BDP-CHP Ortak Yapımı Yemin Krizi
Memlekette güzel şeyler oluyor; açılımlar yapılıyor; demokratikleşmenin çıtası her geçen gün yükseliyordu. Ekonomide rekorlar kırılıyor; Kürt vatandaşlarımızın sorunları ile ilgili adımlar atılıyor; yeni adımlar için hazırlıklar yapılıyordu. Herşeyden ötesi, daha demokratik, insan odaklı, yeni bir anayasa düşünülüyordu. Seçimden önce, CHP ve BDP dahil, sorunların menşei partiler dahi bol keseden anayasaya destek vereceklerini, değişimden yana olduklarını söylüyorlardı. Ama bu iki partinin sözleri inandırıcı değildi; bu partileri bilenler için ikna edici değildi. Özellikle BDP, çok iyi bir demogoji partisiydi. Akı kara gösterecek, cinayetlerle, katliamlarla, terörle, baskıyla tıka basa dolu tavır ve tutumlarını bile “hak arayışı”, “demokratik mücadele” gösterecek kadar demogojide ustaydılar; becerikliydiler. Her gün sokaklarda can alıyorlar; ama utanmadan ve pervasızca “devletin silah bırakmasından” bahsedebiliyorlar. Zira BDP makul Kürtlere değil, ırkçı damarları tahrik edilmiş, yıkıcı, protest Kürtlere oynuyor.
Seçimler olup AKP %50 oyla gelince, yani yeni bir anayasa yapma ihtimali ciddiye binmeye başlayınca, bu iki parti yiv kırmaya, kıvırmaya başladılar. Bahaneleri de hazırdı. Aday gösterdikleri terör suçundan yargılanan milletvekilleri yargı tarafından bırakılmamıştı. Pekala yargının yürütmeden bağımsız olduğunu onlar da biliyorlardı ve çözümün girmedikleri yasama organı Meclisten geçtiğinin de farkında idiler. Ama maksat üzüm yemek değil, kriz çıkarmaktı, ülkeyi germekti. İronik bir şekilde, biri sistemin sahibi, Kürtlere ve millete en büyük zulmü yapan CHP; diğeri güya Ergenekoncuların mağduru, sistemden rahatsız BDP aynı çizgide ittifak ettiler. Aynı maksada hizmet eder, çokca dillendirdikleri demokrasiyi tıkar hale geldiler. Şimdilerde de meseleyi inada bindirmekle ve konuyu iyice çıkmaza sokmakla meşguller. Sağolsun Kasımpaşalı Başbakanımız da onların damarına damarına basıyor.
Peki nasıl oluyor da birbirine zıt, hasım görünen bu iki parti aynı noktada birleşiyor ve aynı maksada hizmet eder hale geliyorlar? Bunları aynı noktada birleştiren şey nedir?
Bunları aynı noktada birleştiren şey, her ikisinin de ceberut devletten, sistemden besleniyor, nemalanıyor olmalarıdır. Çarkçı Kemal’den sonra bu iki siyasal hareket arasında etnik ve mezhepsel yakınlık durumları da hasıl olmuştur. Kemal bey Kürttür ve Alevidir; PKK-BDP içinde de Dersimliler ve Alevi Kürtler çok etkindirler. (Kürtlerde Alevilik olmadığı, Kürtlerin bütününün Sünni olduğu, Alevi zarfındaki Kürtlerin gerçekte Kürt olmayıp Ermeni kökenli oldukları ayrı bir tartışma konusudur.) Bu etnik ve mezhepsel ortaklık nitekim BDP-CHP arasında bir kısım seçim ittifaklarının kurulmasını, meydanlarda aynı kitleyi ortak kullanma gibi sonuçları da ortaya çıkarmıştır.
