Avrupa Ligi'nde kupa istiyor

Beşiktaş'ın yıldız futbolcusu Guti Beşiktaş Dergisi'ne özel röportaj verdi.

Beşiktaş'ın yeni transferlerinden İspanyol futbolcu Gutierrez Hernandez (Guti), Siyah-Beyazlı takımla UEFA Avrupa Ligi Kupası'nı kazanmak istediğini söyledi.

Beşiktaş Dergisi'ne özel röportaj veren Guti, İspanya'daki futbol yaşamı, Beşiktaş'a transferi ve özel hayatı başta olmak üzere bir çok konuda açıklama yaptı. İspanyol futbolcunun Beşiktaş Dergisi'ne verdiği özel röportaj şöyle:

-Öncelikle çocukluk yıllarına dönersek, o zamanlara dair bize neler anlatabilirsin?


Madrid'de bir kasabada büyüdüm. Genel olarak çok güzel bir çocukluk geçirdim. Hem annem hem babam çalışıyordu. Babam elektrikçiydi, annem ise gömlek dikerdi. Ablamla beni hiçbir zaman ekonomik olarak kötü duruma düşürmediler. Çarkımızı döndürecek bir standardımız hep oldu.

-Futbol oynamaya nasıl karar verdin?


Küçüklüğümden beri futbol oynamayı çok seviyorum. Bu sebeple ailem de beni teşvik etti. Onların yönlendirmesi ve desteği, futbola başlamamda çok etkili oldu. Öncelikle Torrejon de Arroz takımındafutbola başladım. Orada iki sene oynadıktan sonra, 9 yaşımda Real Madrid'le antrenmanlara çıkmaya başladım.

-A Takım'a çıkana kadarki bütün yaş kategorilerinde gol krallıkların var. Aynı şekilde milli takımlarda da çok başarılı bir grafik çizdin. Real Madrid altyapısında geçirdiğin dönemle ilgili neler söyleyebilirsin?

17 yaşıma kadar altyapının tüm kategorilerinde oynadım. 18 yaşındayken PAF Takım'a seçildim. Yine aynı sene A Takım'a yükseldim. 18 Yaşaltı ve 21 Yaşaltı İspanyol Milli Takımları'nda iki AvrupaŞampiyonluğu yaşadım. 14 kez de İspanyol A Milli Takımı'nda görev yaptım. Beşiktaş'a transfer olana kadar da bildiğiniz gibi aynı formayı giydim. Sadece altyapıda değil tüm Real Madrid kariyerimde sürekli gelişme gösterdiğimi düşünüyorum. Hayatımın en büyük bölümünü, hayatımın takımında geçirdim.

-1995 yılında ilk profesyonel maçına çıktıktan sonra, Beşiktaş'ın da eski teknik direktörlerinden John Benjamin Toshack döneminde ilk onbirde şans bulmaya başladın. Onunla ilgili neler söyleyebilirsin?


Real Madrid'te onunla birlikte birkaç sezon geçirdik. Sizin de söylediğiniz gibi onun döneminde yeteri kadar forma şansı buldum. Kendisi çok iyi bir antrenör ve çok faydalı bir çalışma stili var. Şunu itiraf etmeliyim ki; ondan birçok şey öğrendim ve futboluma çok olumlu katkısı oldu.

-Real Madrid sürecine genel olarak baktığımızda uzun süre yedek kalma süreci yaşasan da her oyuna girdiğinde çok etkili oldun ve takımınınşampiyonluklarında etkin roller oynadın.

