ANKARA (AA) - Başbakan Yardımcısı Tuğrul Türkeş, Kıbrıs müzakerelerine ilişkin iyi niyeti koruduklarını belirterek, "Kıbrıs'ın iki toplumlu, iki kesimli federe bir devlet olması ve bu federe devletin de Avrupa Birliği'nin bir ülkesi olması açısından bu anlaşmanın hayırlı, iyi netice sağlamasını istiyoruz, arzu ediyoruz ve destekliyoruz. Müzakerecilere de bu manada destek veriyoruz." dedi.
Türkeş, Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi'nde (ESAM) düzenlenen "Milli Davamız Kıbrıs" konulu konferansta yaptığı konuşmada, Kıbrıs konusunun birçok yönünün bulunduğunu ifade etti.
Kayseri Pınarbaşı kökenli ama Kıbrıs'a göç etmiş bir ailenin çocuğu olduğunu dile getiren Türkeş, kendisinin de hem Kıbrıs ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olduğunu, bu bakımdan Kıbrıs'ı sadece milli bir dava olarak algılamanın ötesinde, ata toprakları olması açısından da kendisi için ayrıca bir önemi olduğunu söyledi.
"Kıbrıs'ta bir Türk toplumu olduğu için Kıbrıs ile Türkiye ilgileniyor" şeklinde yanlış bir bilginin bulunduğunu ifade eden Türkeş, "Bir kere Kıbrıs'ta bir tane Türk yaşamasa dahi Türkiye'nin Kıbrıs diye bir meselesi vardır ve bundan vazgeçmesi mümkün değildir. " diye konuştu.
Türkeş, Doğu Akdeniz siyaseti açısından da Kıbrıs'ın hayati öneme sahip olduğunun bilinmesi gerektiğine işaret etti.
Kıbrıs'a yapılan yardımlara da değinen Türkeş, bunların çok önemli rakamlar olmadığını vurguladı. Batı dünyası tarafından Kıbrıs Türk'ünün büyük bir engelleme ile karşı karşıya olduğunun altını çizen Türkeş, serbest ticaret, ithalat ve ihracat yapamaması ve ekonomisinin kısıtlanması nedeniyle KKTC'ye Türkiye'nin bir destek sağladığını anlattı. Türkeş, Doğu Akdeniz siyaseti açısından önemi olan bu yardımın döviz artışından önce bakıldığında yıllık 300 milyon dolar dolayında olduğunu ifade etti.
KKTC'deki rakamların, maaşların zaman zaman iç basında yanlış yorumlandığına dikkati çeken Türkeş, ücretleri Kıbrıs Rus Kesimi ve Ada'nın şartları ile mukayese etmek gerektiğini söyledi.
Ada'ya ilişkin taraf olan birden fazla ülkenin bulunduğunu anlatan Türkeş, "Bir kere bunları bilmemiz lazım. Bu mesele, çok karmaşık çok girift bir meseledir ve bunu doğru görüp doğru analiz yapmazsak çözümü de doğru bulmamız mümkün olmaz. Kıbrıs'ta taraflar, sadece Kıbrıs Türk'ü ve Kıbrıs'taki Rum yönetimi ile Yunanistan ve Türkiye değildir, çok daha fazla insanın ilgisi, menfaati ve çıkarı vardır." değerlendirmesini yaptı.
Zaman zaman iç basında Kıbrıs'ta müzakerelere neden mani olunduğu yönünde bazı haberlerin çıktığını ifade eden Türkeş, meselenin kişilere indirgenmeye çalışıldığını belirtti. Türkeş, "Oysa ki işin aslında burada bir güç mücadelesi vardır, burada bir Doğu Akdeniz siyasetinin 21. yüzyılda şekillenmesi söz konusudur ve orada bu güçlerin birbiriyle çekişmesi, müzakeresi, münazarası devam etmektedir bunu anlamak lazım." dedi.
