12 Eylül mağdurlarından Salim Civelek, referandumda 'evet' demeyi, günahlarına dünyada iken kefaret ödemek olarak değerlendirdiğini söyledi. Civelek, "Geçmişteki hatalarıma kefaret olması ve gelecek nesle olan vefa borcumu yerine getirmek için 'evet' diyeceğim günü sabırsızlıkla bekliyorum." dedi.
Alaçamlı Salim Civelek, abisi ile birlikte 17 yaşında iken 12 Eylül darbesinde işkenceyle tanışmış. Darbeden sonra gözaltına alınan ve Samsun Kışlası'na götürülen Civelek, Hüseyin Kurumahmutoğlu, Fatsalı Terzi Fikri, Bafralı Hasan Aslan gibi tanınmış isimlerle aynı koğuşu paylaşmış. Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu'na işkence eden Zeki Kaman ekibi tarafından sorgulanıp işkenceye tabi tutulmuş. İçeride kaldığı beş ay boyunca yaşadığı işkencenin etkisinden kurtulabilmek için 25 yıldır gitmediği psikolog, görmediği terapi kalmamış. Yediği dayakları, verilen elektrikleri unutmuş ama kendilerine yapılan ve onurlarını yok eden manevi işkenceyi unutmak için çalmadığı kapı kalmamış. "Rahmetli Ayhan Songar'a gittiğimde, "Evladım senin gibi yüzlerce arkadaşın geliyor. Sizlere neler yapmışlar böyle' diyerek şaşkınlığını belirttiğini söyleyen Civelek, bir çok arkadaşının işkenceye dayanamayıp beraat kararını duymadan öldüğünü anlattı. Civelek, beraat edenlerin vücudundaki işkenceden kaynaklanan morlukların geçmesi için bir iki ay daha içeride tutulanların da olduğuna dikkat çekti.
Beş ay boyunca her türlü işkenceye tabi tutulduklarını anlatan Civelek, tahliye olduğunda aynı koğuşta kaldıkları solcu İngiliz Ahmet ismindeki bir tutuklunun, 'Ne olur dışarı çıkınca burada bize yapılan işkenceleri anlat, halkımız neler çektiğimizi bilsin' dediğini aktaran Civelek, "İçeri girmeden düşman olarak gördüğüm bu insanın yakarışlarına cevap veremediğim için her aklıma geldiğinde kalbim cız ediyor." diyerek pişmanlığını dile getirdi.
Tutuklanıp kışlaya götürüldüklerinde gerçekleri gördüğünü anlatan Civelek, "Bizi örgütleyen ve yönetenlerden hiç birisi tutuklananların arasında yoktu." diyerek, üzerlerinde oynanan oyunun farkına vardığını anlatıyor. Civelek, "Çatışmaların hızlandığı bir dönemde Alaçam'a Genel Merkez Görevlisi olarak tanıtılan ve adı Cumali olan Tarsuslu birisi geldi. Her türlü pis işi yapar belindeki silah ile savcının yanına girer çıkardı. Kütahya'da da aynı şekilde isimlendirilen ve kafasına göre hareket eden Bekir isminde bir şahsı görmüştüm. Serbest kaldıktan sonra nefis mücadelesi yaptım; Türk milletine hizmet edeyim derken nasıl kötülük yaptığımı ve nelere düçar olduğumu anladım. Şimdi önümüzde bana işkence yaptıranların hazırlattığı anayasanın değişme imkanı geliyor. Çatışmalarda ve İşkencelerde hayatını kaybeden arkadaşlarım adına yapabileceğim en değerli iyilik bu oylamada 'evet' oyu vermektir." diyor.