Bekaroğlu'ndan Taşgetiren'e ağır cevap

Saadet Partisi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Mehmet Bekaroğlu kendisini eleştiren Bügün gazetesi yazarı Ahmet Taşgetiren`e çok sert cevap verdi...

Taşgetiren'i sağcılığın sığ sularında 'gönül adamlığı' yapmakla suçlayan Saadet Partisi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Mehmet Bekaroğlu, "Siz, sağcılığın sığ sularında “gönül adamlığı” yaparken Mehmet Bekaroğlu, mazlumun kimliğini sorgulamadan, dini, mezhebi, etnik kökeni, siyasi görüşü ayırımı yapmadan hak mücadelesi yürüttü ve bunun bedelini de ödedi." dedi.

İŞTE BEKAROĞLU'NUN TAŞGETİREN'E CEVABI...

"Sayın Ahmet Taşgetiren,

Aslında “Bekaroğlu'nun ne yaptığını” çok iyi biliyorsunuz ama işinize gelmediği için ısrarla başka bir şey yapıyor diyorsunuz. Asıl sorgulanması gerekli olan Ahmet Taşgetiren ve benzeri “İslamcı” kanaat önderi taifesinin ne yaptığıdır. Daha Bekaroğlu seçim kampanyasına başlamadan, ağzından tek kelime çıkmadan, üstelik de sizinle nasıl bir kampanya yürüteceği konusunda istişare etmesine rağmen, “Saa-det, Doğan Grubu ve CHP” başlığını atan sizsiniz. Niçin böyle bir şey yaptınız Ah-met Taşgetiren? Bir kanaat önderi olarak yol göstermek için mi yoksa peşinen Saadet Partisi ve Mehmet Bekaroğlu'nu suskunluğa mahkûm etmek için mi? Daha tek bir cümle etmemiştik, Doğan Grubu'nda da konuşmamıştık, ama siz ön alıyordunuz, peşinen mahkûm ediyordunuz. Elbette “İslamcı” medyanın Saadet'e yer vermeyece-ğini biliyordunuz, belki de taife olarak toplanıp böyle bir karar da vermiştiniz.

Muhtemelen şöyle fikir yürütüyordunuz: “Bu sefer de Tayyip Erdoğan'la devam edelim, zaten onun bir seçimlik barutu kaldı, nasıl olsa yedekte Numan Kurtulmuş var. O'na şimdilik “koza örmeye” devam etmesini önerelim. Tayyip yıpranıp gidince Numan gelir, o da bizim, işlerimizi aynen sürdürürüz.”
Ama Numan Kurtulmuş Mehmet Bekaroğlu'nu İstanbul Büyükşehir Belediye Baş-kanlığına aday göstererek sizi hayal kırıklığına uğrattı. “Nereden çıktı bu, niçin dü-şük profil bir adayla seçime girmiyorlar, ne gerek vardı Bekaroğlu'na, oyları bölecek CHP'yi getirecek” demeye başladınız.

Korktuğunuz gibi de oldu. Kılıçdaroğlu'nun geleceği yok ama Bekaroğlu sinir uçla-rına dokunmaya başladı, sağcı-muhafazakar oportünizm üzerine kurduğunuz denk-lem yerle bir oluyor. Üstelik Numan Kurtulmuş da 29 Mart seçimi için “Fark var, Saadet var” sloganını kullanmaya ve farkı anlatmaya başlayınca iyice şaşırdınız. “Ne oluyor, gerçekten tatlı iktidar gidiyor mu?” diye paniklediniz.

