AK Parti Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ, "Yargıtay'ın hızlı olması için aleyhine dava açılan kişinin Tayyip Erdoğan mı olması lazım?" diye sordu. Bozdağ, "Veyahut da dava açanın Mehmet Haberal mı olması lazım? Sanığın İlhan Cihaner gibi birisi mi olması lazım. Vatandaş Ahmet'in suçu ne? Vatandaş Ayşe'nin suçu ne? Onların dosyaları için aynı duyarlılık, aynı hassasiyet neden gösterilmez?" diye ekledi.
Bozdağ, Zorlu Grand Otel'de düzenlenen AK Parti Trabzon İl Danışma Meclisi Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, tahliyelere ilişkin tartışmalara değindi. Tutuklamalarla ile ilgili Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) ve 102. maddesinin 2004 yılında TBMM'den geçtiğine ve kanunlaştığına işaret eden Bozdağ, "Kanun 1 Haziran 2005'te yürürlüğe girdi ve mahkemelere gerekli hazırlıkları yapmaları için 1 Nisan 2008'e kadar süre verildi. Bu, Yargıtay'a, mahkemelere 'o zamana kadar elinizdeki dosyaları temizleyin' talimatıdır. 2008 yılı geldi dosyalar bitmedi. Bu sefer 31 Aralık 2010'a kadar süreyi bir kez daha uzattık. Elinizdeki dosyalara temizleyin dedik. Tam 6 yıl süre verilmiş. Bu dosyaları tasfiye edin diye, mahkemeye veya Yargıtay'a süre verirseniz ve bu dosyalar tasfiye edilmezse bu mühleti veren mi suçlu olur, yoksa tasfiye etmeyenler mi?" diye konuştu. 'Kanun dün çıkmış, ertesi gün yürürlüğe girmiş ve mahkemelerin de ellerindeki dosyaları tasfiye için süresi yokmuş' gibi bir algı oluşturulmaya çalışıldığına dikkat çeken Bozdağ, yasama organının bu konuda üzerine düşeni yaptığını, ama yargının hantal işlemesi yüzünden bu dosyaların tasfiye edilemediğini ileri sürdü. Yargıtay'da dosyaların geliş tarihine kadar öne alınmasına itirazının olmayacağını ifade eden Bozdağ, "Bu dosya geç geldi, sıra gelmedi derim. Öyle bir şey var mı; yok. Tahliyelere bakın 1996'da tutuklanmış, bir başkası 2000'de. Allah aşkına siz bir vatandaşınızı suç işlediği isnadıyla 1996 yılında tutukluyorsunuz, yargılıyorsunuz, 14 yıl olmuş. Bir ülke düşünün ki, 14 yıl yargıladığı bir kişiye suçlusun ya da suçsuzsun diyemiyor. Ama cezaevinde yatmaya devam ediyor. Böyle bir ülke hukuk devleti olabilir mi? Onun için biz dedik ki, 'dosyaları temizleyin' ama temizlemediler." ifadelerini kullandı.
"İLHAN CİHANER YA DA MEHMET HABERAL Mİ OLMAK LAZIM?"
Yargının istediğinde nasıl hızlı işlediğini bildiklerine işaret eden Bozdağ, şu örnekleri verdi: "İlhan Cihaner Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı'ydı. Erzurum'da devam eden bir soruşturma nedeniyle tutuklanmıştı. Yargıtay devreye girdi, fotokopi üzerinden hem de bir araya geldiler, dosyanın aslı gelmeden alelacele duruşma gününü tayin edip karar verdiler. Bir başka örnek; Silivri'de yargılananlar var. Onları yargılayan hakimlerle ilgili Mehmet Haberal tazminat davası açtı. Ve dava Yargıtay'da alelacele görüşüldü, karara bağlandı." Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın da geçmişte milletvekilliğinin olmamasına rağmen dosyanın kurye ile Ankara'ya getirilip aynı gün karara bağlandığını ve milletvekili adaylığının engellendiğini hatırlatan Bozdağ, şöyle seslendi: "Benim o zaman sormam lazım; Yargıtay'ın hızlı olması için aleyhine dava açılan kişinin Tayyip Erdoğan mı olması lazım? Veyahut da dava açanın Mehmet Haberal mı olması lazım? Veyahut da sanığın ilhan Cihaner gibi birisi mi olması lazım. Vatandaş Ahmet'in suçu ne? Vatandaş Ayşe'nin suçu ne? Onların dosyaları için aynı duyarlılık, aynı hassasiyet neden gösterilmez?" Hizbullah ile ilgili dosyanın Yargıtay'a geldikten sonra ne kadar beklediğinin de belli olmadığını kaydeden Bozdağ, tahliyelerin belli olduğu halde neden 2011'e duruşma tarihi verildiğine dikkatleri çekti. Bozdağ, şöyle devam etti: "İlgili daireye Ekim ayında geliyor, daire duruşma tarihi 2011'e veriyor. Ekim ayında gelen dosyaya Kasım'a, Aralık'a duruşma veremez mi; verebilir. Ben buradan soruyorum; neden tahliyelerinin göründüğü belli olduğu halde bu dosyalar 6 yıldır temizlenmedi? Neden Hizbullah sanıklarıyla ilgili dosyanın tahliyeleri görüldüğü halde neden duruşması 2011 yılına verildi?" diye konuştu.
"BU SİYASİ BİR YAKLAŞIMDIR"
Bölge Adliye (İstinaf) Mahkemeleri ile Yargıtay'da daire kurulacağının ortaya çıkması üzerine de ilginç itirazların geldiğine dikkat çeken Bozdağ, Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker'i eleştirdi. Bozdağ, şöyle devam etti: "Yargıtay Başkanı'mız; 'Bölge Adliye Mahkemeleri kurulsun ama Yargıtay'da daire kurulmasın.' diye açıklama yapıyor. Geçmişte de Adalet Bakanlığı'na '6 tane daire kurun, ihtiyacımız var' diye yazı yazmışlardı. 'Bölge Adliye Mahkemelerini kurmayın, 6 tane daire kurarsanız biz bu işi hallederiz' diyordu. Şimdi bu konuda bir takım adımlar atılınca o zaman Bölge Adliye (İstinaf) Mahkemelerine karşı olanlar, şimdi 'İstinaf kurulsun ama Yargıtay'a daire kurulmasın' diyor. Peki 1 milyon 800 bin dosya var, nasıl eriteceksiniz; 'biz bunu 2 -3 sene içerisinde eritiriz' diyor. Ben buradan bir kez daha soruyorum; bin 200 taneye dosyayı 6 yıl içinde tasfiye edemeyen Yargıtay ve mahkemeler, 1 milyon 800 bin dosyayı 3 yıl içerisinde nasıl tasfiye edecek? Bana izah etmesi lazım. 6 sene süre verdik. Eğer tasfiyesi mümkünse Hizbullah sanıkları neden tahliye oldu o zaman?" Bu itirazların siyasi ve konjonktürel bir yaklaşım olduğunu savunan Bozdağ, sözlerini şöyle tamamladı: "Dün 'aman Bölge Adliye Mahkemeleri gelmesin', bugün 'aman o gelsin Yargıtay'a daire olmasın' yaklaşımları siyasi yaklaşımlardır. Geciken adalet adalet değildir. Yargı sisteminin hızlanması için yapılması gereken ne ise o yapılması lazım. Adaletin zamanında tecellisi için gerekli adımların atılması lazım. Biz de onu yapmaya çalışıyoruz."
CİHAN