Bu nasıl bilim adamı!

Boğaziçi Üniversitesi eski rektörü Prof. Semih Tezcan, "eğitim özgürlüğü" kavramına bile tahammül edemedi.

Boğaziçi Üniversitesi rektörü Prof. Kadri Özçaldıran'a ve hocalara bir mektup gönderen eski rektörlerden Semih Tezcan başörtüsü yasağını savunurken inanılmaz gerekçelere sığındı. B.Ü de görülen kısmi özgürlük havasını içine sindiremeyen Tezcan rektörü hem uyardı hem de adeta ihbar etti.

Mektubunda, başörtüsü ile okuma özgürlüğünü tartışılmasına bile tahammül edemeyerek bunun artık anayasa mahkemesi kararıyla tartışma dışı kaldığını savunan ve yasakların uygulanmamasından şikayet eden eski rektör, eğitim özgürlüğü, fırsat eşitliği gibi kavramlarla da adeta alay etti.

Mektupta, Tezcan'ın yasağı savunma gerekçesi ise bir zihniyetin bakış açısını vermesi bakımından tam ibretlik: "Bu kızların başörtülü okumalarına izin verilirse, doktor, avukat olurlar."

Bir zamanlar Boğaziçi Ünvirsitesi'nin rektörlüğünü de yapan bir üniversite hocasının ibretlik yasak savunmasını ele veren elektronik postanın metni.

"Sayın Rektörüm :

Üniversitemizin kırkiki yıllık bir mensubu olarak, başörtüsü ile ilgili görüşlerimi sizlere iletmek istedim. Ayıracağınızı umduğum beş, altı dakikanız için içtenlikle teşekkür ederim :

'Üniversitelerde Başörtüsü' tartışmasız yasaktır !

Üniversitelerde başörtüsü (†) ile derse girmek kesinlikle yasaktır. Çünkü, Anayasa Mahkemesinin aldığı her karar herkesi bağlar. Meclisimizi de bağlamıştır. Sayın Cumhurbaşkanımızı, Başbakanımızı ve hatta Sayın Rektörümüzü de bağlamıştır. Artık, bu konu hiç kimsenin hiçbir şekilde tartışmasına ve tefsirine mahal bırakmayacak kadar kesindir. Üniversiteye ve özellikle binalara, derslere, laboratuarlara başörtüsü ile girilemez.

Üniversitemizde bir önceki dönem ?

Çok sevdiğimiz ve saydığımız bir önceki Rektörümüz, yasalara ve özellikle Anayasa Mahkemesi kararlarına aykırı olarak, kampusa ve derslere başörtüsü ile girilmesini sessizce serbest bırakmıştı.

Ne var ki, YÖK'ten ve Cumhurbaşkanlığı'ndan müteaddit kereler takibata maruz kalmış ve ihtar almış olduğunu basından öğrenmiştik. Bir önceki çok sevdiğimiz ve saydığımız Rektörümüzün demokrasi, kişi hürriyeti ve özellikle başörtüsü konusunda birçoğumuzdan farklı düşünmesini hoş karşılarız. Ancak, Üniversite'de kişisel görüşler değil, yasal ve anayasal görüşler uygulanır. İdareci olduğunuz zaman; "Bu kanunlar ve anayasal görüşler bana uymuyor" diyerek kişisel görüşlerin ışığında uygulama ve müsamaha yapılamaz. Yapmak isterseniz 'yasal olmayı' değil, 'idareciliği' bırakmanız gerekir. Yasaların gereğini, kişisel müsamahanız ile hasıraltı edemezsiniz.

Üniversitemizde şimdiki dönem !

Üniversitemizin açıldığı 22 Eylül 2008 Pazartesi günü çok sevdiğimiz ve saydığımız siz Rektörümüzün talimatı ile, başörtülü kız öğrenciler, bir süre kapılardan içeri sokulmadı. Aman ne hoş ve ne güzel ! 'Hoşgörü' , 'müsamaha', 'kişisel özgürlük', 'eğitim özgürlüğü' v.b. kişisel düşünceler yerine Anayasa Mahkemesi kararları uygulanıyor dedik !

Alkışlarımız anayasal sorumluluk bilincinde olan, siz sevgili ve saygıdeğer Rektörümüz ve Yönetimi içindi. Fakat, daha akşam paydos zamanı gelmeden, yasak delindi. Başörtülü öğrenciler, "kampuse türbanla girmenin doğurabileceği hukuki sonuçları kabul ediyorum" şeklinde bir dilekçe imzalayınca içeri alındılar ve derslere girdiler. Bu uygulama yanlıştır.

Çünkü ;

İdareciler seyirci değil, uygulayıcı ve yöneticidir. Hukuku bilir ve uygular. Hukuk dışı, yasa dışı, Anayasa Mahkemesi kararlarına aykırı bir davranışta kampus sınırları içinde, seyirci rolüne geçme, başka yöneticilerin müdahalesine 'sığınma' veya savcılara adeta bir 'çağrıda' bulunma gibi pasif bir yönetim sergilenmesi doğru değildir, yasal değildir.

Tüm diğer saygın Üniversitelerimizde olduğu gibi, taviz vermeden, kaçamak yol aramadan, müsamaha göstermeden, kişisel tercih ve görüşlere prim vermeden açıkça ve kesinlikle yasaların gereği yerine getirilmelidir. Kanaatimce sorumlu yönetici, sorumlu idareci uyarı değil, hatırlatma değil, bilfiil uygulama yapar !

Öğretim elamanlarının durumu ?

Çok sevdiğimiz ve saygı duyduğumuz siz Rektörümüzden bir açıklama beklemek hakkımızdır sanıyorum. Dersinde başörtüsü ile oturan bir öğrenciyi gören öğretim üyesi veya görevlisi yasa dışı bu durum karşısında aşağıdakilerden hangisini yapmalı ?

Yasadışı bu duruma o da göz yumup, dersine devam etmeli…

Yasadışı bu durumu dersten sonra Bölüm Başkanına ve / veya Dekanlığa şikâyet etmeli…
(Bölüm Başkanı veya Dekan ne yapacak çok merak ediyorum. Rektörlük ne yapıyor ki ?)

Öğrencinin sınıfı terk etmesini istemeli, terk etmez ise kendisi terk etmeli…

Başörtüsü ile derse girilse ne olur ?

Başörtüsü ile üniversitelerde derse girilmesine yasalar ve anayasa nezdinde izin verilse, veya izin yerine ellerinden birer 'dilekçe' alınsa, ve bu yeterli görülse ne olur ? Kıyamet mi kopar ? Hayır ! Kıyamet kopmaz. Başörtüsü takan ve şüphesiz hepimizin bacısı, kızı veya canı ciğeri olan o sevdiğimiz kardeşlerimiz, çok geçmeden dört beş yıl içinde kamunun her kesiminde, doktor, avukat, hakim, kaymakam, genel müdür, belediye başkanı, vali, mebus, bakan olarak görev yapar. Bu görev yapma hakkını da onlardan hiç kimse ve hiçbir güç geri alamaz. Eğer, bu sonuçta bir sakınca görmüyorsak (Ama ben kişisel olarak çok ama pek çok büyük sakınca görüyorum ! ) üniversitelerde başörtüsünü serbest bırakalım, olsun bitsin ! Ancak, bu serbestliği, biz değil, Rektörümüz değil, idarecilerimiz değil, ancak anayasal mevzuat verebilir!"

Eğitim Haberleri