Başarısızlık Nefes Filminde Gizli!

Filmde yapılan askeri hatalar ve bu hataların namlı asker tarafından görülmeyişi Emekli Albay Türmen'i çıldırttı.

Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ'un izleyip 'çok beğendim' değerlendirmesinde bulunduğu Nefes filmini izleyen emekli Albay Durmuş Türemen, adeta saçını başını yoldu. Asker gözüyle filmi değerlendiren Türemen, terörle mücadelede bir türlü başarılı olamayışın nedenini filme getirdiği çarpıcı analizler ile birleştirdi:

İŞTE O DEĞERLENDİRME:

Nefes Komedisi

Çok konuşuldu, bazıları tarafından çok beğenildi. özellikle birileri  kameralar önünde beğendiklerini beyan ettiler. Ne yalan söyleyeyim beğenenlere bakarak, yine aykırılık yapıyor dedirtmemek için peşin bir fikir beyan etmemeye de gayret ettim. çok samimi olduklarıma, seyredip beğenenlere bakarak, onlar beğenmişse ben gidip gitmemek için bile kararsızım, gidersem korkarım asabım bozulur dediğim bile varittir.

Bu düşüncelerle birlikte ve mümkün olduğunca bütün samimiyetimle beğenmek amacıyla ve endişelerimle gittim sinemaya.

Klasik komando tavırlarıyla, askerliği koşmak ve bağırmak olarak algılayan ve bunu belleklere kazıyan resimlerle açıldı sahne.

Keşif kolu mu, intikal halinde bir birlik mi, ne yaptıkları pek de belli olmayan bir grup askerin üzerine tepelerden gelen bir ateş, açık alanda vurulan askerler.

Her zaman tenkit ettiğimiz, çevre emniyeti alınmamış, Allah rast getire, kolaycı ve anında ceza kesilmesine teşne ve razı bir birliğin telaşlı hareketlerinden pusuya düştükleri anlaşılıyordu. Bulundukları yerden nişan aldıkları tepelere doğru uzatılan namlu uçlarının gösterdiği istikametlere bakınca, o pozisyonda ancak havadaki bir kuşu vurabilecekleri, siper almış bir teröriste hiçbir şey yapamayacaklarını bilen biri olarak içim acımaya başladı.

Bu sahneleri görür görmez, gelirken taşıdığım endişelerim de ne kadar haklı olduğumu, hatta bu kadarı da olamaz denecek kadar ve Türk askerinin şöhretine yakışmayan Hollywoodvari hareketlere sığınılmasına üzüldüm doğrusu.

Belirlenmiş bir hedefe, planlanmış bir operasyon için mi gittikleri, dahası bir askerin, çok da anlamlı bulamayacağı intikalin amacı meğer bir karakola ulaşmakmış. Etrafı çepeçevre kayalık ve hakim arazilerle çevrili açık bir alanda, sağa sola namlu doğrultarak yürüyen, her yöne açık hedef göstererek, neredeyse ateş et ve vur beni davetiyeleri dağıtan, bir grup asker.

Meğer kendi karakollarına gidiyorlarmış.

Bir kıta komutanının en başta gelen ilk ve hayati görevi, sorululuk alanının ve birliğinin emniyetini en üst düzeyde mutlak sağlamaktır.

Rahmetli Harbiye Komutanımız Namık Kemal ERSUN’u hatırladım  minnetle ve şükranlarımla, nur içinde yatsın.

Tatbikat veya bir kum sandığı çalışmasında çıksalardı karşısına, kaç gün gönderirdi bunları tank okulundaki oda hapis cezalarının infaz edildiği, gökyüzünden başka hiçbir yerin görülmediği kuleye?

Askerliği bilen ve öğreten o mümtaz insandan sonra Harbiye’yi Westpoint’leştirmek isteyenler, işte ortada eseriniz ve yetiştirdikleriniz. Ne asker olabilmiş ne de bazılarının fantezilerine uygun kalıplara girebilmişler.

Medyaya çıkıp Zeybekliklerini anlatıp firari bahriyelilerin hayranlıklarını kazanıyor, askerliğin en basit kural ve uygulamasından yoksunluklarına rağmen yanlışlarını kahramanlık olarak sergiliyorlar millete.  

Ha bu arada davulculukta hüner sahipleri de kaçak da olsa sahne alıyor bazen, tüm o acıları yaşattıkları yetmiyormuş gibi. Bazı özel harpçi olduğunu söyleyen ama mola verip oturdukları yerin altında teröristlerin yaşadığını sonradan öğrendiklerini anlatıyorlar saf saf. Karşısındaki acar, kerizmatik medyacı;

-Kardeşim sen daha bastığın yeri bilmiyorsun bu ne biçim özel harpçiliktir diye sormuyor yahu?