Hiçbir şeyden pişmanlık duymuyorum. Real Madrid'te yeteri kadar süre aldığımı düşünüyorum. İnsanların bunun tersi yönünde bir görüşü de var ama ben aslında hatırı sayılacak kadar süre aldım. O insanların şöyle bir şeyi de göz önünde bulundurmaları gerekiyor; Real Madrid'e çok büyük yıldızlar geldi, gitti. Luis Figo, Ronaldo, Cristiano Ronaldo, Zinedine Zidane, Roberto Carlos... Hepsi, Real Madrid'in yıldızlar topluluğu olması nedeniyle, yeri geldiğinde yedek kulübesinde oturdu. Ayrıca Real Madrid tarihinde en çok süre alan on futbolcu arasındayım. Orada isim yapmış bir insan olmak, uzun yıllar top koşturmak, bu denli büyük ve kaliteli bir ekibin parçası olmak benim için her zaman gurur kaynağı olacak.

-O zaman yedek kalmayı hak etmediğini düşündüğün hiçbir an olmadı.

Hiçbir zaman... Kendimi her zaman top koşturduğum süre içinde takıma bir şeyler katan, faydalı bir insan olarak gördüm.

-Dediğin gibi Real Madrid yıldızlar topluluğudur ve dışardan yaptığı transferlerle beslenir. Sense altyapıdan çıkıp 14 yıl boyunca bu takımın formasını giydin. Bu senin için ve taraftarlar için büyük gurur kaynağı olsa gerek.

Kesinlikle bu böyle… Zaten yıllarca taraftarlarımızdan da bunu duydum. Ayrıca kişisel düşüncem; Real Madrid gibi bir ekip, kendi özkaynaklarından, kendi kalbinden böyle futbolcular çıkarmalı. Kendimi bu anlamda çok ayrıcalıklı ve gururlu hissediyorum.

-Seninle ilgili hala unutulmayan bir andan bahsetmek istiyorum. Deportivo maçında Karim Benzema'ya ceza sahası içinde muhteşem bir topuk pası attın ve bu "Tanrı'nın topuğu" olarak değerlendirildi. O anı bir de senden dinleyebilir miyiz?

Çok hızlı bir oyundu. Kaka bana pası verdiği zaman Karim'in arkadan geldiğini gördüm. Aslında normal olan topu kaleye şut olarak göndermemdi. Ama o anda içgüdüsel olarak arkadaşıma pas vermemin golü kolaylaştıracağını düşündüm. İnsanların beni o pozisyonla hatırlamaları mutluluk veriyor.

-Golü sen atsaydın büyük ihtimalle bu kadar hatırlanmayacaktı.

Kesinlikle öyle olurdu.

-Buradan yola çıkarsak; pas ve asist ustası bir oyuncu olarak senin için, gol ile asist kıyaslanmasında hangisi üstün geliyor?

Tabii ki futbol dünyasında gol daha çok ön plana çıkıyor. Ama ben arkadaşlarıma pas vermeyi daha çok seviyorum. Benim attığım pasların gol olması beni gururlandırıyor.

-Bu tip estetik hareketleri Beşiktaş formasıyla da izleyebilecek miyiz?


Kesinlikle devam edecek! Futbol biraz da şovdur ve benim Türkiye'ye gelme sebeplerimden biri, tüm güzellikleri Beşiktaş taraftarlarına yaşatabilmek.

-Real Madrid'ten ayrılma sebeplerin arasında Mourinho'nun seni takımda istememesi de konuşuluyor. Aranızda böyle bir diyalog geçti mi?

Ben geçen sezonki Barcelona maçından sonra ayrılma kararını zaten vermiştim. Başka bir ülkeye gidip, başka bir takımla, gerçek anlamda futbol oynamak istiyordum. O günden sonra hiçbir şekilde fikrim değişmedi. Mourinho'yla da hiç konuşmadım. Hele ki tartışma, anlaşmazlık gibi bir durum hiç olmadı. Bu benim kendi tasarrufumdu.

-"Tek kulüp adamı" diye nitelendirilen futbolculardan biriydin. İlk defa farklı bir takımda oynama kararını alma sürecini duygusal olarak nasıl geçirdin?

