Son tutuklamaların tamamen yargının tasarrufuyla gerçekleştiğini belirterek hükümetin bu meselede hiçbir dahlinin olmadığının altını çizen Erdoğan, "Hangi gazeteci hükümeti eleştirdiği için bugün tutukludur?" diye sordu. Ardından tutuklu gazetecilerle ilgili şu bilgiyi verdi: "Şu an tutuklu ve hükümlü olarak cezaevlerinde mesleği gazeteci olarak kayda geçen 27 kişi var. Bunlardan bir tanesi bile gazetecilik faaliyetinden dolayı cezaevinde değil. Anayasal düzeni zorla değiştirmeye kalkışmak, silahlı terör örgütüne üye olmak, cinsel istismar, resmi belgede tahrifat... Mesleği gazeteci olarak geçen 27 kişinin cezaevinde bulunma gerekçeleri işte bunlar."
Erdoğan, grup toplantısında yaptığı konuşmada, yargılama bitmeden kimsenin suçlu ilan edilemeyeceğini söyleyen Erdoğan, "Yargılamada asıl olan, adaletin gecikmeden tecelli etmesidir. Bizim dertli olduğumuz burasıdır. Yani bu süreç uzamasın, bir an önce hemen dosyalar masaya getirilsin, ne yapılacaksa yapılsın, karar verilsin." dedi. Daha sonra uyarılarını sıraladı: "Kimse bizden sürece müdahale etmemizi beklemesin. Anamuhalefet partisi liderinin söylediği gibi, biz bu işlerin avukatlığını Silivri Cezaevi'nin kapısında yapanlardan değiliz. Benim savcılıkla falan alakam yok. Öyle bir derdim de yok. Bizim görevimiz, yargının işini kolaylaştırmak, hukuk düzeninin güvenliğini sağlamaktır."
Batı'da gazeteciler çetelerin tetikçiliğini yapmıyor
Türkiye'de bir kısım basın kuruluşlarının, demokrasiyi rafa kaldırma operasyonlarındaki rolüne de dikkat çeken Erdoğan, 1960 darbesi ve 28 Şubat sürecinden örnek verdi. Ardından sözü bazı uluslararası basın kuruluşlarının son olaylarla ilgili açıklamalarına getirdi. "Doğrusu hukuk devleti anlayışını savunan, yargının bağımsızlığına vurgu yapan Batılıların, konu Türkiye olunca anlama zorluğu çekmesini de biz yadırgıyoruz. Aslında onların anlama zorluğu çekmesini mazur görmek gerekiyor. Çünkü o ülkelerde basın kuruluşları çetelerin tetikçiliğini yapmıyor. Basın mensupları darbelere çanak tutmuyor."
Libya'da çalışan 8 bin kişiye kısa çalışma ödeneği
Başbakan Erdoğan, grup toplantısında Libya'dan tahliyesi gerçekleştirilen 67 şirketin 8 bin 92 çalışanıyla ilgili müjde verdi. Erdoğan, Çalışma Bakanlığı'nın, şirketlerin talep etmesi durumunda, kısa çalışma ödeneği kapsamında ödeme yapma kararı aldığını açıkladı. Erdoğan, işçilere, prim ödeme durumuna göre 3 ay süreyle 475 ile bin 186 lira arasında ödeme yapılacağını bildirdi. Erdoğan, yine şirketlerin talep etmesi durumunda işçilere, Türkiye'de bulundukları süre içinde mesleki eğitim desteği verilebileceğini ifade ederek, ''Eğer işçilerimizin geri dönüşü uzayacaksa, kısa çalışma ödeneği uygulamasının uzatılması da tekrar gündeme gelebilecek." dedi. Erdoğan, şu ana kadar 19 bin 600 vatandaşı yurda getirdiklerini kaydetti. Bunun yanında 54 ülkeden 4 bin 500 yabancı ülke vatandaşına da el uzattıklarını vurguladı. Erdoğan, ''Toplamda 24 bin 100 kişi tarafımızdan tahliye edilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti tarihinin bu en büyük tahliye operasyonuyla dünyanın takdir ve övgüsünü kazanırken, vatandaşlarını naklettiğimiz ülkelerin de teşekkürlerine mazhar olmuştur." diye konuştu.
Bizim ülkemizde daha çok Con Coughlin'ler var
Başbakan Tayyip Erdoğan, istihbarat örgütleriyle gazetecilerin ilişkilerine değinirken partisi hakkında 14 Eylül'de "İran'dan 25 milyon dolar yardım aldı" iddiasında bulunan ancak mahkeme kararıyla özür dilemek zorunda kalan İngiltere'nin "Daily Telegraph'' gazetesini örnek gösterdi.
Erdoğan, önceki gün bazı gazetelerde, 'İngiliz gazetesinde 14 Eylül'de yayımlanan haberin istihbarat örgütlerinin talimatıyla yazıldığı' iddiasının yer aldığına dikkat çekerek, bir başka İngiliz gazetesi Independent'ın da iddiayı ortaya atan Daily Telegraph'ın Dış Haberler Editörü Con Coughlin'in yüz kızartıcı bir iş yaptığını, İngiliz editörün Irak operasyonu sırasında olduğu gibi yine istihbarat örgütlerinden talimat aldığını vurguladığını kaydeden Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bizde de Con Coughlin'ler var kardeşim. Bir tane değil, daha çok var. Bunlar 'büyük gazeteciler' diye de takdim edilirler, böyle anlatılırlar, böyle tanınırlar. Dünyanın birçok ülkesinde, gazeteciler, bilerek ya da bilmeyerek, isteyerek ya da istemeyerek belli çevreler tarafından kullanılabiliyor. Ya da gazetecilik faaliyetinin dışına çıkarak belli çevrelere hizmet verebiliyor. İngiliz gazetesi onurlu davranmış ve çıkmış bu yalan haberden dolayı dobra dobra özür dilemiştir. Ancak iki haftadır tüm çağrılarımıza rağmen, bu haberi evire çevire kullanan, bu haber üzerinden fırsat avcılığı yapan, bu haberi AK Parti'nin kapatılmasına adres gösterenler acaba aynı onurlu davranışı gösterebilecekler mi? Özür dileme nezaketinde bulunabilecekler mi? CHP genel başkan yardımcısına, milletvekillerine, YARSAV'a tıpkı o İngiliz gazetesi gibi yüzlerinin kızarıp kızarmadığını, özür dileyip dilemeyeceklerini buradan bir kez daha sormak istiyorum; hiçbir belge ve bilgi olmadan İngiltere'de yayımlanan bir haber üzerinden AK Parti'yi hedef alanların artık bir özeleştiri yapıp yapmayacaklarını doğrusu öğrenmek istiyorum. Siyasi ahlak özeleştiriyi, özür dilemeyi gerektirir. CHP ve milletvekillerini, buradan bir kez daha siyasi ahlaka davet ediyorum.''