Genelkurmay eski başkanları Yaşar Büyükanıt ve İlker Başbuğ, Jandarma Genel Komutanı Bekir Kalyoncu, emekli Korgeneral Köksal Karabay tanık olarak dinlendi. Genelkurmay 2. Başkanı olarak sonuç raporunda imzası bulunan Büyükanıt, imzasının 'içeriği onaylandığı anlamına gelmediğini' savundu
Balyoz Planı davasında dün tanık olarak çağrılan üç komutan dinlendi. Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Bekir Kalyoncu, Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Yaşar Büyükanıt ve emekli Korgeneral Köksal Karabay sabah saatlerinde Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'ne geldi.
İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada önce Kalyoncu ve Karabay soruları cevapladı. Ardından Büyükanıt salona alındı. Büyükanıt, Genelkurmay 2. Başkanı olarak kendisine sunulan seminer sonuç raporunu imzaladığını hatırlatarak, ''Raporu imzalamak, içeriğinin onaylandığı anlamına gelmiyor'' dedi. Büyükanıt, Mahkeme Heyeti Başkanı Ömer Diken'in, ''İddia edildiği şekilde seminerde yasal olmayan şeylerin konuşulduğu hissine kapıldınız mı?'' şeklindeki sorusu üzerine şunları kaydetti:
''Seminer planları, harp oyunlarıyla ilgili gözlemcilerin hazırladığı raporlar, üst komutanlıklara sinsileler yoluyla gönderilir. Sonuç raporu, 2003 yılı Mart ayında Genelkurmay 2. Başkanı olarak bana sunuldu. Raporun Genelkurmay usullerine uygun olup olmadığı, uygun şekilde hazırlanıp hazırlanmadığına bakılır. Raporu imzalayıp Genelkurmay Başkanı'na arz ettim. Bu rutin bir işlemdir.''
Büyükanıt, raporun içeriğiyle ilgili olarak da şöyle konuştu: ''Raporu Genelkurmay Başkanı'na arz etmeden önce hukukçulara incelettik, görüş aldık. İçeriğine bakınca da hukuk dışı herhangi bir şey olmadığı kanaatine varıldı. Savaş kapsamında senaryolar yaratır, oynarsınız ama bu o ülkeye taarruz edeceksiniz anlamına gelmez. Bu kapsamda olduğunu söyleyebilirim. Raporlarda alınan tedbirler olabilir. Bu raporu bu kapsamda bir belge olarak görebiliriz.'' Mahkeme Başkanı Ömer Diken, "İlker Başbuğ, Kara Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı olduğu dönemde Olasılığı En Yüksek Tehlike Senaryosunun (OEYTS) o zaman oynanmaması yönünde bir mesaj emri göndermiş. Ancak bu emre rağmen OEYTS oynanmış. Bu emri gördünüz mü, bilginiz var mı?" diye sordu. Böyle bir emirden haberinin olmadığını söyleyen Büyükanıt, "Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nın bir tasarrufudur. Genelkurmay Başkanlığı'na bu konuda bilgi vermek zorunluluğu yoktur" ifadesini kullandı. Büyükanıt, kendisi imzaladıktan sonra raporu Genelkurmay Başkanı’na gönderdiğini belirterek, "Birkaç gün sonra da komutanın makamına çıkarak bu konuda bir direktifi olup olmadığını sordum. Olmadığını söyledi" şeklinde konuştu.
O SATIRLARI KİM ÇİZDİ?
Üye hakim Ali Efendi Peksak, sonuç raporunda, "Körfez savaşı sonrası milli mutabakat hükümetinin kurulması, sivil toplum örgütlerinin yeniden yapılandırılması ve MİT Başkanlığı'na asker kişilerin getirilmesi konularının altının kim tarafından çizilmiş olabileceğini sordu. Büyükanıt, bu konuda fikri olmadığını söyledi. Plan semineri ya da harp oyununun bir senaryoya göre yapıldığını ifade eden Büyükanıt, "Seferberlikten sıkıyönetime kadar uzanan geniş bir yelpaze var. Seferberlik ya da sıkıyönetimin ilan edilmesi de senaryo kapsamında normaldir. Varsa, bu askeri bir harekattır. Dolayısıyla mantıktan uzak değildir. MİT Müsteşarlığı’na askeri kişi getirilmesi de hayali değildir. Yakın tarihe kadar MİT Müsteşarlıklarında asker kişiler vardı. Sıkıyönetim merkezlerinin komutanlık karargahı olması da böyle bir durumda gayet normal bir uygulamadır" dedi.