Kendimi çok üzgün hissettim tabii ki. Çünkü hayatımın büyük bir parçasını harcadığım kulüpten ayrılıyordum. Benim ikinci ailem gibiydi. Ama bana göre her futbolcunun, her kulüpte geçirdiği bazı etaplar vardır. Benim de Real Madrid'teki sürem dolmuştu.

-O dönemde Galatasaray'la anlaşacağın söylentileri nedeniyle, Galatasaraylılar çok heyecanlanmıştı. Onlarla da bir görüşmen oldu mu?

Sadece Galatasaray değil, birçok kulüpten teklif vardı. Zenit de bunlardan biriydi. İtalya'dan bazı takımlar ve İngiltere'den bir ekip vardı. Ama Galatasaray'la hiçbir şekilde görüşmem olmadı.

-Beşiktaş'a transfer sürecinden bahsedersek, neden Beşiktaş'ı tercih ettin? Bunda Teknik Direktör Bernd Schuster'in etkisi ne düzeydeydi?

İki önemli etken vardı. Birincisi, Başkanımız Yıldırım Demirören ve İkinci Başkanımız Serdal Adalı'nın gösterdiği ilgi ve transferim için ortaya koydukları fedakarlıklardı. Bu özveri açıkçası beni çok etkiledi. İkincisi de tabii ki Schuster'in takımın başında olmasıydı. Onunla tekrar birlikte çalışmak beni çok heyecanlandırıyor.

-Real Madrid gidişin için bir tören düzenledi. Aldığın kupalar sergilendi ve basın toplantısı yapıldı. Hepimiz gözlerinin dolduğuna şahit olduk. O sırada nasıl hisler içindeydin?

Benim için çok zor anlardı aslında. Üzgün olmam normal karşılanmalı. Çünkü hayatımı geçirdiğim kulüpten ayrılıyordum. Onlarla birçok kupa kazandım, lig şampiyonlukları yaşadım, büyük başarılara imza attım. Bir de o seremonide ailem hemen önümde oturuyordu ve onları orada görmek tabii ki beni bir an için çok duygulandırdı. Bunu size anlatmam gerçekten çok zor. Bazı şeyleri içgüdüsel olarak yaşarsınız. Bu sebeple o duyguların tarifini yapamam. Bir gerçek var ki; şartlar ne olursa olsun, hayatınızda bir etabı kapattığınızda, yeni bir yere giderken her zaman arkada bıraktıklarınız için üzüntüler olur.

-Hemen ertesi günü İstanbul'da taraftarlarımız tarafından muhteşem bir şekilde karşılandın. Real Madrid'ten ayrılmanın hüznüyle bu coşkuyu kısa aralıklarla yaşamak sende nasıl etkiler bıraktı?


Özellikle şunu söylemeliyim ki; İstanbul'a gelmek zaten beni çok mutlu etti. Ayrıca karşılama töreninde taraftarlarımızın ortaya koyduğu inanılmaz sevgi seli her şeyin önüne geçmişti. Çok güzeldi. Düşünsenize; hayatımda hiçbir zaman aklıma getirmediğim bir şeyi bir anda yaşadım. Büyük bir sevgi ve hayranlık vardı karşımda. Benim şu anda tek istediğim, taraftarların bu büyük sevgisine futbolumla güzel bir şekilde cevap vermek. Çünkü bu cevabı sonuna kadar hak ediyorlar.

-Biraz da İnönü Stadı'ndaki imza töreninden bahsedelim. Taraftarlara "üçlü" çektirmeyi sana kim öğretti?

Gerçeği söylemek gerekirse, tören öncesinde çok heyecanlıydım. Çünkü inanılmaz bir taraftar ve onların şovu vardı. Henüz içerdeyken tercümanım Gökhan Atabek, taraftarlarımızın "üçlü" çektirmek gibi bir klasiği olduğunu, bunu yapmamın onları ateşleyeceğini söyledi ve bana nasıl yapıldığını öğretti. Beraberce bunu güzel bir şova dönüştürdük. Özellikle taraftarların tutkulu, canlı hali çok güzel hatıralardı. Beşiktaş taraftarının takımına ne kadar bağlı olduğunu daha önce de duymuştum ama o gün resmen görmüş oldum ve inanamadım!

