“Pensilvanya’dan aldığım mesajın samimiyetine inanıyorum…”
Deniz Baykal’ın istifa konuşmasında en dikkat çekici cümle aslında buydu. Farklı kaynaklardan verilen bilgiye göre 10 yıldır ABD’nin Pensilvanya eyaletinde yaşayan Fethullah Gülen, Pazar akşamı Baykal’ı aramış ve “Bu işin içinde yokuz” diyerek kaset skandalıyla ilgileri bulunmadığını belirtmişti.
Baykal’ın bu mesaja güvendiğini ve inandığını açıklaması, Gülen ve hareketine basit bir teşekkürden öte anlamlar taşıyor. Zira CHP kurmayları ve bizzat Baykal çok uzun zamandan beri “cemaatler”den şikayet eden konuşmalara imza attılar.
Baykal, özellikle konuşma metnine yerleştirilmiş bu açıklamasıyla pek çok şeyi hedefliyor olabilir. Bu açıklama CHP’nin tıpkı yıllar önce Ecevit’in yaptığı gibi Gülen hareketiyle artık yeni bir ilişki tarzı geliştireceğini; partinin karşısındaki “cephe”yi daraltmak istediğini ya da AK Parti ile Gülen hareketini birbirinden ayırmak istediğini gösteriyor olabilir.
Ne olursa olsun, “Pensilvanya’dan gelen mesaj ve Baykal’ın cevabı” yeni bir sürecin habercisi. Uzmanlara göre bu süreç CHP’yi “devletin partisi” imajından sıyırıp tekrar “halkın partisi” ve hatta iktidar bile yapabilir.
Baykal’ın Gülen mesajının ne anlama geldiğini, CHP’nin bundan sonra harekete nasıl yaklaşacağını farklı kesimlerden yazarlar HABERTURK.COM'a değerlendirdi…
ALİ BULAÇ (Zaman yazarı)
“Bu çizgi CHP’de ağırlık kazanacak”
Baykal’ın muhafazakâr dindar seçmen kitlesiyle bir yakınlaşma içinde olduğu ortada zaten. Buna çeşitli şekillerde altyapı hazırlıyor. Ama “devletin partisi”nde bunu yapması son derece güç. Bu konuda bir adım atıyor, direnişle karşılaşınca geri adım atıyor, sonra bir adım daha… “Anadolu solu”nui Edebalı metaforunu 10 yıl önce kullanan da Baykal’dı. O tarihten beri bunu yapmaya çalışıyor. CHP’nin iktidar olması için geniş halk kitleleriyle diyalog kurması gerekiyor. Bunu da en iyi ifade eden cemaatlerdir. Tabii Fethullah Gülen’in de geçmiş olsun demesi çok anlamlı. Gülen bu açıklamayla hem şüpheleri izale etti hem de aynı karşılığı Baykal’dan aldı. Bu açıdan her ikisini de çok olumlu buluyorum.
Gürsel Tekin’in 2007 seçimleri öncesinde yaptığı açılım İstanbul’da iyi sonuç verdi. AK Parti’yi zorladı CHP İstanbul’da. Ancak şu anda CHP’de mevcut siyaseti ısrarla sürdüren bir elit var. Bunların seçim kazanıp iktidar olma gibi bir kaygıları yok. Muhalefette kalıp iktidar olmak istiyorlar. Fakat CHP’nin de seçmeni olan, milli gelirden adil yararlanmayan muhafazakâr dindar kesim böyle düşünmüyor. CHP’nin dinle, halkla barışmasını istiyor. Gerilim, CHP üst yöneticileriyle halk arasındadır. Ben Baykal’ın bu açıklamasından sonra Gürsel Tekin çizgisinin giderek ağırlık kazanacağına inanıyorum.
CHP’nin Ecevit dönemindeki gibi başarılı olması için sadece cemaatle arasının iyi olması yetmez. Ecevit Milli Şef İnönü’yü siyasetten sildi, 12 Mart’a büyük tepki gösterdi. Bilerek halk ve hak kelimelerini seçti. İnançlara saygılıydı. Bunlar Ecevit’i siyasette canlı tuttu. Onun defalarca başbakan olması bile bu ülkede siyasetin kodlarının nasıl şekillendiğini gösteriyor.
Bir de, ezelden beri sanki AKP ve cemaat aynı kulvarda gibi gösteriliyor. Fakat öyle değil. Cemaat sonuçta bir sivil toplum kuruluşu, toplumsal bir kuruluş. Siyasetle uzak mesafede ilgililer. Fakat onunla olmak tabii her siyasi partiye bir kazanç sağlıyor. Baykal’ın bunu görmemiş olması düşünülemez. Sorun, CHP’nin kendi içindeki insanlarla koalisyon kuramaması. Yoksa CHP, Avrupa’daki gibi bir sosyal demokrat parti olursa; inançlara, dine, saygılı, insan haklarını savunan bir parti olursa, iktidar olmaması için hiçbir sebep yok. Fakat bir parti iktidar olmamak için ancak bu kadarını yapabilir. CHP iktidar olmamak için kendi ayağına sıkıyor.
