Bekir Çoşkun'dan inanılmaz röportaj

Türkiye'deki Yahudilerin yayın organı Şalom Gazetesi'ne verdiği röportajda, “içimizdeki İsrailciler!” eleştirilerini doğrulayan değerlendirmelerde bulundu.

Habertürk Yazarı Bekir Coşkun, Türkiye'deki Yahudilerin yayın organı Şalom Gazetesi'ne verdiği röportajda, “içimizdeki İsrailciler!” eleştirilerini doğrulayan değerlendirmelerde bulundu. İşte o röportaj:

Şanlıurfa doğumlusunuz ve her fırsatta bununla övünüyorsunuz, günün birinde oraya geri dönüp yaşamayı düşünür müsünüz?
Şanlıurfa değil, Urfa… Çok kısa ve güzel bir adı vardı, ama biri çıktı ve isminin önüne Şanlı kelimesini ilave etti, sanki bu şekilde ‘şanlı' olacakmış gibi. Oysa Türkiye'nin en geri kalmış bölgesi orası, halk yoksul. Bir gün geri dönecek olsam, Urfa'ya değil, Urfa'nın bir köyü olan Tünmer'e dönerim. Bizim köyümüz orası… Urfalılar kendi çocuklarını çok sevmezler, iş başarmış çocuklarınıysa hiç sevmezler, onun için dönmeyi pek düşünmem. Benim en az okuyucumun olduğu, kitaplarımın en az sattığı yerdir orası. Türkiye'nin hangi şehrinde konferans versem salonlar dolar, Urfa'ya gittiğimde 4 kişi vardı; onlar da benim kuzenlerimdi (gülüşmeler).

"DİNLER ARASINDA FARK YOKTUR"

Bir köşe yazınızda: “Dinleri dahi yücelten, huzur ve mutluluk kaynağı yapan o inancın insanıdır...” demiştiniz (30 Aralık 2008) Peki ya din ayrımcılığı hakkında ne düşünüyorsunuz?
Tabii ki dinleri yücelten insanlardır. O dine inanmış insanlardır. Tek başına baktığınızda, insanlara, “kan akıt, insan öldür, sahtekar ol, dolandırıcılık yap,” diyen din var mı? Yok. Dinler insanlara iyi ve doğru yolu gösteriyorlar. Bu bakımdan dinler arasında fark yoktur. Fakat bazı dinler daha çok gelişmiştir, daha çok inananı vardır. Ama dinin çok insan tarafından benimsenmiş veya çok insanın yüreğine girmiş olması, o dinin çok saygın olması anlamına da gelmez. Benim din anlayışım şudur: bizim evde laiklik geçerlidir, eşim Katolik. Benim üvey anneannem Ermeni'dir, o beni büyüttü, annem ben dört yaşındayken öldü. Annemi hatırlamam bile, ama ona taparım!

Sizin komşularınızla bir sorununuz yok öyleyse. Yapılan bir araştırmada Türk halkına sorulduğunda, insanların %72'sinin Yahudi komşu istemedikleri ortaya çıkmıştı…
Şöyle düşünün, hayatımda en çok sevdiğim kadın, karım Katolik! Üstelik de biz Nakşibendîler daha katıyızdır. Ve bizim evde de gayet iyi gidiyor işler. İşin temelinde insan duyguları var ve hoşgörü olduktan sonra, hiçbir sorun çıkmaz. Neticede hepsi sevgiye dayanıyor, ağacı sevmezseniz, kuşu, kediyi, kelebeği sevmezseniz, onları da Allah'ın yarattığına inanmazsanız, insanı da sevemezsiniz. Ben, insana nasıl kıyılır, bir canlıya nasıl kıyılır anlayamıyorum, aklım almıyor. Ya da bir canlının ölümüne şahit olup ses çıkartmamayı…