Sayın Ahmet Taşgetiren, 14 Mart 2009 tarihinde Bugün gazetesinde yayımlanan ya-zınızda beni “Ergenekoncu” olmakla suçluyorsunuz. Elbette bunu açıkça yapmıyor-sunuz çünkü siz de biliyorsunuz ki bu ülkede “darbecilikle” suçlanabilecek son adam Mehmet Bekaroğlu'dur. Sayın Taşgetiren, siz sağcılığın sığ sularında “gönül adamlığı” yaparken Mehmet Bekaroğlu, mazlumun kimliğini sorgulamadan, dini, mezhebi, etnik kökeni, siyasi görüşü ayırımı yapmadan hak mücadelesi yürüttü ve bunun bedelini de ödedi. Darbeciliğe gelince; 2001 yılında Anayasa değişikliği yapı-lırken 12 Eylül darbecilerinin yargılanmayacağını öngören Anayasanın geçici 15. Maddesinin değiştirilmesini isteyen, bunun için önerge veren tek milletvekili Meh-met Bekaroğlu'ydu. O önerge şimdi “darbelerle mücadele diyorlar” dediğiniz AK Partili milletvekillerinin oyları ile reddedildi.

Siz ne diyorsunuz Taşgetiren?

Kim darbelerle mücadele ediyor?

Darbelerle mücadele edenler, nasıl oldu da bunca halk desteği varken, üstelik de bu sebeple seçim almış olmalarına rağmen, sivil anayasa yapmayı rafa kaldırdılar?

Sayın Taşgetiren sizin gibi “muhafazakar İslamcı”ların derdini ben söyleyeyim; siz demokrat, özgürlükçü filan değilsiniz. Siz otoriter-totaliter sistemin kendisine karşı değilsiniz, sizi rahatsız eden Merkez'i başkalarının tutmasıdır. Tek amacınız da bir şekilde o Merkez'i ele geçirip suyun başına geçmek, dinden türettiğiniz sağcı-dindar totaliter ideolojinizi oraya kendinizle beraber yerleştirmek ve diğerleri size ne yap-tıysa bütün millete onu yapmak, bu arada da merkezde toplanan rantları paylaşmak-tır. Sayın Taşgetiren siz darbelere karşı olamazsınız, siz ancak sizin olmayan darbele-re karşı çıkarsınız, nitekim 12 Eylül darbesine karşı parmağınızı bile kımıldatmadı-nız. Ergenekon'a gelince; ben bu soruşturmayı baştan beri destekliyorum. Bunun için birçok yazı yazdım, TV programlarında konuştum; bu yapının bütünüyle tasfiye edi-lebilmesi için, bu soruşturmanın muvazzaf subayları kapsayacak şekilde genişletil-mesini, siyasi kanadı için de mutlaka Meclis'te soruşturma komisyonu kurulmasını istedim. Şimdi çıkıyor ve beni Ergenekon'un değirmenine su taşımakla suçluyorsun, üstelik de bunu ağzını eğip bükerek yapıyorsun. 12 Mart Muhtırası yıl dönümü mü-nasebetiyle yaptığım açıklamayı okuduğundan eminim ama işine öyle geldiği için sadece “namaza yanaşmayınız” bölümünü okuyorsun.

Sayın Taşgetiren, beni “Doğu Perinçek'le aynı safta duruyor” diye suçlamak ahlak-sızlıktır. Ergenekon tutuklamaları üzerine yaptığım açıklama dolayısıyla şu anda Doğu Perinçek'le davalıyım, benden 10 bin TL tazminat istiyor.

Sayın Taşgetiren, bu Ergenekon soruşturmasının darbe ve darbeciliği tasfiye etmedi-ğini, işi bitmiş, içi geçmiş bir grubu devredışı bıraktığını, askerin içinde sadece hiye-rarşi dışına çıkanların ayıklandığını görmüyor musunuz?

Başbuğ-Erdoğan görüşmesinden sonra Koşuyolu-GATA trafiğinin nasıl hızlandığı-nın farkında değil misiniz?
Yeni bir yapının (Ergenekon'un) ABD'nin geliştirdiği yenidünya konseptine göre dizayn edildiğinin hiç mi işaretini alamıyorsunuz?

Sayın Taşgetiren, senin darben benim darben olmaz. Ama bakıyorum ki sen ve taifen esasen darbeye ve vesayet sistemine karşı çıkmıyorsunuz, sizin için bu otori-ter/totaliter sistemde suyun başında bulunmak yeterli.