CÜNEYT ÜLSEVER (Hürriyet yazarı)
“Pensilvanya, Baykal’ı ilerde küllerinden doğurabilir”
CHP ile cemaatin arası uzun süre iyi değildi. Yakın zamanlara kadar. Bir selamlaşma bile yoktu. Baykal’ın bu kadar önemli bir konuşmada bu konuyu açması, bahsetmesi çok önemli bir mesaj. Sıcak bir mesaj. Hüseyin Gülerce de Baykal’ın sıcak mesajına sıcak cevaplar verdi. Bu anlamda yeni ve çok radikal bir tavır Baykal ve CHP için. Arkasından da Baykal bundan sonra CHP’nin nasıl bir tavır alması gerektiği konusuna girdi ki, Gülen açıklaması da bunun içine alınabilir. Normal bir konuşmada “biri dün bana telefon açtı, samimiyetine inandım” demezsiniz. Burada Baykal hepimize dedi ki, “ben AK Parti’yi suçluyorum. Bu bize karşı bir koalisyondur ama Fethullah Hoca cemaatini bunun dışında tutuyorum.”
CHP açısından bu bir açılım. Ama 2007 seçimlerinden önceki çarşaf açılımı gibi akıbeti belli değil. O açılımı CHP’deki politbüro ezdi geçti. Dolayısıyla bu Fethullah Gülen cemaati açılımının akıbeti de CHP’nin kurultayında seçilecek parti meclisine bağlı.
Baykal, bu açıklamasıyla AK Parti’nin milli görüş ayağını, doğrudan Erdoğan’ı hedef aldı. Zaten bir sürü olayda da AK Parti sıkıştığı zaman “polisteki, yargıdaki cemaatçiler yaptı” izlenimi veriliyor. AK Parti zaman zaman bunu kullanmayı seviyor. “Bunu ben yemeyeceğim” dedi Baykal, doğrudan hedef sensin, dedi. .
Genel kurula ilerici bir ekip gelirse bu süreç devam eder. Eski ekip kalırsa olmaz. Bu da bir adamın duygusal bir etkilenmesi olarak kalır. Baykal’ın böyle bir konuşmada doğrudan Pensilvanya demesi de CHP içindeki bürokratik politbüroya karşı çıkıştır. Onlardan dayak yemeyi göze alıyor Baykal. Giderayak partinin önünü açayım da demiş olabilir. Tabii kendine de çalışıyor aslında, geri dönerse diye. Olamayacak şey değil, kurultayda onun istediği bir genel başkan seçilir, altı ay sonra Baykal döner ve hepimiz bu olayları unutmuş oluruz. Bu Pensilyanya cümlesi yarın öbür gün onu küllerinden doğurabilir. Üstelik sadece CHP genel başkanı olarak değil, devletçi solun temsilcisiyken solu devletten kurtarıp kitleyle ve kitlenin muhafazakâr kesimiyle barıştıran insan olarak küllerinden doğar. Bu da muhteşem bir dönüş olur.
