Gazeteci Mehmet A. Kancı, 7 Kasım'da Hollanda'da oynanan Ajax-Maccabi Tel Aviv maçında İsraillilerin provokasyonlarını AA Analiz için kaleme aldı.
***
Gazze Şeridi ve Lübnan’da yaptığı katliamlarla yetinmeyen İsrail, Ajax-Maccabi Tel Aviv maçını spor zemininden çıkardı ve sporu Filistin devleti fikrine destek veren uluslararası toplum üzerinde baskı yaratmak amacıyla düzenlediği hibrit saldırıya alet etti.
İsrail’in modası geçmiş “mağduriyet” oyunları tiyatro olarak dahi tanımlanamayacak kadar sefil ve bir ilkokul müsameresi kadar basit bir düzeyde sahneleniyor. Bu sahnenin son olarak kurulduğu yer ise Hollanda’nın başkenti Amsterdam oldu. Avrupa Futbol Federasyonları Birliği (UEFA) Avrupa Ligi’nde Ajax ile oynayacağı maç için Hollanda’ya giden Maccabi Tel Aviv takımı, oynadığı futboldan ziyade, Binyamin Netanyahu hükümetinin provokasyon enstrümanı olarak adını tarihe yazdırdı.
İsrail gazetesi Jerusalem Post 5 Kasım’da yayınladığı haberde provokasyonun yolda olduğunun işaretini vermiş ve hazırlanan planı bir nevi açık etmişti. Jerusalem Post’un haberine göre İsrail gizli servisi MOSSAD’dan bir grup ajan Maccabi Tel Aviv takımını ve taraftarları korumak üzere Amsterdam’a gönderiliyordu. Bu ajanların ne işe yaradıkları maç günü 7 Kasım’da sabah saatlerinden itibaren kentte görülmeye başladı.
Taraftar görünümlü İsrail ajanları şiddeti sabah saatlerinde başlattı
Sabah saatlerinden itibaren Maccabi Tel Aviv taraftarı görünümündeki MOSSAD ajanları ve yarı zamanlı İsrail askerleri, Amsterdam sokaklarında Filistin’e destek veren bina ve işyerlerine saldırmaya başladı. Bu kişiler Filistin bayraklarını asılı oldukları yerlerden alıp, konutların ve iş yerlerinin sahiplerine hakaret etti. Taraftarlar, mart ayında Atina’da yaptıkları gibi karşılaştıkları Arap kökenlileri tartaklayıp linç girişiminde bulundular.
Gün boyunca tüm bu vakaları izlemekle yetinen Hollanda polisi, maçın oynanacağı Johan Cruijff Arena’ya gidişleri esnasında nefret saçmaya devam eden İsrailli taraftarlara da eşlik etti. ''Gazze’de hiç okul yok, çünkü hiç canlı çocuk bırakmadık'' gibi barbarca sloganlarıyla stadyuma yürüyen İsrailliler ne Hollanda ne UEFA makamları için bir nefret suçunun konusu olmadı.
Filistin’e destek olabilecek her türlü sembolün yasaklandığı Avrupa topraklarında Gazze halkına ve İslam dinine nefretin alenileştirilmesini tüm dünya izledi. Irkçı Maccabi Tel Aviv taraftarları bununla da yetinmedi. Taraftarlar, stadyumda İspanya’nın Valencia bölgesinde sel felaketi nedeniyle hayatını kaybeden 200’den fazla İspanya vatandaşı için 1 dakikalık saygı duruşu çağrısı yapıldığında dans edip şarkı söylemeye, tezahürat yapmaya devam etti. Gazze’deki katliamı izlerken zevk duyan bir güruhun, Filistin devletini tanıyan bir ülkenin vatandaşlarının ölümünden keyif alması da şaşırtıcı bir manzara değildi.
İsrail'in algı operasyonu
Tüm bu provokasyon silsilesi, maçın bitiminin ardından aynı taşkınlıkların sürdürülme teşebbüsüyle devam etti. Ancak Amsterdam’da Filistin davasına destek verenler de artık sokağa inmişlerdi ve Irkçı İsraillilerden bazıları kendilerini Amstel Nehri’nin soğuk sularında buldu. Bazıları da küstahlıklarının bedelini ödeyeceklerini anladıkları anda bildikleri tek dilden konuşarak kendilerini kurtarmaya çalıştılar ve Filistin destekçilerine para teklif ettikleri görüntüler sosyal medyaya yansıdı.
İsrail’in planladığı gerçek hedefi içeren oyunun ikinci perdesi ise 8 Kasım sabahı başladı. Sosyal medya üzerinden harekete geçen İsrail dezenformasyon mekanizması, 7 Kasım günü boyunca yaşananları sis perdesinin ardına gizleyerek, Maccabi Tel Aviv taraftarlarını “pogrom” kurbanı olarak göstermeye kalktı.
İsrail hükümetinin önde gelen meczup mensuplarından aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir'in konuya dair yorumları, hazırladıkları pespaye oyunun hedefini de ortaya koyuyordu. Ben-Gvir “Amsterdam’da yaşananlar tüm Avrupa ülkeleri için radikal Müslüman şiddetine uyarı niteliğinde”, “Orta Doğu’daki İslami terörizme göz yumanlar yarın bu terörizmle evlerinde, Avrupa’da karşılaşacak”, “ Kurbanlar bugün İsrailliydi, yarın Avrupalılar olabilir”… gibi açıklamalarda bulundu. Ben-Gvir'in bu açıklamalarıyla “mağduriyet şovunun” gerçek hedefinin İsrail’e silah ambargosu uygulanmasına karşı bir ön alma girişimi, Filistin devletinin daha fazla ülkede tanınmasına yönelik bir operasyon olduğu da böylece netleşti.
Uluslararası kuruluşların itibarı zedelenmeye devam ediyor
Sebep-sonuç ilişkilerini çarpıtma uzmanı bu çirkef güruhun olası komplolarına karşı 28 Kasım’da Beşiktaş ile Maccabi Tel Aviv arasında oynanacak karşılaşmanın 4 Kasım’da tarafsız sahaya alınmasına siyah beyazlı kulübün verdiği onayı ve güvenlik bürokrasimizin vizyoner tavrını da takdir etmek gerekir. Amsterdam’da yaşananlarla ilgili olarak UEFA'nın işlevi de sorgulanmaya açılmalıdır.
Maccabi Tel Aviv taraftarlarının yaptıklarını bir başka ülke vatandaşları hatta Türk vatandaşları yapsaydı acaba bugün neyi tartışıyor olurduk? Herhalde Türk futbol takımlarına verilecek yıllar sürecek cezalar ya da oynanacak yüzlerce seyircisiz maç gündemimizde olurdu. UEFA, dünyada 400 günden uzun süredir sürüp giden katliama seyirci kalan diğer çok taraflı uluslararası kurumlar gibi itibarını 7 Ekim günü çöpe attı.
[Gazeteci Mehmet A. Kancı, Türk dış politikası üzerine analizler kaleme almaktadır.]