CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, partisinin Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayı Murat Karayalçın, Çankaya Belediye Başkan adayı Bülent Tanık, milletvekilleri ve parti yöneticileriyle birlikte seçim otobüsüyle Ankara turuna çıktı.
Parti otobüsüyle genel merkez önünden hareket eden Baykal, Kızılay'dan geçerek Sakarya Caddesi'ne geldi. Yol boyu yurttaşları selamlayan Baykal, Sakarya Caddesi'nde esnafı ziyaret etti. Baykal'ın Sakarya Caddesi'ndeki yürüyüşü sırasında yurttaşların ve basın mensuplarının ilgisi nedeniyle izdiham yaşandı.
Baykal'ın yürüyüşü sırasında yurttaşlar, ''Gökçek gidecek, Karayalçın gelecek'' sloganları attı.
Sakarya Caddesi'nde bir lokantanın önünde oturan Baykal, burada gazetecilerin sorularını da yanıtladı.
Yerel seçimleri bütün Türkiye'nin ilgiyle izlediğini ifade eden Baykal, Ankara Büyükşehir Belediyesinin de bu seçimin önemli noktalarından biri olduğuna dikkati çekti. Ankara'nın son üç dönemdir yanlış yönetildiğini belirten Baykal, ''artık sosyal demokrat bir yönetime, Karayalçın dönemine ihtiyaç olduğunu'' kaydetti. Seçimin 29 Mart'ta baharın başlangıcında gerçekleşeceğini ifade eden Baykal, ''Türkiye'de bir bahar temizliği zamanı gelmiştir. Baharda nasıl tazeleniyorsak Ankara'da da buna ihtiyaç var. Kiri, pası atmamız lazım. Ankara'da bunu hep beraber gerçekleştireceğiz'' dedi.
Baykal, gazetecilerin ''Yerel seçimlerde AK Parti için bir kriter dile getirdiniz. CHP için kriteriniz var mı?'' ve ''Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, başarısız olmanız halinde koltuğu bırakıp bırakmayacağınızı sordu. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?'' sorularını şöyle yanıtladı:
''Türkiye'de bir siyaset anlayışı vardır ki o, kendisini iktidara göre kurgulamıştır. İktidar varsa siyaset yapar, iktidar için siyaset yapar. İktidar onlar için siyasetin temel amacıdır. İktidardan uzaklaştıklarında onlar için siyaset yapmanın bir anlamı, değeri kalmaz. Bu bir siyaset anlayışıdır, siyasetin bir türüdür. Kişisel bakarsanız, iktidar nimetleri açısından bakarsanız, bu siyaset anlayışı ortaya çıkar ama bir başka siyaset anlayışı da vardır, o siyaset anlayışı da siyaseti kendi hesabı için, kendi iktidarı, makamı, koltuğu için, iktidar olanakları için yapmaz, ilkeleri için yapar, prensipleri için yapar, hizmet etmek için yapar. Bu amaçla siyaset yapan insanlar da vardır. Atatürk, İnönü, Bülent Ecevit, Süleyman Demirel siyaseti iktidara bağımlı kılmayan, iktidar olsa da olmasa da Türkiye için, bu ülkenin geleceği için kendisini görevli sayar.
Buna karşılık bugün Sayın Tayyip Erdoğan'ın ifade ettiği anlayışa sahip çıkanlar da vardır. Biz siyaseti belli bir noktada bulunmak için değil Türkiye'yi belli bir noktada ilerletebilmek için yapıyoruz. Siyaset iktidarda da yapılır, muhalefette de yapılır. İktidar da saygın bir görevdir, muhalefet de saygın bir görevdir. Bu anlayışta olanlar için halka en etkin şekilde hizmet etmek temel anlayıştır. Bunun gereği daima yapılır. Ne olacaktı yani İsmet İnönü 1950'de seçimi kaybedince bırakacaktı, çekilecekti, ülkeyi demokrasiye taşıma konusundaki başöğretmenliğini gerçekleştirmeyecekti... Bizim anlayışımızda biz Türkiye için siyaset yapıyoruz. Biz Türkiye için muhalefet de yaparız, partinin başında da yaparız, içinde de yaparız, kenarında da yaparız. Önemli olan Türkiye'dir. Bunun için ben bu ölçüleri yapay, yanlış bir siyaset anlayışının sonucu olarak görüyorum ve önemsemiyorum.''
Baykal, ne kendisi için ne başka bir parti için başarı ölçüsü koymadığını da ifade ederek, yurttaşın uygun kararı vereceğini söyledi.
Baykal'dan Erdoğan'a cevap
Başbakan Erdoğan'ın dünkü mitingde okuduğu ''Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana'' dizelerinin de yer aldığı şiir hatırlatılarak değerlendirmesinin sorulması üzerine Baykal, şunları kaydetti:
''Siyasetçilerin şiirler okumasını, bazen yanlışlıklar yapsalar da memnuniyetle bakıyoruz. Ama söylenen sözün bir anlamı olması lazım. Yani Mahzuni'nin o muhteşem dizelerini Başbakan'ın ağzından dinlerken herkesin aklına 'Yiğidi kim muhtaç etmiş kuru soğana' diye sormak geliyor. Gerçekten Türkiye'de yiğit muhtaç olmuş kuru soğana. Yoksulun sırtına vuran vurana ama yiğidi kim muhtaç etmiş kuru soğana? Bu soruyu unutmadan, o sözler akla bunu getiriyor.''
"Başbakan milletin tansiyonuna baksın"
Baykal, Başbakan Erdoğan'ın kendisine yönelik "Höşmerim yesin ama çok yemesin sonra şekeri çıkar'' sözlerini değerlendirirken de şunları söyledi:
''Ben höşmerim yiyorum ama benim şekerim gayet normal. Şekerim yüksek değil. Şekerle bir problemim yok. Yani benim yediğim höşmerimden şeker yükselmiyor. Ama Başbakan'ın kafasında böyle bir anlayış olduğunu görüyorum. Sanıyorum Başbakan'ın yüksek şekeri, çok yemesinden kaynaklanıyor. Benim höşmerim yememden benim şekerim yükselmiyor ama Başbakan'ın yüksek şekeri galiba onun çok yiyor olmasından, çok yemiş olmasından kaynaklanıyor olabilir. Buna dikkati çekmek istiyorum. Başbakan benim şekerimi bıraksın da milletin tansiyonuna baksın. Bu ekonomik kriz ortamında milletin tansiyonu çok tehlikeli şekilde yükseliyor. Bu işsizlik ortamında milletin tansiyonu çok tehlikeli şekilde yükseliyor. Buna bir çare arasın. Görevi benim şekerime teşhis koymak değil, benim öyle bir derdim yok, milletin tansiyonuna çare bulmaktır. Kendisine hatırlatmak isterim. Milletin tansiyonunu halletmek lazım. Milletin tansiyonunu da balyozla önlemenin imkanı yok.''