MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Türkiye’nin, bir yanda “açlığın, adaletsizliğin, ahlaksızlığın ve asayişsizliğin”; diğer yanda ise “yokluğun, yolsuzluğun, yoksulluğun ve yozlaşmanın” acımasız yüzüyle ve bunların kaynağı olan AKP gerçeğiyle karşı karşıya olduğunu savunarak “Siyasal, sosyal ve ekonomik gidişat millet iradesinin tazeleneceği ‘seçim sandığını’ işaret etmektedir” dedi.
Bahçeli, MHP Merkez Yönetim Kurulu toplantısında alınan “AKP’den ve ‘7-K’sından Kurtuluş Günü” kararı hakkında yazılı bir açıklama yaptı. Bahçeli, milletin refah, huzur, kalkınma ve güvenlik beklentisiyle 2002’de AKP’ye tek başına iktidar olma fırsatını verdiği AKP’nin 2009’da iradesini ve meşruiyetini tamamen kaybettiğini savundu. Türkiye’nin 2010 yılının ilk günlerine “yalan, istismar, şantaj, kayırma, korku ve iftiralar üzerine şekillenen bir hükümet etme modeli ile” girdiğini ifade eden Bahçeli, “Bitmek tükenmek bilmeyen vaadlerle ve umut tacirliği ile yönetimini ve ömrünü sürdürmeye çabalayan bu ilkesiz kadrolarla ülkemizin hiçbir sorununun çözülemeyeceği belli olmuş, siyaseten tükenişinin bütün emareleri birer birer görünmeye başlamıştır. Toplumun her kesiminde yaşanan vahim gelişmeler Türkiye’nin AKP zihniyetini ve yönetimini daha fazla taşıyamayacağını işaret etmektedir” dedi.
-“TÜRKİYE BUGÜN DÜNDEN DAHA YOKSUL, KARAMSAR, UMUTSUZ”-
Türkiye’nin bütün sorunlarının çözümü için çok elverişli bir süre olan yedi yılın, “sanal başarı masallarıyla, sahte kahramanlık gösterileriyle ve sürekli tekrarlanan vaatlerle” geçiştirildiğini ve heba edildiğini kaydeden Bahçeli, Türkiye’nin bugün dünden daha yoksul, daha umutsuz, daha karamsar, daha yorgun ve daha yılgın olduğunu, yarınların da bu iktidarla daha iyi olacağına dair hiçbir emare ve ışık görünmediğini ifade etti.
-“AKP’NİN 7 K’LI TAHRİBAT ZİNCİRİ”-“
Adalet ve Kalkınma Partisi ile geride kalan kayıp yılların özeti, artık bir AKP klasiği halini almış olan ‘Kriz, Kargaşa, Kaos, Korku, Kutuplaşma, Kavga, ve Karanlık’dan oluşan ‘7-K’lı tahribat zinciridir” diyen Bahçeli, şöyle devam etti:“Toplumun her yanını saran siyasi, sosyal, ahlaki ve ekonomik ‘kriz’ hali giderek derinleşmektedir. Devleti oluşturan kurumlar arasında derin bir yetki ve sorumluluk çatışması başlamış, erklerin birbirinin işlerine müdahale ettiği, birbirine güven duymadığı ‘kargaşa’ idari sistemi zayıflatmıştır. Hükümet ile devlet kurumları arasındaki güven bunalımı had safhaya ulaşmış, yaşanan belirsizlik ortamı, haklı ile haksızın, doğru ile yanlışın, meşru ile meşru olmayanın birbirine karıştığı bir ‘kaos’un doğmasına neden olmuştur. Hükümetin dayatma, baskı ve zorlama ile demokratik ölçüleri aşan başına buyruk ve despot siyaseti kişilerde ve kurumlardaki güvensizliği tırmandırmış, temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiğine, gözlenildiğine, dinlenildiğine, izlenildiğine dair yaygın bir ‘korku’, topluma hakim olmuştur. Yedi yıldır hükümetin etnik ve mezhep temelli ağır tahriklerine maruz kalan, bin yıllık kardeşliği ağır yara alan, derin bir inanç istismarına uğrayan aziz milletimiz ve hükümetin zorlamalarına karşı durmaya çalışan devlet kurumları maalesef cepheleşme eğilimi göstererek ‘kutuplaşma’ sürecine girmiştir. Yaşanan derin ayrışmalar beraberinde öfke ve direniş doğurmaya başlamış, özelikle etnik tahrikler toplum içinde; hükümet zorlamaları ise devlet kurumları arasında ‘kavga’ ortamını hazırlamıştır. Yaşanan bütün bu olumsuzluklar, milletimizin birliğini, geleceğini ve kardeşliğini, devletimizin varlığı, bütünlüğü ve bekasını, insanımızın huzurunu, refahını ve güvenliğini ‘karanlık’ bir geleceğe mahkûm hale getirmiştir.”Bahçeli, saydığı “7-K”nın, toplam yedi yıl bir ay 20 gündür devam eden AKP tahribatının simgesi haline geldiğini ifade ederek Türkiye’nin, bir yanda “açlığın, adaletsizliğin, ahlaksızlığın ve asayişsizliğin”; diğer yanda ise “yokluğun, yolsuzluğun, yoksulluğun ve yozlaşmanın” acımasız yüzüyle ve bunların kaynağı olan AKP gerçeğiyle karşı karşıya olduğu görüşünü savundu.
