde birçok eseriniz var. Bunlar birbirine karışmıyor mu?
— Hayatın içinde ne varsa, kaleme o dökülüyor. Eğer her duygu farklı dalda ise, farklılıkları da ortaya çıkarmak gerekir. Her şey yerli yerine oturur, anlatımda hiç birisi birbirine karışmaz.
—“Büyümüş de Küçülmüş” isimli kitabınızdan bahseder misiniz?
—“Büyümüş de Küçülmüş” okul öncesinde deyim öğretimini anlatan bir kitabımdır. Türkçemizin güzel deyimlerini okul öncesinde nasıl öğretileceğimi masal, tekerleme gibi pekiştirenlerle destekleyerek nasıl öğretilmesi gerektiğini yazdım. Kitap haziran ayında çıktı çok olumlu tepkiler aldım. Birkaç yıldır zaten kendi öğrencilerim üzerinde uygulamış ve çok iyi sonuçlar elde etmiştim. Bunları meslektaşlarımla paylaşmaktan çok mutlu oluyorum.
—“Elveda Evliliğim, Hoşçakal Anne, Yüreğimden Güvercinler Uçurdum” isimli romanlarınızdan sonra “Altın Tesbih” isimli öykü kitabınız yayınlandı. Sizce öykü yazmak roman yazmaktan kolay mı?
—Öykü, yazım olarak da zaman olarak da romandan farklı. Bir öykünün kahramanlarıyla bir hafta birliktesinizdir. Roman kahramanlarıyla ise roman bitene kadar birlikte oluyorsunuz. Zor- kolay diye bir ayırım yapmak söz konusu değil tabii ki. Yazmayı sevince gerisi geliyor.
—Yayınlanmış dokuz kitabınız var fakat içlerinde hiç şiir yok. Şiir kitabı düşünmüyor musunuz?
—Düşünüyorum fakat şiirde kendimi çok eksik hissediyorum. Daha çok yol kat etmem gerektiğini düşünüyorum. Her karalama şiir değil biliyorsunuz. Ben içinde okunmaya değer şiirlerin olduğu bir kitap çıkarmak istiyorum.
—Yeni öykü kitabınız “Ne Mutlu Canına” hakkında bilgi alabilir miyiz? Ne Mutlu Canına neyi ifade ediyor
—Elbette. Bu da Altın Tespih gibi öykülerimi paylaştığım bir kitap. İçinde 29 hikâye ile okuyucuyu buluşturduk. Kitabımda Ne mutlu Canına isminde bir hikâyem var. Hikâyemde babaannemi anlattım. Rahmetli babaannem kimi görse “Ne mutlu canına” derdi. Hayata hep olumlu bakmayı öğretti bize. Hikâyesini yazarken de her okuyuşumda da ağladığım bir insan. Okuyucularımın da beğeneceğini düşünüyordum Allah’a şükür yanılmadığımı da görüyor ve öğreniyorum.
—Size meslek hayatınızda ve yazı hayatınızda başarılarınızın devamını diliyoruz.
—Çok teşekkür ediyorum, Allah nasip ettiği sürece bu yolda yürümeye devam edeceğim. Ben de Habername.com ekibine Allah başarılarınızı daim etsin diyerek saygı ve selamlarımı sunuyorum.