İngiltere'nin 2001-2006 yılları arasında dışişleri bakanlığını yapan deneyimli siyasetçi Jack Straw, Avrupa Birliği'nin tam üyelik konusunda Türkiye'yi oyalamasıyla ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu. Deneyimli siyasetçi "Kıbrıs, Müslüman Türkiye'nin üyeliğini kaldıramayanların bahanesidir" dedi.
Straw'ın Times Gazetesi'nde kaleme aldığı köşe yazısında Avrupa Birliği’nin karşı karşıya olduğu en zorlu stratejik kararın Türkiye’yle ilişkilerin geleceği olduğunun altını çizdi.
Straw İngiltere’nin tavrının ise uzun bir süredir ortada olduğu ifade ederek, "Türkiye en kısa süre içinde AB’ye tam üye olmalı" dedi.
İşte deneyimli siyasetçinin kaleminden tartışma yaratacak yazı:
"Yaz aylarında, Türkiye’nin İran’a uygulanacak BM yaptırımlarına ‘hayır’ demesinin ardından, ABD Savunma Bakanı Robert Gates, “Avrupa’daki bazı çevrelerin Türkiye’yi İran’a ittiğini” söyledi. Bu Türkiye’yi itme hali büyük oranda 74 milyonluk Türkiye’nin toplam 1 milyonluk Kıbrıs’a rehin olmasından kaynaklanıyor.
RUMLARIN HİKAYESİ AB'YE DAYATILIYOR
Kıbrıs’ta Türk ve Rum grupların anlattığı iki farklı hikaye var ve her iki hikayenin de kendince doğru tarafları var. Ancak Kıbrıs Rum Kesimi’nin adanın geleceğiyle ilgili bir çözüme ulaşılmadan AB’ye girmesi dolayısıyla, Rumların anlattığı hikayedeki doğrular AB’nin karar mekanizmalarını etkiliyor. Kıbrıs’ın sunduğu kolay bahaneler olmasa yüzde 98’i Müslüman olan Türkiye’nin AB’ye üye olmasına karşı çıkanlar bu kadar rahat muhalefet yapma fırsatı bulamayabilir.
Türkiye büyük bir ülke olduğu için özellikle işgücünün serbest dolaşımı konusunda çok uzun bir süre geçiş kısıtlamalarına maruz kalacağını kabul etse de hiçbir ülkeye karşı müzakere sürecinde bu kadar ayak direnmedi.
BÖLÜNMEYİ DEĞERLENDİRMEMİZİN ZAMANI GELDİ
İngiltere hükümetinin görüşmeler başarısızlıkla sonuçlanırsa adanın resmen bölünmesini değerlendirmesinin zamanı geldi. Bu hem BM hem de AB için tartışmalı bir durum olacak. Kosova meselesi düşünüldüğünde Rusya’nın güçlü muhalefetini tahmin etmek mümkün. Ancak bu konuda beni eleştirenlerin, Türkiye’yle ilişkilerin gelişmesini felç etmekten başa bir işe yaramayan şu anki yaklaşıma daha ne kadar tahammül edebileceğini değerlendirmesi gerekiyor.
Zamanı geri çeviremeyiz. Ancak içinde bulunduğumuz koşulları değiştirebiliriz. AB’nin Türkiye’ye Türkiye’nin AB’ye duyduğundan daha fazla ihtiyacı var