Üye Hakim Murat Üründü, 2002 ile 2003 tarihlerinde Türkiye'de en öncelikli tehdidin ne olduğunu sordu. Zaman zaman tehdit önceliklerinin değişiklik gösterebildiğini belirten Büyükanıt, "Günümüz için sorarsanız yıllardan beri Türkiye'nin başının belası olan ve olmaya devam eden terörü birinci sıraya koymamız gerekir." dedi. Üründü'nün, 2002-2003 yıllarında irticanın birinci öncelikli olarak iç tehdit içerip içermediğini sordu. Büyükanıt "O dönemi bilmiyorum. İrtica, silahlı kuvvetler tarafından her zaman bir tehdit olarak görülmüştür. Bu kaçınılmaz bir gerçektir" diye konuştu.
'BİRLİKLER KAYDIRILINCA DARBE ÖNLENDİ'
Savcı Hüseyin Kaplan, "Seminerin sonuç raporunda İstanbul ili için ilave 4 tugaya ihtiyaç olduğu belirtilmiş. Ancak o döneme ilişkin basında yer alan bazı söylentiler var. Sayın Genelkurmay Başkanımız, Çetin Doğan'ın İstanbul'da istenilmeyen işler yaptığını öğrenmiş ve bu durum ciddi sıkıntılar doğurmuş. Çetin Doğan'ın 4 tugay daha istemesine rağmen 1. Ordu’ya bağlı bulunan bazı birimler, farklı komutanlıklar emrine kaydırılarak olası bir darbeyi engellediği rivayet ediliyor." dedi. Büyükanıt, böyle bir olay hakkında bilgisinin olmadığını ileri sürdü.
Yaklaşık 2 saat mahkemede kalan Büyükanıt, Silivri’den ayrıldı. Dava kapsamında Hava Kuvvetleri eski Komutanı Orgeneral Halil İbrahim Fırtına, Deniz Kuvvetleri eski Komutanı Oramiral Özden Örnek, 1. Ordu eski Komutanı Orgeneral Çetin Doğan ve Güney Deniz Saha Komutanı Koramiral Abdullah Can Erenoğlu'nun da aralarında bulunduğu 249'u tutuklu 365 sanık bulunuyor.
BALYOZ'UN KÖŞE TAŞLARI
20 Ocak 2010: Taraf Gazetesi 2002'de iktidara gelen AK Parti'yi devirmek için 2003'te hazırlanan 'Balyoz Güvenlik Harekât Planı'nı deşifre etti. Bir gün sonra soruşturma başlatıldı.
21 Ocak 2010: Genelkurmay Başkanlığı, planın 1'inci Ordu Komutanlığı tarafından 5-7 Mart 2003 tarihleri arasında icra edilen plan semineri olduğunu açıkladı.
30 Ocak 2010 : Mehmet Baransu, 5 bin sayfa belgeyi bir bavul içerisinde İstanbul Adliyesi'ne teslim etti.
19 Şubat 2010: Dönemin Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'a ait olduğu iddia edilen ses kaydı internete düştü. Başbuğ, "Silahlı Kuvvetlerde maalesef çürükler yüzünden bilgi sızması oluyor. Dimdik duracağız fakat her şeyin bir zamanı var. Olayları uzaktan seyrediyoruz anlamına gelmez, tamam mı" diyordu.
22 Şubat 2010: İlk operasyon düzenlendi. Çetin Doğan, Süha Tanyeri, Ergin Saygun ve Özden Örnek'in de aralarında bulunduğu 40'a yakın isim gözaltına alındı.
24 Şubat 2010: Tümamiral Ramazan Cem Gündeniz, Çetin Doğan ile emekli Korgeneral Engin Alan tutuklandı.
1 Nisan 2010: İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi, 6'sı muvazzaf, 3'ü emekli asker toplam 9 şüphelinin tahliye edilmesine karar verdi.
1 Nisan 2010: İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi, tutuklu bulunan 10'u muvazzaf 17 askerin tahliyesine karar verdi. Hakim Oktay Kuban tarafından salıverilen isimler arasında Çetin Doğan da vardı.
4 Nisan 2010: Savcıların tahliyelere itiraz etmesi sonucunda İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nce tahliye edilen Çetin Doğan'ın da aralarında bulunduğu 19 kişi hakkında tekrar yakalama emri çıkartıldı.
