Hasan Celal Güzel / Radikal
"12 Eylül İttifakı"
Dünkü Star Gazetesi’nin birinci sayfasında, ‘12 Eylül İttifakı’ başlığı altında beni çok hüzünlendiren bir fotoğraf yayınlandı. Fotoğrafta, Atatürkçü Düşünce Derneği’nin (ADD) düzenlediği bir toplantıda, MHP Grup Başkan Vekili Oktay Vural, CHP MKYK üyesi Süheyl Batum, DP Genel Başkan Yardımcısı Ufuk Söylemez ve ADD Başkanı birlikte görülüyorlardı.
Ulusalcı ve Ergenekon bağlantılı olduğu bilinen, millî, manevî ve demokratik değerlerin karşısında yer alan, paramiliter bir örgüt niteliğindeki ADD’nin çatısı altında âdeta bir ittifak mahiyetinde toplantı yapmak, hiç şüphesiz CHP’ye yakışır. Hele CHP’deki yeni ulusalcı-demokrasi karşıtı, militarist vesayetin ve jüristokrasinin savunucusu ekibin, 12 Eylül Darbe Anayasası’nı değiştirtmemek için nasıl çırpındığını görmek sürpriz değil...
Son mahallî seçimlerde Genel Başkanı’nın CHP’ye oy verdiği anlaşılan Dinozor Partisi ’nin (DP), aslında CHP orijinli olan Genel Başkan Yardımcısı’nın tutumu da benim için sürpriz sayılmaz. Büyük bir kin ve kıskançlıktan ibaret kalmış bu ekibin bugünün ve yarının siyasetinde hiçbir öneminin olmadığını bilmeyen yok...
Beni asıl üzen ve hüzünlendiren nokta, fotoğraftaki MHP Grup Başkan Vekili Oktay Vural’ın bu kişiler ve partiler arasında bulunması oldu...
Onu tam otuz yıl önce genç bir üniversite mezunu olarak tanımıştım. 1980 yılında DPT Genel Sekreter Vekili olduğum dönemde sınavını yaparak DPT’ye aldığım uzman yardımcıları arasındaydı. Referansı Saffet Arıkan Bedük idi. Milliyetçi, vatansever, muhafazakâr, çalışkan, hırslı ve idealist bir genç adamdı. Bir müddet sonra bana gelerek akademisyen olmak istediğini söyleyip tavassutta bulunmamı rica etti. O zaman İzmir’de İşletme Bölüm Başkanı olan, kendisine ‘devlet ana’ dediğimiz, Prof. Dr. Nezihe Sönmez’i aradım. Hocamız ricamı kırmadı ve Oktay Vural’ın İzmirliliği başlamış oldu. Daha sonra bürokraside geldiği yerlerde de onu hep destekledim. Yanlış anlamayın, bunları başa kakmak maksadıyla yazmıyorum. Oktay Vural, DPT uzmanı, akademisyen ve yönetici sıfatıyla dürüst, çalışkan ve başarılı olmuştur. Ona verilen emekler helâldir.
Lâkin, siyasî kariyerindeki polemikçi ve kavgacı üslûbu, daha da önemlisi, günlük siyasete prim veren ve ana ilkeleri gözden kaçıran tavrı, onu seven eski dostları olarak bizi üzmektedir. Oktay Vural ile CHP’lileri, ulusalcıları, jakoben despotları, hattâ PKK’nın Meclis’deki temsilcisi olan BDP’lileri aynı safta görmek istemiyoruz...
***
Mesele Oktay Vural meselesi değildir. Oktay Vural gibi tamamına yakın kısmı dostumuz olan milliyetçi-muhafazakâr MHP câmiasının, yanlış siyasî tespit ve taktikler yüzünden içine düşürüldüğü çelişkili durum gerçekten üzücüdür. MHP lideri Bahçeli ’nin Türk Devleti ’nin ve Türk Milleti ’nin bölünmez bütünlüğü hususundaki duyarlılığını anlayışla karşılıyor ve prensip olarak buna hak veriyorum. Fakat ne acı bir tezattır ki, referandum politikasında MHP, terör örgütünün borazanı BDP ile aynı paralele düşmüştür.
MHP, referanduma sunulan pakette Türkiye’nin bölünmez bütünlüğüne ve Cumhuriyetin temel ilkelerine aykırı tek bir madde gösterebilir mi?
Bir de şöyle soralım, bu maddelerden hangisi bölünmez bütünlüğe aykırıdır ya da bölünmez bütünlüğü tehlikeye sokacak bir hüküm ihtiva etmektedir?... Bu soruların makûl bir cevabı yoktur.
Diğer taraftan, MHP’nin 2002 Genel Seçimlerinde barajın altında kalması incelenirse, en önemli sebebin DSP ’nin yanında ve ona tâbi şekilde bulunması olduğu görülecektir. Bu referandum münasebetiyle de siyasetin ekranına aynı resmin yansıdığı ve aynı
hatânın tekrarlandığı görülmektedir.
Referandum neticesinde, büyük bir ihtimalle ‘evet’ oyları fazla çıkacak olursa, MHP katıldığı ‘hayır’ kampanyası yüzünden, genel seçimlerin sadece dokuz ay öncesinde büyük ölçüde yara alacaktır. CHP, ‘evet’ oylarının önemli bir kısmının MHP tabanından geldiğini ileri sürecektir. Referandum sonucunda ‘hayır’ çıkması durumunda da sonuç sadece CHP’ye yarayacaktır. Halbuki MHP, referandumda kabul oyu lehinde tavır alsaydı, bundan kârlı çıkabilecekti.
12 Eylül Referandumu’na bir ay kala MHP’li dostlarımıza bir durum değerlendirmesi yaparak taktiklerini değiştirmeyi ve ‘12 Eylül İttifakı’ içinde yer almamaya çalışmalarını tavsiye ediyorum.