çok da görmemek lazım hani, atılan palavraları ya dinlemiyor ya da anlamıyor.

Neyse biz şu filme dönelim;

öldün sen, annen ağlıyor, sen öldün sevgilin yok artık gibi, uyuyanın öleceğini zihinlere kazıyan anekdotlar doğruydu, ama astları ile laübaliliğe varacak kadar bayağılaştırmamak ve sürdürmemek şartıyla.

Yahu kardeşim öyle bir coğrafyada öylesine bir karakolun içine girmek ile canlı canlı mezara girmek arasında ne fark var?    

Kara Kuvvetlerine mensup bir subayın yolu mutlaka Erzurum’a düşer. Tanıdık iyi çocuklar da en azından Anadolu veya Rumeli Hisarı’nı görmüşlerdir. Ecdadımız Tabyaları, tahkimli mevzileri, Kale ve Hisarları neden yapmıştır?

 

1-     Efradını emniyete almak

2-     Düşmanın yatık mermi yollu ateşinin etkisinden korumak,

3-     Tabiat şartlarına karşı koymak ve korunmak V.S.

Etrafta bol miktarda taş kaya ve yeteri kadar kol gücü var. Saldırı gelebilecek ve en azından yatık mermi yollu klasik silahların direkt ateşinden koruyacak istikametlere karşı bunlarla duvar örsene. Bu memleketin çocuklarının hepsi bunu yapabilir. Dürbün elde anlamsız ufka bakmalar seni korumaz, çoğu yer de korumadı ve onca acıyı yaşattı zaten. öylesine bir yerde kıstırılıp hayata veda edenlere biz ne diyeceğiz şimdi. Hele başlarında olanlara...

Aziz milletimiz, bütün askerleri özellikle subayları, medyada “efsane” diye takdim edilen asker geçinen figüranlar gibi sanmasın. Nice kahraman yaptı görevini çekildi köşesine şükürle geçiriyor günlerini. Müsveddeler ise destan yazmaya devam ediyor ekranların karşısında, korkularını bastırmak için mezarlıkta türkü çağıranlar gibi...

Bütün bunları, filmin çekim aşamasında o bölgede bulunmuş askeri danışmanlardan yararlanıldığı, hatta bazılarının yaşanmış hatıralarına binaen senaryolaştırıldığı demeçleri üzerine yazdım. Doğrudur. Onca yıldır neden baş edilemiyor, neden onca acılar yaşanıyor birçoğunun cevabı var filmde.    

Rayben gözlüklü, jilet gibi ütülü pantolonları ve ayna gibi parıldayan rosveltleri ile operasyon filmlerini çekip, bunu bir kanalda aylar boyunca yayınlayan, bugünlerde boş meydanlara nutuk atan boyalı kafalı gibilerden yararlanmışlar belli.

Diğer sahnelerden söz etmeye gerek yok. Ateş altında on dakika sıhhiye çağırmak, duvarı delen mermi ile yaralanıp can vermek, çıplak ayakla beton üstünde onca zaman dikilmek, -yok artık öyle şeyler ama- biraz da duygu sömürüsü olsun diye koymalarını da mazur görüyorum ama onca yaralı ve şehit varken Büyük Gazi’nin büstü ile ilgili görüntülere ne demeli? Geç kardeşim ya o büstü oraya dikmeyeceksin, dikersen de öyle yerlere düşürmeyeceksin. Aynı sahnelerdeki terörist cesetlerinin duruş pozisyonlarını anlamlandıramadım. Cahillik veya beceriksizlik ise mesele yok, ama başka bir anlam yüklenmek istenmişse yazık aptalca ve her şey çok iğreti.  

Hakiki bir komutandan doğru eğitim almamış bir asker olmasaydım ben de hayran hayran seyredip beğenir miydim acaba? Yok canım, ben Anadolu insanıyım terbiyem ve genlerime güvenerek diyorum ki, hayır. Bizim sürülerimizi güden çoban Ahmet Ağa ile Karabaşın bir kurt saldırısında uyguladıkları taktikler bile bunlardan daha akılcı ve sonuç alıcıdır. İnanmazsanız gidin, sorun, hatta görün ve öğrenin. Vallahi onlar yapmaz o tür hataları diye yüksek sesle düşünerek attım kendimi dışarıya ve rahat bir NEFES aldım. Haberola.com

Kültür-Sanat Haberleri