Gaziantep'te yaşanan hain saldırı ve PKK'lılarla kucaklaşan BDP'liler...
Türkiye 1 hafta içinde yaşanan bu iki gelişmenin şokunu yaşıyor.
İki gün önce kahraman gibi kucakladığı insanları iki gün sonra lanetleyen BDP ise meşruiyetini artık tamamen kaybetti.
Konuyu köşesinden işleyen Bugün Gazetesi yazarı Gülay Göktürk BDP'nin PKK'yı meşrulaştırmaya çalışırken kendi meşruiyetini kaybettiğini yazdı.
"BDP şimdiye kadar kapatılmadıysa, hukuki değil, siyasi gerekçelerle kapatılmadı." diyen Göktürk bakın neler yazdı:
BDP, PKK'yı meşrulaştırmaya çalışırken kendi meşruiyetini kaybetti.
Son günlerde olup bitenlerin özeti budur.
Bu tabii bir iki günde olmadı. Zaten yıllardır yavaş yavaş o noktaya doğru gitmekteydi.
Yıllardır hepimiz ona çağrılar yapmaktan, akıl vermekten, hatta deyim yerindeyse yalvarıp yakarmaktan bir hal olduk: "Yapmayın, etmeyin, PKK'yla kaderinizi birleştirmeyin; onu bırakıp siyasi mücadele yapın" dedik.
Onlarsa tam tersi bir yol izlediler. Siyasetlerinin ana amacını PKK'yı meşrulaştırmak olarak belirlediler. Tek tek olaylarda aldıkları siyasi tutum hep "bu işin siyasetle çözümünün mümkün olmadığını" göstermek üzerine kurulu oldu. Bu yüzden de siyasetin sorun çözmek için harekete geçtiği her noktada, çözümü engellemek için ellerindeki bütün imkânları kullandılar. Onlara rağmen atılan adımları inkâr için umutsuzca çaba harcadılar.
Kendileri politik arenada geçici bir olguydu; PKK'nın bu platformda bizzat yer alamadığı konjonktürde, geçici olarak onu temsilen bulunuyorlar ve asli görevlerini hiçbir zaman unutmuyorlardı.
Asli görevleri, Kürt sorununun ancak PKK eliyle ve silahla çözülebileceğini geniş kitlelere -alıştıra alıştıra- kabul ettirmek, onun varlığını meşrulaştırmaktı.
Artık siyaseten bir önemleri yok
Bu elbette bir kumardı. PKK'yı meşrulaştırmaya çalışırken kendi meşruiyetlerini kaybetme riski her zaman vardı. Ama onlar buna pek aldırmadılar. Bu kumarı oynadılar.
Yıllar önce "Sayın Öcalan" deme ısrarıyla başlayan meşrulaştırma politikası sonunda PKK'lı teröristlerle kameralar önünde kucaklaşmaya kadar vardı.
İşte bu noktada kumarı kaybettiler. Kucaklaşma olayı ardından gelen Gaziantep katliamı ile birleşince, halkın vicdanındaki meşruiyetlerini tamamen kaybettiler. Kürt halkının sorunlarını parlamentoda temsil eden bir parti olmaktan tamamen çıkıp PKK'nın kişiliksiz bir kopyasına dönüştüler. Tabii doğal olarak da siyaseten herhangi bir önemleri kalmadı. Ne temsil güçleri, ne sorun çözme yetenekleri olmadığı o kadar açık şekilde ortaya çıktı ki, artık kimse onlardan ne Anayasa konusunda ne de yapılması gereken diğer reformlar konusunda herhangi bir katkı beklemiyor. Zaten izledikleri bu yolun, onları hukuken nasıl bir sona götüreceği de belli değil.
Hiç değilse bu riyakârlığı yapmasalardı
Unutmayalım ki, BDP şimdiye kadar kapatılmadıysa, hukuki değil, siyasi gerekçelerle kapatılmadı. Savcıların bu partinin PKK'yla organik ilişkilerini ispatlayan bir iddianame yazmakta hiç zorlanmayacaklarının; BDP'nin bu konuda savcıların eline haddinden fazla delil verdiğinin hepimiz farkındayız.
Ama işte malum siyasi endişeler... Aman siyasi kanalı kapatmayalım... Ne de olsa temsili bir karakteri de var... Terör örgütü de zaten bunu istiyor... BDP'ye biraz daha fırsat verelim... Biraz daha esnetelim hukuku ve benzeri.
Ama her şeyin bir sonu var.
BDP, son davranışıyla bütün kredisini tükettiği, gösterilen toleransın bittiği, umudun yok olduğu ve en önemlisi artık hiçbir siyasi öneminin kalmadığı bu sona dayandı.
Ben onların yerinde olsam, artık Gaziantep katliamı üzerine "lanetliyoruz" demeçleri vermek için kendimi boşuna zorlamazdım.
İki gün önce kahraman gibi kucakladığım insanları iki gün sonra lanetlemenin hiçbir işe yaramayacağını anlardım en azından.
Hiç değilse bu riyakârlığı yapmazdım...