Amerikan askerlerinin Bağdat'ı bombaladıkları gece, eşimle televizyonda olanları seyrediyorduk. O Katolik, bombalayanlar da Katolik, ya da en azından Hıristiyan. Oturup ağlamaya başladı, feryat figan etti, inanılmaz bir tepki gösterdi. Aynı şekilde harekat sırasında İngiliz askerleri öldürüldüğünde, bu sefer de ben tepki gösterdim. Sonuçta, “Önce insanım,” demek lazım. Birine sorsanız bir sürü şey sıralayabilir, “Ankaralıyım, Fenerbahçeliyim, Türküm, Müslüman'ım, esmerim, üniversiteliyim,” bunun gibi bir sürü şey sayabilir. Ama önce dinini söylediğin zaman, dinler arasında çatışma başlıyor. Milletini söylesen bu kez de ırklar arasında çatışma çıkıyor. “Önce nesin?” dediğiniz zaman, cevabı çok önemlidir.

"SOKAKTA BİR İSRAİLLİ GÖRDÜĞÜM ZAMAN SEVİNİYORUM

Türkiye ile İsrail aynı coğrafyanın ürünü diye belirtmişsiniz, peki neden bu iki ülke bir türlü anlaşamıyorlar?
Ben Türkiye ile İsrail arasındaki anlaşmazlığın insanlara tümüyle enjekte edildiğini, yandaş medya çok iyi kullanılarak toplumun kesinlikle yanlış biçimde yönlendirildiğini düşünüyorum. Burada bir bağnaz kesim de var, bunlar onu çok iyi kullanıyorlar. Oysa ben sokakta bir İsrailli gördüğüm zaman seviniyorum. Bir Türk orada ya da İsrailli bir genç burada eğitim alınca, bu beni mutlu ediyor. Ben çok açıkça söylüyorum, çağdışı bir Ortadoğu ülkesi ile yakınlaşmak yerine İsrail ile dost olmayı, yakınlaşmayı tercih ederim. Uygar ve çağdaş uluslardan zarar gelmediğine inanıyorum. Ancak şunu da belirtmeliyim ki, İsrail'in son birkaç yıldır yaptığı çok önemli bir tarihi hata var. İsrail'e karşı son dönemde yükselen düşmanlığın sebebi de iktidar partisi ve yandaş medyadır. Oysa ben İsrail ve Türkiye'nin bir bakıma aynı yazgıyı, aynı kaderi paylaştıklarını düşünürüm.

Köşe yazılarınızda oldukça açık bir şekilde duygularınızı belirttiniz, ama bir de burada soralım ‘Mavi Marmara' olayını nasıl değerlendiriyorsunuz? Kısaca görüşlerinizi alabilir miyiz?
Mavi Marmara gemisi tek yönlü bir sefer yaptı. Güya ‘barış-sevgi-özgürlüğe' doğru gitti, ama dönemedi. Çünkü ne gönderenler ‘barış-sevgi-özgürlük' peşindeydiler, ne de karşılayanlar. O gemi, içine çoğunluğu iyi niyetli insanların doldurulmuş olduğu bir kanlı oyunun parçasıydı sadece ve seferini de kanlı noktaladı. Bu kötü anının özünde dinler savaşı vardır. Dinler insanların ‘barış içinde-mutlu-huzurlu' yaşaması için gönderildikleri halde, en büyük savaşlar hep dinler arasında oldu.

Bu gerçekten de İsrail - Türkiye ilişkilerinin sonu anlamına mı gelir sizce?
Türkiye'de dinci bir yönetim var. Bu yönetim dinci yapılanmaya çanak tutuyor. Keza İsrail bir şeriat devletidir aslında. Her iki ülkede “önce insanım” diyenlerin sayısı azınlıkta. Bu iki ülke arasında kısa gelecekte sorunun sürmesine neden olacak bence. Ama her iki ülkenin ortak ekonomik çıkarları, dayanışma zorunluluğu bunun uzun sürmesine izin vermez sanki.

Medyanaliz Haberleri