23 Nisan 2010: Çetin Doğan ve diğer isimler ikinci kez tutuklandı.
17 Haziran 2010: İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi hakimi Yılmaz Alp, itiraz üzerine Çetin Doğan ve Engin Alan'ın da aralarında bulunduğu 14 kişinin tahliyesine karar verdi.
21 Haziran 2010: Emniyet Genel Müdürlüğü Kriminal Laboratuvarı ve TÜBİTAK'tan daha önce alınan raporlarla Balyoz darbe planındaki imzaların gerçek olduğu bir kez daha onaylandı. TÜBİTAK, son incelemesinde de "Balyoz'daki belgeler gerçek" dedi.
22 Haziran 2010: 14 şüpheliyi bırakan hakim Yılmaz Alp, 12 kişiyi daha tahliye etti. Gerekçesine Adli Tıp'ın 'belgeler gerçek' raporunu da ekledi.
19 Temmuz 2010: İddianame, İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nce kabul edildi ve tamamı asker 196 sanık hakkında dava açıldı.
23 Temmuz 2010: İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi, Halil İbrahim Fırtına, Özden Örnek ve Çetin Doğan ile Güney Deniz Saha Komutanı Koramiral Kadir Sağdıç ve Kuzey Deniz Saha Komutanı Koramiral Mehmet Otuzbiroğlu'nun da aralarında yer aldığı 102 sanık hakkında yakalama kararı çıkardı.
26 Temmuz 2010: Sanıklar hakkındaki yakalama kararına itiraz edildi.
6 Ağustos 2010: İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi, yakalama kararını oyçokluğuyla kaldırdı.
6 Aralık 2010: Gölcük Donanma Komutanlığı İstihbarat Şubesi'nde yapılan aramalarda zemin altındaki gizli bölmelerde
Balyoz darbe planına ilişkin derin ve ürkütücü senaryoları kapsayan 10 çuval belge ele geçirildi.
16 Aralık 2010: Balyoz Darbe Planı davasının ilk duruşması başladı.
11 Şubat 2011: Davanın 13. duruşmasında mahkeme, Gölcük'te ele geçirilen yeni Balyoz belgelerine ilişkin tamamı asker 133 sanık hakkında tutuklama, 29 sanık hakkında da yakalama kararı verdi.
21 Şubat 2011: Bir ihbar üzerine Eskişehir'de emekli Albay Hakan Büyük'ün evinde yapılan aramada yeni Balyoz belgeleri ele geçirildi. Belgelere ilişkin, Albay Büyük 29 Nisan'da tutuklandı. Deniz Kuvvetleri Komutanlığında görevli iki albay ve bir binbaşı 12 Mayıs'ta, Hava Kuvvetleri Komutanlığında görevli Hakim Albay Bülent Güncal ile Kurmay Albay Mehmet Erkorkmaz da 20 Mayıs'ta tutuklandı.
15 Mart 2011: Balyoz darbe planı ile soruşturmayı yürütmekle görevli 1. Ordu Başsavcısı Albay Bülent Münger'in de aralarında olduğu iddia edilen 5 askeri hukukçu, Balyoz değerlendirmesi yaparak darbe planını kabul eden şok açıklamalar yaptı. Münger, "Bu aysbergin görünen yüzü" diyordu.
30 Mayıs 2011: Eskişehir'de ele geçirilen Balyoz belgeleri ile ilgili Harp Akademileri Komutanı Orgeneral Bilgin Balanlı tutuklandı. Balanlı o tarihe kadar tutuklanan en yüksek rütbeli muvazzaf subay oldu.
20 Ağustos 2011: Genelkurmay eski Başkanı Işık Koşaner'e ait olduğu iddia edilen ses kaydı gündeme damgasını vurdu. Koşaner, "Balyoz'un günahı 1. Ordu'ya ait. Neyimiz varsa çaldırmışız. Esas rezalet bu" diyordu. Koşaner'in şu sözleri ise gündemi sarstı: "Yasaların yönetmeliklerin dışında hareket ettik. Bazen etmemiz gerekiyordu ama bunu yol yaptık. Hakkımız olmayan imkanları kullandı. Halen de var. Onlar da karşımıza çıkacak."
16 Ocak 2012: Balyoz sanığı Koramiral Kadir Sağdıç'a ait olduğu iddia edilen ses kaydı internete düştü. Sağdıç, Hasdal Cezaevi'ni ofis olarak kullandıklarını belirtirken "Dışarıdayken ilgilenemem. İçeride faturalarını daha iyi kesiyorum" diyordu.