- KKTC demokrasi ile yönetiliyor
KKTC'nin kurulduğu 30 yılı aşkın süredir demokrasi içinde yönetildiğine dikkati çeken Türkeş, "Burada Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin devlet aklının öneminin altını çizmek istiyorum. Bu, her babayiğidin yapabileceği bir şey değildir. Bazı şeyleri, problem sıkıntı olmadığı zaman üstünde durmuyoruz, önemsemiyoruz. Bir devlet olma aklı varsa, devlet kurabilme tecrübeniz varsa o zaman bunları yapabiliyorsunuz. Bu konuda, başından itibaren, Kıbrıs'a Türkiye'nin müdahalesinden itibarenki devlet aklına hürmet etmek, saygı durmak zorunluluktur, şarttır. Problem çıkmadığı zaman, onu takdir etmeniz gerekir, problem çıktığı zaman üzerinde konuşmak değildir marifet." ifadelerini kullandı.
- Bir uzlaşma noktası bulmak önemli
Kıbrıs'taki meselenin her iki tarafın da menfaatlerini asgari seviyede muhafaza ederek bir uzlaşma noktası bulmak olduğuna işaret eden Türkeş, şöyle konuştu:
"Bu iki tarafın uzlaşı noktasını bulmadığınız zaman anlaşma yapmış olamazsınız. Ona anlaşma denmez. Kıbrıs Türk toplumu ile Kıbrıs Rum yönetimi arasındaki müzakeredeki yaşanan en önemli mesele budur. Kıbrıs Rum tarafı, müzakerelerde, bir kere Kıbrıs Türk toplumunu azınlık olarak mütalaa ediyor. Bu birinci yanlışları. Biz diyoruz ki iki kesimli, iki toplumlu federal bir devlette uzlaşılsın. O zaman nüfusu göz ardı edeceksiniz. Yani Birleşmiş Milletler müzakeresinin temelinde bu var. İki toplumlu iki kesimli federe bir devletle uzlaşmak için müzakereler yapılıyor. O zaman o toplumların nüfusları birtakım detaylar da müzakere edilir ama müzakereyi iki eşit taraf arasında yapıyor olmanız gerekir. Karşı taraf bir kere bu birinci maddeyi dikkate almayan bir üslup içinde. Anlaşmazlığın ruhunda, felsefesindeki en önemli problem bu."
- Müzakere, sadece bir tarafın talepleri üzerinden yürümez
Müzakerenin sadece bir tarafın talepleri üzerinden yürütülmesinin kabul edilemeyeceğini vurgulayan Türkeş, Türkiye'nin 1960'taki garanti anlaşması kapsamında Kıbrıs'a müdahale ettiğini aktardı.
"Son müzakerelerde, Kıbrıs Rum tarafının 820 bin dolayında, Türk tarafının ise 220 bin olarak değerlendirildiğini" dile getiren Türkeş, şöyle devam etti:
"Bu yanlış bir hesaplamadır. Kıbrıs'ta 300 binin üzerinde Türk yaşamaktadır kuzeyde ve artı bugüne kadarki daha önce yaşanan terör, şiddet ve Kıbrıs Türk'ünün izolasyonları nedeniyle önemli bir nüfus dünyada farklı yerlere göç etmiştir. İngiltere'de Avustralya'da ve Kanada'da, Türkiye'de büyük bir Kıbrıs nüfusu var. İngiltere'de yaşayan Kıbrıs Türk'ünün 200-300 bin arasında olduğu söyleniyor. Oradaki derneklerle temas ettik şimdi bir çalışma başlatıyoruz ve İngiltere'de yaşayan Kıbrıs Türkü'nün nüfusunu tespit etmeye çalışıyoruz. Bunların Kıbrıs'ta yaşıyor olup olmamasının hiçbir önemi yoktur. Mühim olanı, bunlar Kıbrıs Türkü'dür."
KKTC'nin asli nüfusuna diğer ülkede yaşayan Kıbrıs Türk'lerinin dahil edilmediğini ifade eden Türkeş, bunun kabul edilemez olduğunu ifade etti.
