İSTANBUL (AA) - ŞULE ÖZDEMİR ÖZKAN - Srebrenitsa Soykırımı'nın 28'inci yılında Bosna Savaşı'nda yaşananlar ve Bosna Hersek'in ilk cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviç'in savaşı sona erdiren anlaşması için verdiği mücadele Dayton dizisiyle ekranlara taşındı.
Yapımcılığını Sancak Medya'nın üstlendiği, TRT'nin uluslararası dijital platformu "tabii"nin orijinal yapımı Dayton'ın senaristleri Ümit Cihan Canpolat ve Rabia Bozkurt, AA muhabirine Bosna Savaşı'nı ve Dayton Anlaşması'nı konu alan diziyi anlattı.
Canpolat, dizide Aliya İzzetbegoviç'in bir ay süren ve satranca benzetilen Dayton sürecine odaklanan bir hikaye anlatmak istediklerini belirterek, "Aliya'nın bir ay içinde neyin savaşını verdiğini net olarak seyirciye hissettirebilmek için 1992'de başlayan o soykırımı bir aile üzerinden anlatmayı tercih ettik. Temelde bizi cezbeden Dayton'daki kısımdı, politik gerilime odaklanıp hikayeyi çok iyi aktarabilmek istedik." dedi.
Dizideki her bir karakterin Bosna-Hersek'in farklı bir yüzünü temsil ettiğini kaydeden Canpolat, "Bazen bir aile koca bir ülkeyi temsil eder. Dizide soykırım nedeniyle dağılmış ülkesini bir araya getirmeye çalışan bir liderle aynı soykırım yüzünden dağılmış ve bir araya gelmiş bir aileyi işliyoruz." şeklinde konuştu.
- "Kamplarda olan şeyleri normal izleyicinin midesinin kaldırması çok zor"
Canpolat, Bosna Savaşı'nda insanlığa karşı işlenen suçları, işkence ve tecavüzleri ima ile geçtiklerini dile getirerek, "Normalde dizilerde bazı sahnelerin 'ajite' edildiğini görürsünüz. Biz ise genelde çok daha yüksek sahneleri birazcık törpüledik ki bunu da artık gösteremeyiz diye. Kamplarda yaşananları normal izleyicinin midesinin kaldırması çok zor." diye konuştu.
Dizide gerçek hikayelere ve olaylara da yer verildiğine dikkati çeken Canpolat, "Boşnaklar, Sırp komşularının ertesi gün kapılarına dayanıp evlerini basma hazırlığından habersizdi. Bu hazırlıksız hal, senaryo anlamında soykırımı daha inanılmaz hale getirdi." ifadesini kullandı.
- "Özellikle Karadzic'in ve Milosevic'in savunmalarını okumak işimizi çok daha renkli kıldı"
Bozkurt da senaryoya başlamadan önce pek çok kaynaktan yararlandıklarını ve Uluslararası Ceza Mahkemesinin (UCM) tutanaklarına odaklandıklarını aktararak, "Özellikle (UCM'de yargılanan ve 'Bosna Kasabı' olarak tanınan Radovan) Karadzic'in ve (eski Sırbistan Cumhurbaşkanı Slobodan) Milosevic'in savunmalarını okumak, hikayeyi bir de kötünün ağzından dinlemek işimizi çok daha renkli kıldı. Çünkü biz hep mağdurun hikayesini biliyoruz ama zalimin hikayesini anlatan olmamıştı." değerlendirmesini yaptı.
Soykırıma sebep olan Karadzic ve Milosevic'in "savaş suçlusu" sayılmayacağına ilişkin mahkeme dokümanlarına ulaştıklarını dile getiren Bozkurt, şöyle devam etti:
"Buradan bu isimlere yaptıklarının yanlarına kalacağı sözü verildiğini anlıyoruz. Siz burada bunu yapın, gerekirse halkı katledin ki Birleşmiş Milletler (BM) de gelsin, orayı bombalasın. Bu sayede Doğu'yu ve Batı'yı net şekilde ayırabilelim. Bu Doğu bloğuna karşı Batı'nın geliştirdiği bir hamleydi. Batı'nın yerinde ve zamanında müdahale edebilmesi için bu katliamların yapılması gerekiyordu ki orada katatonik toplumlar yaratılabilsin. Bu sayede 'Balkanizasyon' ifadesini tüm dünyada kullanabiliyoruz."
Bozkurt, Dayton Barış Antlaşması'na ilişkin eleştirilerle ilgili, "Zamanın ruhu diye bir şey var. Tam da Boşnak taraf güçlenmeye başlamışken anlaşmaya varılıyor. İnsanlar belki buraları sorguluyor ama bu kadar kayıp varken Aliya'nın aklı selim bir karar vermesi gerekiyordu. Dolayısıyla mecbur kaldı çok daha doğru bir kelime olur." görüşünü paylaştı.
Sırpların, katlettikleri Boşnakların cenazelerini belli bir süre çürüttükten sonra başka alanlara taşıyarak soykırım değil bölgesel çatışma izlenimi vermeye çalıştıklarını belirten Bozkurt, "Bugün DNA tespitleri ve Uluslararası Kayıp Kişiler Komisyonunun (ICMP) çalışmalarıyla çeşitli yerlerden hala maalesef cenazeler çıkıyor. Hala kayıplarını arayan insanlar var." ifadesini kullandı.
- Soykırımın 28'inci yılı
Bosna Hersek'teki savaş sırasında BM'nin "güvenli bölge" ilan ettiği Srebrenitsa, 11 Temmuz 1995'te Sırp komutan Ratko Mladic'e bağlı Sırp birliklerince işgal edildi. İşgal üzerine BM bünyesindeki Hollandalı askerlere sığınan sivil Boşnaklar, Sırplara teslim edildi.
Sırplar tarafından otobüs ve kamyonlara bindirilen Boşnaklardan 8 bin 372'si götürüldükleri ormanlık alanlar, fabrikalar ve depolarda katledildi. Katledilenlerin cesetleri, ülkedeki çeşitli toplu mezarlara gömüldü.
Savaşın ardından kayıpları bulmak için başlatılan çalışmalarda, toplu mezarlarda cesetlerine ulaşılan kurbanlar, kimlik tespitinin ardından her yıl 11 Temmuz'da Potoçari Anıt Mezarlığı'nda düzenlenen törenle toprağa veriliyor.