Önceki gün NTV'de yayınlanan "Basın Odası" programında Ergun Babahan ile Nuray Mert arasında çok sert bir polemik yaşanmıştı. O polemikte Ergun Babahan Nuray Mert'in salvolarına karşılık tek bir laf ederek hem Mert'i susturmuş hem de Oktay Ekşi'ye "kod adlı provakatör" diyerek çok ağır bir iddiada bulunmuştu.
Oktay Ekşi dünkü köşe yazısında o iddialara yanıt vermedi ama Ergun Babahan'ı kastederek "O bacaksızı, hukukun verdiği tüm imkânları kullanarak, doğduğu yere kadar kovalayacağım" demişti.
Bu sözlere Babahan'dan da yanıt gecikmedi. Babahan, "O'nu doğduğu yere kadar kovalayacağım" diyen Hürriyet başyazarı Oktay Ekşi'ye zehir zemberek sözlerle karşılık verdi.
İşte Babahan'ın o yazısı;
(...) 1998 yılındaki Andıç'ı çıkardım. 'Kullanılacak Yöntem' bölümünde, böyle aşağılık iftiraların nasıl gerçekleşeceği açıkça anlatılmış. Basından 'seçilen birine' sahte ifadeler aktarılacak...
O da bunu yazacak."
Mehmet Altan, soyadı gibi ekşi suratlı adamı böyle rezil etmişti.
Çünkü olay aynen böyle gerçekleştirildi ve Oktay Ekşi, emir-komuta zinciri içinde o meşhur "Alçakları tanıyalım" yazısını yazdı.
Şak emredilince tak yazan bir başyazar.
İşte o kullanışlı gazeteci şimdi bana saldıran.
27 Mayıs'ta da kullanıldı, 28 Şubat'da, 12 Eylül'de de, ıslak imzada da...
Adam 100 yaşına geldi kullanılmaktan yorulmadı.
Kullanılan da aynı, kullanılan da...
Haklısın sen ajan değilsin.
Özür diliyorum ama senden değil.
Ajan provokatör gazetecilerden.
Çünkü o iş zeka ve kıvraklık ister sende ise ikisi de yok.
Sen kullanılmaya elverişli, ulak gazetecisin.
Anlama kapasiten kısıtlı olduğu için sana darbeci ve ulak sıfatını uygun gördüğümü bile anlamamışsın.
Sen kullanılan bir kalemsin, askerin uşağısın.
Ya asker, ya patron bir şeyler hazırlar, sen de bir gün "Alçakları tanıyalım" yazarsın, bir gün Petrol Ofisi'nin vergi meselelerini.
Senin gibi bir Doğan Grubu'nun her gazetesine lazım aslında.
Siyasete müdahale belgesine sahip çıkarsın, darbeye de.
17 Eylül 1980 günü, "Türkiye tam bir onarım yönetimi altına girmiş bulunmaktadır. Bu yönetim, özgürlükçü demokratik sisteme ve Atatürk ilkelerine bağlı olanları tatmin edecek bir tutum içindedir" diyerek darbe şakşakçılığı yapan bu adam, asker emriyle bir konsey kurmuş ve kendini ebedi şef ilan etmiştir.
Kimsenin takmadığı abuk subuk kararlar alıp sağa sola gönderiyor.
Kenan Evren'in suda çekmiş modeli, çünkü boyu 1 metre 50 santim galiba.
Elinde kalem habire iktidarı, Meclis'i tehdit etmekten başka bir şey bilmeyen Ekşi, iki de bir ''Sonunuz Menderes gibi olur'' tehditleri savurmaya bayılıyor.
Çok hoşuna gider değil mi?
Yine koşarak kurucu Meclise girersin.
Sonra da hiç utanmadan milletvekili emekli maaşı alır, kırmızı pasaport ve VİP salonlarını kullanmaya devam edersin.
Eli kanlı darbecilerin kurduğu bir Meclis'te hizmet etmiş olmanın utancını bile yaşamazsın.
Şimdi yaptığın gibi.
Bana bak pırasa bıyıklı adam.
"Doğduğun yere kadar kovalayacağım" diyerek anama dil uzatmışsın.
İzmir'de Eşrefpaşa'da büyüdüm, sokak dilini ve sana nasıl cevap verileceğini iyi bilirim ama terbiyem Basın Konseyi Başkanı seviyesine inmeye elvermiyor.
Yalnız bir daha anneme laf edersen seni doğduğuna pişman ederim.
Bu sözünü yaşın itibariyle bunamana veya terbiye özrüne bağlıyorum.
Mahkemeye gidelim ama önce zihni melekelerine hakim olduğunu kanıtlaman gerekecek.
Çünkü anladığım zihni melekelerin Hürriyet'te başyazar olmaya yetebilir ama hukuki ehliyete yetmeyebilir.