BDP-CHP koalisyonunun, ortak kriz üretme ve yönetme becerisinin arkasında etnik ve mezhepsel birliktelikler var ise de, temel saikin, ana etkenin sistemden beslenme olduğunu düşünüyorum. Kürt vatandaşlarımızın mağduriyetleri üzerinden siyaset yapan, bunu istismar eden BDP-PKK ile, sisteme yıllarca egemen olan, sistemin kaymağını yiyen, sivil ve askeri bürokrasi üzerinde etkili olan CHP arasında son zamanlarda CHP’nin ileriye sürdüğü Stockholm Sendromunun olduğunu düşünüyorum. Tecavüz edenle, tecavüze uğrayanın zamanla bunu alışkanlık haline getirerek, karşılıklı olarak kurulu fuhuş sisteminden yararlanma, hazlarını sürdürme isteğidir bu. Demokratik yeni bir anayasa yapıldığında, Meclis çalıştığında, ülke normalleştiğinde yıllarca milletin, ülkenin, dolayısıyla Kürtlerin de ırzına geçmiş bir zihniyet, bu serbestliğini, kural kaide tanımaz, hak hukuk bilmez davranışlarını bütünüyle terketmek zorunda kalacaktır. Kürtlerin bu zihniyet tarafından iğfale uğramasını kendisine ana malzeme, propaganda aracı, siyaset tarzı olarak seçmiş PKK-BDP-KCK’de bu ballı malzemeyi yitirecektir. Bölgede mağdur, ezilmiş, itilmiş edebiyatı yapamayacaktır. Bu malzemeler üzerinden habire köpürttüğü Kürt ırkçılığını kullanamayacak, gerilimli ortamı sürdüremeyecektir. Mevcut sistemin sürdürülmesinden nemalanan iki ana gurup vardır; dükkanın, sistemin sahibi olma vasfını sürdürmek isteyen CHP ve bu sistemin en iyi müşterisi mazoşist BDP-PKK. Birisi karhanenin işleticisi, diğeri malzemesi konumundadır. Bu işten her ikisi de para kazanıyorlar. Biraz da bu durum alışkanlık yapmış, bu alışkanlığı, birlikteliği terketmek istemiyorlar.
AKP’nin %50 ile gelmesi ve mevcut sistemi değiştirme noktasında kararlı olması, vatandaşa sözler vermesi sistemden nemalanan bu iki ortağı endişelendirdi; panikletti. Bunlar da KCK tutuklularına ve Ergenekon sanıklarına sarıldılar; tutukluların arkasına sığındılar. Mesele iyice çıkmaza girsin, yeni bir anayasa yapılamasın, Türkiye demokratikleşmesin, yüz yıllık sistem sürsün diye parlamentoyu tıkayarak, tehditler savurarak yaptıklarının üzerine tüy dikmeyi de ihmal etmiyorlar.
Sadece BDP bu boykotu yapmış olsa bir kıymeti olmayacak ve Meclisin çalışmasını etkilemeyecekti. BDP oyun bozan, kaos umacısı olarak anılacak ve sıkıştırılacaktı. Ama CHP’nin Haberal ve Balbay da bu kadar ısrarcı olması bana iki ihtimali daha hatırlatıyor.
Acaba diyorum Çarkçı Kemal, CHP’yi de devreye sokarak Kürtçü hareketin “bağımsız Kürdistan”a kadar gidebilecek ayrışma, kopma sürecine bu boykotla katkı mı veriyor? Uluslararası güçlerin bir projesi olan, İsrail’i rahatlatacak, Türkiye’ye fren olacak Kürt devleti yürüyüşüne örtülü destek vererek etnik sadakatini mi gösteriyor? Daha ötesi dağdaki lider kadronun, belki uygun ortam oluşturulabilirse Öcalan’ın TBMM’ye girmesine zemin mi, hazırlıyor?
Yoksa, derin yapı için çok önemli bir adam oduğu anlaşılan Haberal namına sonuna kadar direnerek, paraşütle bir partinin başına getirilmenin diyetini mi ödüyor?
Milletvekili krizinde bu ihtimalllerin hagisinin ne kadar etkili olduğu konusunda kafam karışık. Ama işin içinde derin, karışık, puslu şeyler olduğu noktasında kafam gayet net!..
Devletin millete malolduğu, halkın etkin olduğu, ülkenin demokratikleştiği, geliştiği, sistemin insanileştiği, karanlık işlerin-ilişkilerin ortaya çıkarıldığı, eski darbelerin, zulümlerin, faili mechullerin soruşturulduğu, Kürt sorununa samimane çözümler arandığı bir dönemde CHP-BDP bunu neden yapar?
Hadi CHP’yi anladık, onların seçmeni de aristokrat, sistemden besleniyor. Aklı başında Kürtler BDP’yi niye hesaba çekmezler, sorgulamazlar?