Numan Kurtulmuş'un liderliğinin, bir yerel yönetim kampanyasında harcanmasına gönlüm razı olmuyor” diyorsunuz. Sizin gibi bir kalem erbabının bilmesi gerekir ki bu seçim çoktan yerel seçim olmaktan çıktı. Numan Kurtulmuş liderliğindeki Saadet Partisi farkını ortaya koydu, millet bu farkı görmeye başladı, yavaş yavaş Saadet saf-larında toplanıyor. İşte sizin ve taifenizin sıkıntısı buradan kaynaklanıyor; “tatlı ikti-dar” gidiyor mu” telaşına kapıldınız.

Doğan Grubu'na gelince; sana ve taifeye kalırsa biz hiç konuşmamalıyız, insanlara hiç bir şeyi hatırlatmamalıyız ki bu bu “tatlı iktidar” sürüp gitsin. Haksızlık mı yapı-yorum, gerçekten konuşmamızı istiyor musunuz? Peki, nerede konuşacağız; bu mil-letin, teşkilatlarımızın gariban insanların paraları ile kurulan “İslamcı” televizyonlar ve gazeteler bize yer veriyor mu? Geçmişte şimdi “Doğan Grubu” diye paranteze aldığınız medyanın hepimize yaptığını şimdi bu mecraların aynısını hatta fazlasını bize yaptıklarını görmüyor musun? Şimdi size iktidar nimetlerini sunan kadroların Milli Görüş'ü parçalayıp yeni bir parti kurdukları 2001 yılında her gün Doğan gru-bunun en prestijli programlarındaydılar, aynı grubun gazetelerinde boy boy resimle-ri, çarşaf çarşaf söyleşileri yayınlanıyordu ve ne sizin ne de taifenizden hiç
kimsenin sesi çıkıyordu.

Siz ne biçim kanaat önderisiniz; niçin onlara mubah gördüğünüzü bize yasaklıyor-sunuz.
Hem biz hangi televizyona çıktık da yanlış bir şey söyledik, ne zaman ikili dil kul-landık?
Hayır, Ahmet Taşgetiren, samimi değilsiniz, sizin derdiniz üzüm yemek değil, bes-belli ki bağcı dövmeye çalışıyorsunuz. Ama bunu başaramayacaksınız.
Siz istemeseniz de Allah'ın izniyle Numan Kurtulmuş'un başkanlığında yeni bir ruh-la toparlanan, dostlarımızla birlikte koza koza ördüğümüz Saadet Partisi, önce kralı-nızın çıplak olduğunu gösterecek, sonra da krallıkları ortadan kaldıracak.

Her ihtimale karşı ne yapmağa çalıştığımızı bir kere daha iki cümle ile anlatayım. Bakın Ahmet Bey, 28 Şubat ve 2001 krizi ile birlikte tekrar takatsiz bırakılan ve çare-sizliğe mahkûm edilen bu millet, AKP ile birlikte “reel politik”e eklemlendi. Reel po-litik, yani dünya gerçeklerinin Türkiye'yi ve milletimizi getirdiği yerse ortada…

Öyle anlattığınız gibi ne darbelerle mücadele ediliyor, ne hak ve özgürlükler yüksel-tiliyor, ne de halkımızın karnı doyuyor. Başörtüsü sorununun çözülmesi şöyle dur-sun, yapılan yanlışlıklarla bu sorunun asla çözülemeyeceği inancı yerleştirildi. Biz millete diyoruz ki, bu ülke insan ve doğal kaynakları ile kimseye muhtaç olmadan yeniden ayağa kalkabilir. Yeter ki millet olarak güçlerimizi birleştirelim, 70 milyonun hukukunun garanti altına alınacağı bir siyasal sistem ve adil bir iktisadi sistem kura-lım.
Yani anlayacağınız, sayın Taşgetiren, “reel politik”i bırakıp tekrar “Adalet ve İdeal-ler” üzerine bir siyaset inşa edeceğiz.

Anlamadığınız ise “reel politik”in aslında bu olduğu…"

Mehmet Bekaroğlu

Saadet Partisi İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkan Adayı

Medyanaliz Haberleri