-Del Bosque senin Beşiktaş'a gelmenle ilgili çok umutlu olduğunu ve çok iyi işler yapacağına inandığını söyledi. Bu desteği arkanda hissetmek nasıl?

Del Bosque'yi dokuz senedir tanıyorum. Özellikle A Takım'da beraber olduğumuz süre içinde bana çok yardımcı oldu. İyi bir antrenör olmasının yanı sıra çok iyi bir insan. Onunla ilgili sadece minnet dolu sözler söyleyebilirim. Onun da söylediği ve inandığı gibi burada çok iyi işler çıkaracağıma bütün kalbimle inanıyorum. Tabii ki anlattıkları ve Türkiye'de tecrübesinin olması buraya gönül rahatlığıyla gelmemdeki önemli etkenlerden biriydi. Zaten sözleşmeyi imzalamadan önce kendisiyle görüştüm. İstanbul'la ve kulüple ilgili mükemmel cümleler kurdu.

-Önceden takımının hep en eskisiyken, şimdiki takımının yeni oyuncuları arasındasın. Şu ana kadar bunun nasıl bir tecrübe olduğunu söyleyebilirsin?

Öncelikle İstanbul'dan inanılmaz etkilendim. Çok seviyorum bu şehri. Beşiktaş soyunma odası çok iyi, etkileyici ve cana yakın insanlarla dolu. Beni hemen aralarına aldılar. İsteğim; beni takımın yeni bir parçası olarak görmeleri ve onlarla beraber büyük başarılar kazanmak, Beşiktaş'a yeni mutluluklar yaşatmak.

-Geleneksel olarak Beşiktaş'ta tecrübeli oyunculara inanılmaz bir saygı vardır. Sen de bu saygıyı görüyor musun?

Geldiğim günden beri bana sevgi ve saygıyla yaklaştılar. Bu İspanya'da da böyleydi. Orada geçirdiğim yıllar ve kariyerim gereği hep saygı gördüm. Türkiye'de de aynı şey devam ediyor. Ama şunu da söylemek isterim ki; ben sadece kulübe yeni katılmış biriyim. Diğerlerinden ne artım ne de eksiğim var. Onlar neyse, ben de oyum.

-Takımda Quaresma, Nihat gibi yıldızlar var. Sen zaten Los Galacticos'tan geliyorsun. Takım içinde arkadaşlıkların nasıl?

Herkesle aram iyi, sadece yıldızlarla değil. Çünkü her şeyden önce biz bir ekibiz ve herkesin sahaya çıktığı zaman ne yaptığını bilmesi, yüzde yüz faydalı olması gerekiyor. Quaresma bizim için çok önemli bir futbolcu. Değişik bir tarzda oynuyor. Ona ve diğerlerine yardımcı olmak, sahaya en iyisini yansıtabilmek, bu sayede de bizi bu kadar seven taraftarımızı mutlu etmek istiyorum.

-Real Madrid soyunma odasıyla Beşiktaş'ınki arasında ne gibi farklar var?


Bana göre ikisi de eşit. Sadece Real Madrid'in daha yıldız futbolcuları barındırması gibi bir fark var ama sonuçta hepimiz insanız. Sonuç değişmiyor. Her yerde hedef kazanmaktır.

-Villareal maçı için İspanya'ya gittiğinde sevgi seliyle karşılaştın. Hatta bir hayranın gözyaşlarına boğuldu. Ancak maç esnasında Villareal taraftarları seni ıslıkladı. Bunlarla ilgili neler söyleyebilirsin?

