ATİLA ALTUNTAŞ/STOCKHOLM
Diyarbakır’daki JİTEM ve faili meçhul cinayetler davasının açılmasına ön-ayak olan ve JİTEM'in gizli yapısını deşifre eden Abdülkadir Aygan, JİTEM komutanlarından Arif Doğan'ın piyasaya çıkan, ''Jitem'i Ben Kurdum'' adlı kitabı ve son günlerde dile getirdiği, ''A. Kadir Aygan,'ı ben öldürttüm'' yalanlarını,
Diyarbakır'da devam etmekte olan JİTEM ve faili meçhuller davasının uzatmaya gitmesini sağlamak, zaman aşımına uğratmak için derin yapıların hazırladığı bir oyun olarak belirtti. Aygan'' Bu oyunun en son ve etkili hamlesinin PKK'nın Ergenekon kanadını temsil eden Uğur Balık'ın Jitem davasını sulandırmak için çeşitli yalan ve iftiraların yer aldığı ve beni konu eden, ''KERBEROS'' isimli kitabı yazıp piyasaya sürmesi'' şeklinde değerlendirdi.
JİTEM Davasını sulandırmak için hakkında kitap yazan Uğur Balık için ''PKK'nın Jitem temsilcisi'' iddiasında bulunan Aygan’dan Türkiye’yi karıştıracak şok tespitler.
AYGAN'IN AÇIKLAMASI:
Uğur Balık adındaki PKK'lı JİTEM veledi, Facebook'daki sayfasına; meslek olarak; yazar, senarist, yönetmen vs.vs. yazmış.
Aslında eksik yazmış... sahtekâr, ikiyüzlü, Derin’lerin gayri meşru çocuğu, hırsız, yalancı, iftiracı ve düşkün sıfatlarını da yazmalıydı...
Benim ''anatomi'' mi çözmeye Onun gibilerinin yüreği ve beyni yeterli gelmez.
Her şeyden önce kendisinin karanlık anatomisine bakmalıdır. Diyarbakır gibi bir şehirde Lise öğrenimini üç ayrı lisede tamamlayabilmiş olması O'nun ne zamandan beri karanlık dehlizlere daldığının bir işaretidir.
Bu Uğur Balık ile ,2003 yılında yurtdışına çıkışımız esnasında İstanbul'da karşılaşmıştık.
O sıralar, PKK’ nın güdümündeki DİHA (Dicle Haber Ajansı) koordinatörüydü. Aynı zaman da, PKK'nın insan kaçakçılığı şebekesinin de irtibat elemanıydı. Rusya’ya uçuş işlemlerimizi haleden APO adındaki şebeke elemanı Uğur Balık'ın talimatıyla hareket ediyordu.
Gaziantep'ten İstanbul'a kadar bize refakat eden namı diğer Parmağı Kesik Tahir(Tahir Ertürk) hile ile bendeki evrak ve özel eşyalarımın olduğu Bond çantayı bizden alarak bu Uğur Balık veledine götürmüştü.
Gerekçesi ise; ''yurtdışına çıkışta havaalanında polis kontrolünden bu çanta geçemez, daha sonra biz size ulaştırırız'' dı.
Ayrıca; yıllardır bindir emekle kızımın hazırladığı çeyiz bohçasını ve kızımın cep telefonunu da aynı gerekçe ile bizden aldılar.
Açıkçası; PKK'lı olarak tanıdığımız bu sahtekârlar bizi kandırmışlardı. Özel eşyalarımızı kibarca gasp etmişlerdi.
Gasp edilen çantamda yurtdışında kamuoyuna sunmayı düşündüğüm birçok gizli evrak, belge, önemli notlarımın yazılı olduğu ajanda defterim, özel fotoğraf albümüm ve atletizm yarışmalarında kazandığım madalyalarım vardı.
Yurtdışına çıktıktan sonra ne bu çanta bize geldi ne de kızımın gelinlik çeyizi... Çeyizi başkalarına sattıklarını bir akrabamızdan öğrendik.
Bond çantamdaki birkaç foto ve fazlaca değeri olmayan birkaç evrakın fotokopisini bana yıllar sonra ulaştırdılar.
Yurtdışına çıkıştan sonra eşimi ve iki küçük çocuğumu da Rusya'da kaçakçı şebekesinin ücretinin tamamını ödemeyerek orada rehin kalmalarına sebebiyet verdiğini tekrar anlatmama gerek yoktur.
Bu saydıklarımın hepsini sineye çektim. Allah'a havale ettim.
Ancak; Kürt Ergenekonu'na mensup, JİTEM'ci Arif Doğan'ın gayri meşru çocuğu olan Uğur Balık adındaki yüzsüz benimle ve ailemle uğraşmaya devam etti ve ediyor.
İsveç'e yerleşmemizin ertesi gecesi kapımıza dayanarak ''gazeteci'' kimliğiyle ve ''röportaj'' adı altında beni ıssız bir köyde, yanında getirmiş olduğu diğer lavuklarla birlikte beni adeta sorguladı. Hem de Kandil deki Kürt Ergenekonu adına...
Açıklamalarımı tersyüz ederek ve ayrıca bir kitap haline getirerek''Bir JİTEM'ci İtirafçı anlatı'' adıyla piyasaya sattı.