-“TÜRKİYE BU AĞIR TABLOYU DAHA FAZLA TAŞIYAMAZ”-
Türkiye’nin bu ağır tabloyu daha fazla taşımasının imkânı kalmadığını belirten Bahçeli, açıklamasını şöyle sürdürdü:“İzlenen teslimiyet anlayışının içte ve dışta yol açtığı büyük tahribatın onarımı; ilkeli, güvenilir ve onurlu ilişkilerin yeniden tesisi, güçlü ve tek başına yeni bir iktidarın başta bulunmasını artık kaçınılmaz hale getirmiştir. Siyasal, sosyal ve ekonomik gidişat millet iradesinin tazeleneceği ‘seçim sandığını’ işaret etmektedir. Bu itibarla, 2010 yılının ilk toplantısını yapan Milliyetçi Hareket Partisi Merkez Yönetim Kurulu, toplantı tarihi olan 7 Ocak 2010 tarihini AKP’nin yedi huzmeli ampulünün ‘7-K’sından ‘kurtuluş’ günü olarak ilan etmiştir. Önümüzdeki dönem, Türkiye için AKP iktidarından bir kurtuluş fırsatı; Milliyetçi Hareket Partililer ve Türk milliyetçileri için yeniden yükseliş ve ülke yönetimine gerçek anlamda ve tek başına talip olma imkânı sunmaktadır. Bu tarihi toplantı bu yönüyle Adalet ve Kalkınma Partisi’nden kurtulmanın ve Milliyetçi Hareket Partisi’nin iktidarı ile kucaklaşma inancının kararı ve kararlılığı olmuştur.”MHP’nin zamanında ya da erken yapılacak Milletvekilliği Genel Seçimlerinde “tek başına iktidar” hedefi ile yola çıktığını vurgulayan Bahçeli, bundan sonra bütün siyasi hazırlıkların, her an seçime girilecek ve iktidara ulaşılacak hazırlık, eğitim, donanım ve teşkilat yapısına yönelik olacağını bildirdi.MHP’nin siyasal birikimi ve kadrolarının tek başına iktidar hedefine ulaşılmasını sağlayacak hazırlıkta ve güçte olduğunu kaydeden Bahçeli, “Milletimiz müsterih olsun; Türkiye’nin yaşadığı bütün ağır sorunlarını çözecek imkân ve tecrübeye sahip olan partimiz, büyük Türk milleti için ülkü edindikleri kalkınma ve yükselme mücadelesini, alınları ak, başları dik, yürekleri inançla dolu olarak mutlaka sonuçlandıracaktır” dedi.Bahçeli, şunları kaydetti:“İnancımız odur ki, geride kalan yıllardan ders çıkaran aziz milletimiz de teveccühünü, sorunlara yalnızca Başkentimiz Ankara merkezli bakan, sınıf, zümre ve yandaşları değil, milletin tamamını kucaklayan, inançlara saygılı ve fikir hürriyetine inanan, dürüst, ahlaklı, ilkeli, erdemli olan ve hakkaniyeti esas alan, katılımcı, çoğulcu, demokratik, adil ve uzlaşmacı, köken ve mezhep ayrımı yapmaksızın bin yıllık kardeşliği ve milli kimliği savunan, ayrımcılığa değil bütünleşmeye, farklılaşmaya değil birleşmeye öncelik veren, yaşanan sorunları, yalnızca demokrasi içinde ve siyasetle çözmeyi hedefleyen, milli ve manevi değerlere tam bir saygıyı ve devlet ile millet arasındaki bütünleşmeyi ilke edinen ve milletimizin tamamını al bayrağımızın etrafında kucaklamaya hazır olan Milliyetçi Hareketin kadrolarına yönelteceğine olan inancımız tamdır.Bugünden itibaren er yada geç yapılacak olan Milletvekilliği Genel Seçimleri ile sonuçlanacak siyasal süreç içerisinde milletimizle kucaklaşmaya başlayarak, bağımsız, güçlü, adil ve huzurlu bir Türkiye oluşturmak adına, Milliyetçi Hareketin yüksek karakterini ve hizmet aşkını tanıtmak üzere yapacağınız çalışmalarda başarılar diliyorum.Milliyetçi Hareket, kendisine gönül vermiş muhterem vatandaşlarımın ve dava arkadaşlarımın destek, gayret ve fedakârlıkları ile Türkiye’mizin ve Türk milletinin yegâne güvencesi olmayı sürdürecek ve tek başına iktidar hedefine ulaşacaktır.”