Havaalanındaki karşılama beni çok mutlu etti. Bana şunu gösterdi; hala İspanya'dakilerin ben unutmadığını gördüm. Maça gelince... Real Madrid'te 14 sene forma giydiğim için beni çok iyi tanıyorlar. İspanyol ekipleri Real'den her zaman korkar ve maçlarda hep futbolcularını ıslıklar. Sanıyorum onlar hala beni Real Madrid'in futbolcusu sanıyorlardı.

-Kimine göre yaşlı, kimine göre yaş aldıkça gençleşen, 'şarap gibi' bir oyuncusun. Sen kendini nasıl hissediyorsun?


Ben açıkçası kendimi şarap gibi görüyorum (gülüyor). Zaman ilerledikçe olgunlaşıyorum. Fiziksel olarak bir kaybımın olmaması yanında teknik olarak da hala geliştiğimi düşünüyorum. Kendimi hiçbir zaman yaşlı bir futbolcu olarak görmedim.

-Clarence Seedorf'la beraber en çok kupa kaldıran oyunculardan birisin. Kaldırmadıklarının içinde en çok istediğin kupa hangisi?

-İlk defa UEFA Avrupa Ligi'nde oynuyorum. Bizim için özel bir kupa olabilir bu. Kesinlikle kazanmak istiyorum. Aynı zamanda başka bir ülkedeki ilk yılım. Tabii ki farklı bir ülkenin farklı bir liginde kaldıracağım kupanın da benim için önemi büyük olur.

Her ülkede olduğu gibi burada da derbi zamanlarında hayat durur. Sen de derbi tecrübesi en fazla olan oyunculardan birisin. Bu konuyla ilgili neler söylemek istersin?

Futbolun sevildiği her ülkede derbilerin ayrı bir rafı vardır. Rakibi yenip üç puanı almanın yanı sıra sahada olmak, o ekibin parçası olmak da bir gururdur. Ben özellikle beşinci haftada Fenerbahçe ile deplasmanda oynayacağımız maçı iple çekiyorum. Umuyorum ki bir an önce gelir.

-Peki, maç öncesi uğur yapar mısın?

Özellikle maçlardan önce sahaya sol ayakla girer, sol ayakla çıkarım. Bende böyle bir takıntı var. Solak olmamın da bunda etkisi var.

-Necip Uysal da senin gibi altyapıdan yetişen ve aynı pozisyonda oynayan bir oyuncumuz. Sen de örnek alacağı futbolcular açısından onun için bulunmaz bir fırsatsın. Onunla ilgili gözlemlerin ve öngörülerin neler?

Bence çok iyi, yetenekli ve kalbiyle oynayan bir oyuncu... Zaman içinde çok daha iyi yerlere geleceğini düşünüyorum. Ama sadece beni örnek alması yetmez. Ekipte Nihat Kahveci gibi çok büyük futbolcular var ve onları da dikkatle izlemesi gerekiyor. Herkesten bir şeyler öğrenmesi lazım. Beşiktaş'ta uzun süreler görev alıp, önemli başarılara imza atıp, aynı zamanda milli takımlar bazında bunu devam ettirmeli.

-Alman Milli Takımı'nda oynayan Türk oyuncu Mesut Özil, Real Madrid'e transfer oldu. Sence orada nasıl işler yapar?

Kendisini açıkçası tanımıyordum ama Dünya Kupası'nda oynadığı maçlarda tanıma fırsatım oldu. İyi bir futbolcuya benziyor. Ama Real Madrid farklıdır. İçinde çok yıldız barındırır. Hiçbir zaman iyi futbolcu olmak, orada uzun yıllar görev alacağın, takımın kesin bir parçası olacağın anlamına gelmez. İmza attığın andan itibaren yapabildiğinin en iyisini yapmak zorundasın. Onun için de aynı şey geçerli. Umuyorum Real Madrid için de bu transferle ilgili her şey yolunda gider.

-Neden 14 numaralı formayı giyiyorsun?