Kitaba;aile bireylerimden, komşu ve akrabalardan ve suçu günahı olmayan insanların fotolarından da yerleştirmeyi ihmal etmedi. Özellikle de sayın Mesut Barzani ve zamanın Jandarma Asayiş Komutanı Korgeneral Necati Özgen'in arasında tercümanlık yaptığım fotoğrafı da koydu.
Amacı, sayın Mesut Barzani'yi ''işbirlikçi'' olarak kamuoyuna lanse etmekti.
Uğur Balık adındaki sahtekâr bununla da yetinmedi;
Benimle ''röportaj'' yapmaya geldiğinde henüz kayda girilmemişken birşeyler empoze etmeye çalıştı. PKK'lı olup da aklıselimden yana, barış'tan yana olanları Ergenekonun emrine girmeye karşı çıkanları benim ağzımdan kamuoyu önünde küçük düşürmem için telkinlerde bulundu. Ahmet Türk' ü Ankara'da bir restaurantta Yeşil (Mahmut Yıldırım) ile başbaşa yemek yerken gördüklerini aktardı. Öcalan'ın yeğeni M. Keser'i (şu an bağımsızdır) ,Feridun Çelik, Nizamettin Taş (Botan)'ı ve Osman Öcalan'ı Karalayıcı beyanlarda bulunmamı istedi.
Uğur Balık'ın amacı; beni kendi rotasına çekip, Ergenekonun denetiminde olmayan PKK'lılarla karşı karşıya getirmekti. Aklıselim ve barışçı çözümden yana olanları bertaraf etmekti.
Böylece, JİTEM hakkında kamuoyuna yaptığım önemli ve gerçek bilgilerin de sorgulanabilir, şüpheli duruma getirmekti.
En büyük amacı da; başka Ayganların JİTEM ve derin yapılanmalar hakkında konuşmalarının önünü kesmekti. Zaten son kitabında bu kirli niyetini açığa vurmaktadır.'' insan itiraf eder ve bitirir'' diyor. yani Aygan ''susmalı'' diyor, ''daha fazla konuşmamalı'' demek istiyor.
Piyasaya çıkardığı son kitabında (eski kitaptan ve derme-çatma, çer-çöpten karıştırarak ) yine ailemin fertlerinden bazılarının ve dost akrabalarımdan bazılarının fotolarını yayınlamış. Gerçek bir gazetci veya yazar bunu yapar mı?
Ayrıca; sanki ''Katil''liğimi ıspatlamışcasına beni, hem İsveç hem de Türk yargısına ihbar ediyor; '' katildir, İsveç makamlarının söylediklerimi dikkate alması gerekir, Türk adaleti de alıp yargılamalıdır'' diyor.(!?) Madem ki;''katil'' olduğumu iddia ediyor, T.C. savcılarına hemen ifade vermeli ve tanıklık yapmalıdır.
Bir insan hem'' devrimci'', ''bağımsız gazeteci'' hem de İHBARCI olabilir mi?. Uğur Balık gibi Ergenekon çocuğu olursa olur tabii ki...
''KERBEROS...'' adlı kitabın piyasaya çıkarılma zamanı düşündürücüdür...Bilindiği gibi; son günlerde Ergenekon borozanı görsel ve yazılı yayın organları JİTEM kuruclraından Arif Doğan'a show yaptırmaktalar. her türlü riski göze alarak ''tek tüfek'' gibi O'nun yalan ve sahtekârlıklarıyla kamuoyu önünde boğuşuyorum.
Tam da Arif Doğan gibi bir Ergenekon piyonunu intihara sürükleyecek iken, PKK içindeki Ergenekon piyonlarından bana tehditler gelmekte ve piyasaya yeni kitap çıkarmaktalar.
Bazı insanlara vermiş olduğum söze sadık kalarak, yurtdışına çıkarılışımız esnasında kimlerin yardımcı olduğunu ve İstanbul'daki örgüt evinde kaldığımız bir hafta boyunca nelere tanık olduğumuzu kamuoyuna açıklamadım.
Fakat benden günah gitti. Ve suç duyurusunda bulunuyorum:
PKK'nın insan kaçakçılığı şebekesiyle irtibatlı elemanı Uğur Balık'tır.
İstanbul'da bizi bir hafta boyunca kapattıkları hücre evinde 1 adet 14 lü, 9 mm. çapında Browning tabanca vardı. Tabancayı çamaşır ipine serilmiş bir pardesunun iç cebine koymuşlardı. Bu evde ''karı-koca'' kisvesinde kalan Hüseyin adlı genç ve yanındaki bayan üniversiteli olup PKK örgüt mensubuydular.Bu şahıslar da, talimatları Uğur Balık adlı PKK'lı ''basın mensubu''ndan alıyorlardı.
Bu Ergenekon/JİTEM'in PKK içindeki fedaileri beni kamuoyu önünde küçük düşürmek için birbirleriyle yarışıyorlar.
Bu durmumu siz sayın kamuoyunun vicdanına arzediyorum.
Unutulmamalıdır ki; Türkiyedeki savcıların İsveç makamlarından benim iademi talep ettikleri sırada da Uğur Balık adlı Ergenekon uşağının kitabından ve Hürriyet Gazetesinden alıntıları delil olarak sunmuşlardı...
NOT. Türkiye’deki avukatım aracılığı ilede Uğur Balık hakkında, Hukuki sürecide başlatmış bulundum...Kamuoyuna saygı ile sunarım.