Türkiye’nin özellikle AB’ye tam üyelik müracaatından sonra ilerleyen süreçte inanç ve değerlerimizle hiçbir şekilde bağdaşmayan, milli bünyemize aykırı birçok unsur kimliğimizi ve toplum yapımızı tehdit edecek şekilde hızla yayılmaya başlamıştır.
Toplumların yapısına yabancı ve zararlı unsurların yayılıp yerleşmesini sağlamak için çeşitli metotlar kullanılmaktadır. Bu metotlardan birisi de kavramlarla oynamaktır. Bu şekilde toplumun sahip çıktığı ve direnç noktası olan mevcut kavramların içi boşaltılarak hiç ilgisi olmayan bambaşka manalar yüklenmekte ya da yeni kavramlar türetilmektedir. Böylece toplumlar iğfal edilerek tepki göstermeleri engellenmekte ve bu metot sahiplerinin istediği yöne sürüklenmeleri sağlanmaktadır.
Özgürlük, özel hayat ve eşitlik kavramları da nerdeyse gerçek anlamlarından tümüyle koparılarak toplum mühendisliğine uygun araçlar haline dönüştürülmektedir. Ahlak toplum hayatının temel dinamiklerinden birisidir. Ahlak olmaksızın hukuk ve özgürlük olmaz. Bireysel olarak ahlak aynı zamanda insan yaşantısının da ayrılmaz bir parçasıdır. Ahlakı olmayan bir özel hayatta olamaz.
Eşcinsellik günümüzde tüm dünyada toplum yapılarını tehdit eden ciddi bir meseledir. Batıda "neşeli, umursamaz" ve "canlı renkli, gösterişli" anlamlarına gelen "gay" tabiri bir anda eşcinsellere yakıştırılmış, kelime anlam kaymasına uğrayarak diğer anlamların kullanımı yok olmaya yüz tutmuştur. Kelimenin esas anlamına uygun olarak eşcinseller rengârenk gökkuşağı renklerini sembol edinerek kendilerine canlı, enerjik bir hava verip insanları cezbetmeye çalışmaktadırlar.
ABD’de 1968’e kadar cinsel bir sapkınlık olarak görülüp hastalık listesinde yer alan eşcinsellik bu tarihte hastalık listesinden çıkarıldıktan sonra hızla yayılmış, sosyal ve kültürel yapıyı adeta alt-üst etmiştir. Ardından -gerek ABD gerekse Avrupa’da- eşcinsellere evlenme hakkı verilmeye başlandıktan sonra bu tahribat daha da artmıştır. Evlenme hakkı verilip “aile” olarak kabul edilince çocuk taleplerini karşılayabilmek için evlat edinme hakkı verilmiş, doğum yoluyla çocuk edinme taleplerini karşılayabilmek için de sperm bankaları ve taşıyıcı annelik devreye sokulmuştur.
Eşcinsellik hastalık listesinden çıkarıldıktan sonra toplum nezdinde de kabul görebilmesi için yine kavramlarla oynanmıştır. İnsanların gözünde olayı normalleştirebilmek için önce “cinsel tercih” olarak gösterilmiş, tercih kişinin iradesini kullanıp seçim yapmasını gerektirdiğinden ve eşcinsellik de olumlu bir tercih olmayacağından bu defa “cinsel yönelim” kavramı türetilmiştir. Böylece eşcinseller olumsuz tercih kullanmanın sorumluluğundan ve sonuçlarından kurtarılıp eşcinsellik sanki doğal bir süreçmiş görüntüsüne sokulmuştur.
Dış baskı ve tehditlerle Türkiye’nin de aynı yola girmesi istenmektedir. Toplumu buna hazırlayabilmek için sürekli olarak eşcinseller özellikle medya kanalıyla gündeme getirilmektedir. Müzik ve film piyasasındaki eşcinsellere özel bir önem verilerek bunlar öne itilmekte ve –reklamlara kadar- hemen her film ve dizide bu tür tiplemelere yer verilmektedir. Bu cümleden olarak medyaya malzeme olması bakımından eşcinsel yürüyüşleri, konserler, festivaller gibi etkinlikler düzenlenmektedir. Medya desteğinin yanı sıra eşcinseller aile, ahlak, namus gibi toplumun temelini teşkil eden kurum ve kavramları yıkıp, yok etmeye çalışan marjinal kesimlerle de sıkı bir işbirliği içerisinde yol almaya çalışmaktadır.
Bu meyanda mübarek Ramazan ayının 10. gününe rastlayan 27 Haziran 2015 günü, eşcinselliği yaymayı kendisine misyon edinmiş eşcinsellerden kurulu bir Amerikan orkestrası, ilk defa olarak bir Müslüman ülkede, Türkiye’de konser verecektir. Orkestranın amacı müzik yoluyla eşcinselliği meşrulaştırıp, yaygınlaştırmaktır. Hemen ertesi gün 28 Haziran 2015 günü –ki Ramazan ayının 11. günüdür- İstanbul’da yapılması planlanan eşcinsel yürüyüşüne bu orkestra da katılacağını belirtmiştir.
İnancımız, tarihimiz ve kültürümüzle hiçbir şekilde bağdaşmayan, ahlak kurallarına uymayan bu tür faaliyetler toplum yapımızda büyük tahribat ve yıkımlara sebep olabilecek vahamette olaylardır. Bu sadece bizimle sınırlı kalmayıp bizden hareketle diğer İslam ülkelerine de ihraç edilmek istenmektedir. Bu gibi faaliyetlere izin verilmesi veya göz yumulması ileride telafisi mümkün olmayan büyük felaketlere sebep olacaktır.
Milli ve vicdani bir görev olarak bu konser ve yürüyüş ile benzeri faaliyetlere engel olunması için yetkili makamları görevlerini yapmaya davet ediyor, bu büyük vebalden kurtulmak için cesaretle gereken adımları atmalarını bekliyoruz.
Kamuoyuna saygıyla duyururuz.
BİLKA (Bilge Kadın Araştırma Merkezi)