Çünkü idollerimden biri Johan Cruyff'tu. Sadece oyunu değil, saha dışındaki karakteri de beni çok etkiliyordu. Bunun dışında 14 numaralı formayla hep başarılı maçlar çıkardım. Bir anlamda uğurum olduğunu söyleyebilirim.

-Formanda önceden "Guti Haz" ismi yazıyordu. Beşiktaş'ta neden sadece "Guti" yazıyor?

H; annemin soyadı Hernandez'in, A; oğlum Aitor'un, Z; kızım Zaira'nın baş harfleri. Beşiktaş'taki formamda "Haz" yazmaması başkanımızın verdiği bir karardı. Sadece "Guti" yazmasının zihinlerle daha açık olarak yer alacağını düşünüyor. Benim için de yazıp yazmamasının o kadar önemi yok. Sonuçta o harfler zaten benim kalbimde.

-Çocuklarının isimleri İspanyol isimlerine pek benzemiyor...

Aitor Bask ismi, Zaira ise Arapça. İspanya'dayken küçük bir kız çocuğu fotoğrafını imzalatmak için yanıma gelmişti. İsmi Zaira'ydı ve çok hoşuma gitti. İnternetten anlamına baktım; tomurcuk veren çiçek demek. Bunu da beğenince kızıma verme kararı aldım.

-Manken kız arkadaşın Noelia Lopez, burada da işini yapmayı sürdürecek. Sen de onunla beraber defilelere çıkmayı düşünüyor musun?

Hayır... Herkes kendi işini yapsın. Hayatımda hiç defileye çıkmadım ve çıkmayı da düşünmüyorum.

-Şimdiye kadar iki sinema filminde yer aldın. Türkiye'de de oyunculuk yapmayı düşünür müsün?


Aslında o filmlerde tam anlamıyla oynadığım söylenemez. Çok küçük sahnelerde rol aldım. Burada enteresan bir teklifle gelinirse ve kulüp de buna izin verirse tabii ki değerlendirebilirim.

-Dövmelerinin anlamını öğrenebilir miyiz?

Sol bileğimde çocuklarımın isimleri Aitor ve Zaira yazıyor. Sol kolumda tamamen bir kompozisyonla kaplı. Buradaki iki kelime dürüstlük ve saygı... Benim için hayatın özelliğine denk iki kelime. İki haç; babamla annem için. Kız kardeşimin Arapça ismi de yazıyor. Haçların hemen yanında Meryem Ana ve Hz. İsa var.

Daha üst tarafta her erkeğin hayali olan bir huri yer alıyor. Melek ve şeytanı temsil eden 666 sayısı da kompozisyonun içinde. Bana göre hayatta öyle dönemler vardır ki; bazen meleğizdir, bazen şeytan. Sağ kolumda yine çocuklarımın isimlerinin baş harfleri var. Kelebekler de çok sevdiğim hayvanlar. Dirseklerimdeki iki yıldızı çocuklarım için yaptırdım çünkü onlar benim hayatımın yıldızları. Ensemde "Friends for life" yazıyor. Miami'de en yakın arkadaşımla birlikte yaptırdık. Belimdeki dövme ise lotus çiçeği.

-Al Pacino hayranlığınıza gelelim...

Çok aktörle tanıştım ama Al Pacino'yla tanışma şerefine maalesef henüz erişemedim. Onun aktörlüğüne ve profesyonelliğine inanılmaz bir aşkım var. Kabiliyetine hayranlığım ve saygım var. Ayrıca kişisel olarak hayata bakış açısına saygı duyuyorum. Bütün filmlerini defalarca izledim. Hatta bugünlerde Godfather üçlemesini yeniden izlemeye başladım.

-Peki, hiç mafya babası olmayı hayal ettin mi?

Hayat risklerle doludur ve hepimiz bunu her gün yaşıyoruz.
 

Sporname Haberleri