Türkeş, müzakerelerde anlaşma sağlanması halinde Kıbrıs'tan göç edenlerin haklarının muhafaza edilmesi gerektiğini kaydetti.
- "Aleyhte kampanyaya muhatap oluyoruz"
Türkeş, müzakerelerde, "anlaşmazlığın zemini Türkiye, Türk tarafıdır" şeklinde aleyhte bir kampanyaya muhatap olduklarını aktardı.
Kıbrıs'ın Rum kesiminin laik olmadığını, kilisenin gücünün siyasetçilerin ve toplumun üzerinde olduğunu kaydeden Türkeş, bu nedenle Kıbrıs Rum yönetimi ile anlaşmanın yeterli olmadığını, kilisenin bu anlaşmayı onaylaması gerektiğini belirterek, "Daha önce birçok olaylarda yaşadık, onlar bir anlaşmaya varır gibi oluyor, kilise bir açıklama yapıyor. Diyor ki, 'Ben bunu şöyle anlıyorum eğer benim anladığım gibiyse olur, eğer benim anladığım gibi değilse işin aslı bunun kabul edilebilir tarafı yoktur' diyor. Herkesin dinine, inanışına saygımız var ama bugün Baş Papaz, 'anlamıyorsunuz bir türlü, bir de Türkçe söyleyeyim demiş' ve Türkçe, 'anlaşma filan yok' demiş. Daha bugünkü açıklaması. Şimdi bu şartlarda bir Kıbrıs müzakeresi yürütüyoruz. Daha doğrusu Kıbrıs Türk tarafı yürütüyor." diye konuştu.
"Güvenlik ve garantiler noktasında da Türkiye olarak esas yapılması gerekenleri geçtikten sonra devreye gireceğiz." diyen Türkeş, şunları kaydetti:
"Devreye girmek için bekliyoruz ama oraya gelmiyor. 5 madde üzerinde her iki taraf anlaşma gayretinde. Yönetim, güç paylaşımı, toprak vesaire gibi meseleler var. Onlar üzerinde müzakere ediyorlar. Türkiye, bir şey talep etti ve oradaki bir anlaşma sonrasında ilişkiyi sürdürebilir olmak bakımından da önemli. Neydi o? Dedik ki 4 özgürlüğün Türk tarafına da verilmesi lazım. İşçinin serbest dolaşımı, serbest giriş çıkış, sermaye vesaire. 'Bunu temin edin' dedik. Hiç buraya yanaşmıyorlar. Dedik ki o zaman ikinci bir öneri. Bunları bize imtiyaz gibi düşünüyorsanız, o zaman bizim mahrum olduklarımızdan da Yunanlıların da mahrum olmasını temin edelim, yani ya hakta ve imtiyazda eşitlik sağlayalım ya da mahrumiyette bir eşitlik sağlayalım ki bir anlaşma olsun. Orada da bir uzlaşma yok orada da bir anlaşma sağlanmadı bugüne kadar.
Ama bütün bunlara rağmen iyi niyetimizi koruyoruz. Kıbrıs'ın iki toplumlu, iki kesimli federe bir devlet olması ve bu federe devletin de Avrupa Birliği'nin bir ülkesi olması ve bu vesileyle Türkçe'nin Avrupa Birliği'nin de asli dillerinin içinde yer alması, artı Kıbrıs biliyorsunuz AB ilişkilerinde engel olarak önümüze konuyor, bunların da ortadan kaldırılması açısından biz bu anlaşmanın hayırlı, iyi netice sağlamasını istiyoruz, arzu ediyoruz ve destekliyoruz. Müzakerecilere de bu manada destek veriyoruz."
KKTC'ye su götürüldüğünü de hatırlatan Türkeş, dağıtım şebekeleriyle ilgili problemi çözdüklerini söyledi. Kıbrıs'a elektrik götürülmesine ilişkin bir çerçeve anlaşmasının yapıldığını bildiren Türkeş, atık suyu tekrar değerlendirme konusunda da çalışmalar yürütüldüğünü anlattı.