MEHMET ALTAN (Star yazarı)
"Kemalist CHP daha öteye gidemez"
Baykal, hükümeti direkt suçlamak için bir önlem olarak bunun altını çizdi. Bir de büyük ve etkili bir cemaate sempati belirtisi göstermesi olarak algılıyorum bunu. Baykal’ın ne yaptığını tam anlayamıyorum aslında. Bu çok ağır bir iddia. Kafa karıştırıcı bir şey. İlk önce “Sarıgül” dediler, “Bilmem ne” dediler. Ben bunu aslında siyasi bir manevra olarak, yeniden geri gelmeye yönelik kendisinin bu kasetle ilgili oluşturduğu, diktiği bir elbise, bir strateji olarak algılıyorum. Geri dönecektir. Fethullah Gülen adının imalı da olsa anılması garip. İktidarı suçlayacaksanız, iktidarı suçlayın. Bir ittifak, dolaylı bir mesaj, bir selam olarak algıladım bunu ama benim aslında olup bitenlerden çıkardığım sonuç, Baykal’ın siyasi ihtirası. Daha doğrusu Baykal’ın da değil, siyasetçilerin ihtirası. Yaş, baş, hiçbir şekilde nasıl bir işse bu, garibime gidiyor. İki şey yapılabilirdi daha üst düzeyde. Birincisi, daha nitelikli, daha samimi, daha siyasi olmadan, özel hayatın dokunulmazlığı açısından konunun üzerinde durulabilirdi. İkincisi, bu iş doğruysa özür dileyip ayrılabilirdi. Ama o da siyaseti tamamen bırakma anlamına gelebilirdi. O ne yaptı, “Laik Cumhuriyet, sivil dikta, iktidar yaptırdı” diye kendi taraftarlarını gaza getirmeyi denedi. “Benim yatak odamda hükümet geziyor ve bunu afişe ediyor” iddiası çok ağırdır. Nasılsa Türkiye’de kimse kimseyi kovalamaz diye bir algı mı var bilemiyorum. Biraz da sıkıldım bu işlerden. Deniz Baykal kalsa da gitse de önemli olan, CHP’nin Kemalist olup olmayacağı. CHP Kemalist olduğu vakit, kim gelirse gelsin bugünkü konumunun daha ötesinde bir noktaya gidemez. Kemalizm ve demokrasi arasında tavrını belirlemek yerine Baykal’ın gelip gelmemesi konuşulmamalı. İnsanlar bir süre sonra sıkılacak. Bakın televizyonlara sırf Baykal konuşuluyor. Baykal tabii ki dönecektir. Bırakmaz, tekrar gündem oluşturuyor, gündemi bu kadar belirleyemezken… Dönse ne olur, dönmese ne olur? Çok magazinsel bir konu olduğu için bu kadar öne çıkıyor ve hiç temel konu konuşulmuyor. Mustafa Özyürek açıklama yaptı, “2. Cumhuriyetçi, liberal bir parti olmayacak” dedi. Yani Kemalist bir parti olacak. Ne demek bu? Türkiye’deki demokratikleşmeye karşı tavır almaya devam edecek demek. Bitti, gitti.
HİKMET ÇETİNKAYA (Cumhuriyet yazarı)
"Mesele cemaat açılımı değil, sosyal demokrat olmak"
Baykal’ın istifası bence edebi bir oyun. Ne yazık ki, Türkiye bir korku tünelinden geçiyor. Başbakan’dan Genelkurmay Başkanı’na kadar ortam dinlemeleri internete, bazı dinci sitelere düşüyor. Baykal’ın istifasına gelince, doğru olanı yaptı. Biliyorsunuz, kamuoyunda ortam dinlemelerini Fethullah Gülen cemaatinden adamların yaptırdığı, emniyet teşkilatında örgütlü oldukları iddia ediliyor. Baykal, “Fethullahçıların işi değil” diyor. Bu kasetin ne zaman yapıldığına dair rivayetler var. Kimisi yedi yıl önce yapıldığını söylüyor. Bunları kınıyorum. Çağdaş bir hukuk devletinde bunlar olmamalı. CHP’den aldığım kulislere göre, 21’inde kurultay var, Genel Başkan seçilecek. İki olasılık var. Birincisi Baykal evinde oturacak. İkinci olasılıkta ise, emanetçi bir genel başkan seçilecek. Kim olabilir? “Cevdet Selvi olacak” diyorlar. Halk oylamalarından sonra Baykal’ın tekrar genel başkan olacağı CHP kulislerinde konuşuluyor. Kişisel kanaatime göre, Baykal’ın siyasi hayatı noktalanmaz. CHP'de 2011’de yapılacak genel seçimlerde Baykal genel başkan olarak seçimlere katılacak. Baykal’ın mesajıyla ilgili ve olaylarla ilgili çok çeşitli senaryolar uydurabilirsiniz. Uluslar arası bir güç olarak, özellikle AK Parti’den hoşnut olmayan ve AK Parti’yi gözden çıkarmayı hazırlayan ama alternatif olarak CHP’yi görebilenlerin de komplosu olabilir. Siyasi partilerde kadrolar gençlere bırakılıyor mu? Siyasetçiler, “Ben yaşımı başımı aldım, 40 yıldan beri siyasetteyim” demiyorlar. Bunu bu zamana kadar görmedik. Hiçbir lider genel başkan koltuğunu bırakmıyor. CHP, cemaat açılımı yapar mı, yapmaz mı bilmiyorum ama ilk önce sosyal demokrat bir parti olmalıdır. Emekten yana, emekçiden yana bir parti olmalıdır. Her şey CHP’nin sosyal demokrat bir parti olamamasından kaynaklanıyor. Baykal'ın dönüp dönmemesi kendisinin bileceği iş. Ama CHP Genel Merkezi’ne gittiğim zaman yaşlılarla karşılaşıyoruz. Elbette bir siyasi parti içinde yaşlılar da olmalı, deneyimden yararlanılabilir. Ama Ecevit genel başkan olduğunda 46 yaşındaydı.
haberturk.com