Batman'daki tango kursu ve aldığı tepkiler üzerine medyada yer bulan haberler Gazete Habertürk'te de ilginç bir çatlağa yol açtı. Haber göre Batman'da sınırlı bir katılımla tango kursu açılıyor. Ama muhafazakar bazı çeveler de kursa tepki gösteriyorlar. Habere sonradan bazı tekzipler aldığı için henüz netlik kazanmış değil.
Ancak konumuz zaten haberin kendisi değil. Haberin Gazete Habertürk'te yol açtığı çatlak. Gazetenin tepe ismi Fatih Altaylı ile köşe yazarı Nihal Bengisu Karaca arasında ilginç bir tartışma baş gösterdi.
Altaylı bugün hem Karaca'nın yazısını eleştirmiş hem de konuya bakışını ortaya koymuş. Altaylı'ya göre Batman'daki tango kursunun özgürlüğü türbanlı öğrencilerin üniversitede okuma özgürlüğünden fark arz etmiyor ve bu nedenle sahiplenilmesi gerekiyor. Karaca ise konuya daha farklı bir yerden bakıyor. Karaca'ya göre bu bir özgürleşme sorunu değil, sosyolojik bir mesele.
İşte Altaylı'nın yazısı:
Özgürlükçülük ve samimiyet
Mustazaf-Der’in Batman’da açılan bir tango kursuna karşı “tehdit” gibi açıklamasını manşet yaptık. “Özgürlükçü demokratlardan” çıt çıkmadı. Çıkmasını da beklemiyordum doğrusu.
Niye çıkmadığını bugün biraz olsun anladım. Nihal Bengisu Karaca’nın bugünkü yazısını okursanız siz de anlarsınız. “Batman’da tango olmaz; çünkü Batman’ın geleneklerine, töresine aykırı bir durum” mealinde yazmış Nihal Bengisu Karaca.
Yazı doğru. Karaca işin gerçeğini yazıyor. Türkiye’nin yüzde 80’i de Nihal Bengisu Karaca gibi düşünüyordur eminim. Hatta belki yüzde 90’ı. İyi de, o zaman nerede kaldı “özgürlükçülüğümüz”, bireysel özgürlüklere verdiğimiz önem. Lafta mı?
Batman’daki tango kursuna karşı çıkmak, bana göre zurnanın “zırt” dediği yerdir.
Batman’da bir ferdi vahidin tango kursuna gitmek istemesi ile herhangi bir başörtülü kızın başı örtülü halde üniversiteye gitmek istemesi arasında hiçbir fark yoktur.
Birileri kendinde Batman’daki tango kursuna karşı çıkma hakkını görürse,
başka birileri de kendinde başörtülü kızları üniversiteye sokmama hakkını görür.
Hatta bunu yasa haline bile getirir eğer gücü varsa.
Siz Batman’daki 6 çiftin tango yapma, tango dersi alma hakkına saygı duymaz ve bu hakka sahip çıkmazsanız, başkalarının sizin talep ettiğiniz haklara sahip çıkmasını isteme hakkını kaybedersiniz.
İşte sözde özgürlükçülerle benim ayrıldığım kavşak da burası.
Ben başı örtülü kızın üniversiteye, en azından özel üniversiteye gitme hakkını da savunuyorum, Batmanlı çiftlerin tango yapma hakkını da.
Ve aklınıza gelebilecek her türlü özgürlüğü.
Bunları savunduğum için kendimi asla bir özgürlük savaşçısı gibi de görmüyorum.
Ben insanı, insanlığı, insanların diledikleri gibi yaşama hakkını savunuyorum.
Kendini özgürlük savaşçısı olarak tanımlayanlardan da en azından bu kadarını bekliyorum.
Tabii samimi iseler.
Nihal Bengisu Karaca'nın yazısı:
Batman'da tango
Bu durum genç kızlar için de epey tehlikeli bir sürece gebe.
BATMAN’da bir grup arkadaş tango dersi almaya başlamış ve haberlerde geçen o ki, şehrin mustazafları, bu arkadaşlara tangolu fetvalar ve tehditler göndermeye başlamış.
Sabrımızın bir sınırı var demişler. TV görüntüleri, kalabalık bir grubu tango yaparken gösteriyor ama Habertürk’e bağlanan Batman Kültür Derneği yetkilisi Yavuz Ekinci’ye göre hepi topu altı çift var. Ekinci’nin söylediği daha önemli bir şey var: “Ne kursa devam edenler ne de dernek yetkilileri şu ana kadar herhangi bir tehdit almış değiller.”
Ben o altı çiftin sayısının artacağına, ilgi duyanların da haber bültenlerinde geçtiği gibi “şehre dışarıdan gelen memur ya da öğretmenler” ile sınırlı kalmayacağına eminim.
Neden? Çünkü “özenmek” en çok Batmanlının hakkı.
İzmir’den, Muğla’dan gelen öğretmen ya da memurdan çok, asıl Batmanlının filmlerle, dizilerle bir şekilde arzu nesnesi haline getirilmiş “Batılı” ve “haz eksenli” bir hayata özlem duymak ihtiyacı içinde olacağını varsaymaktayım. Kaçıp gitmek Batmanlardan, derdi-hevesi içinde olan gençlere bilhassa, cazip gelecektir böyle okazyonlar. Çünkü canları sıkılmaktadır ve epeydir bu haldedirler. Batman’da tango, bir “özgürleşme projesi” gibi görünecektir ona. Ve bu durum, genç kızlar için de epey tehlikeli bir sürece gebe.
MADAM BOVARY SENDROMU
Çok belli çünkü. Bu kadar ateşli bir dans eşliğinde, öyle metropol evlatları gibi yaz aşkı-kış aşkı-ara gazı aşkı filan da görmediğin için, miden pırpırlanacak, kesin âşık olacaksın partnerine; hatta sokaktan geçen birine. Tangonun libido dediğimiz şeye perende attırdığını anlamak için bu dansı bir kere televizyonda izlemek yeterli. Orada devreye aile meclisi giriyor, ağabey dayağından erkenden evlendirilmeye, hatta ısmarlanmış intihara kadar genişleyen bir skala söz konusu.
Diyelim bu kadar sert olmadı. O zaman sırada Madam Bovary sendromu var. Yok, tango yapan, Madam Bovary olur demiyorum. Kitabı iyi okuyan gözlerin çoktan anlamış olduğu satır arasını hatırlatıyorum. Biliyorsunuz aslında her şey Emma Bovary’nin bir partiye gitmesiyle başlar... O ev, o eğlence, yapılan danslar ve yüksek sınıfın farklı, heyecan verici ritüelleri, seremonileri, kısaca ortamın aurası öylesine çarpar ki Emma’yı, sonra yaşadığı tüm yasak ilişkiler aslında orada hissettiği duyguyu arayışın umarsız çabasından ibarettir.
Romanın asıl meselesi, evli bir kadının yasak ilişkileri değildir.
Asıl mesele, kendi habitatının gerçeklerini unutmanın ve beklenti çıtasını yükseltmenin yarattığı mutsuzluktur.
Daha iyi bir hayata özenmenin kötü bir yanı yoktur, hatta “özenti”nin aşırıya kaçmayan dozu insanı geliştirir bile. Ancak “Batman’da tango” beklenti çıtasını fazlaca yukarı çekmektir. Oysa hayat kalitesinin çıtasını yukarı çekecek olan tutku ve arzu değil, çaba ve gayrettir. Üstelik o hayata, içinde bulunduğun topluluğun saygısını yitirmeden ulaşmak durumundasın.
Zira...
1) Saygı duymadıkları an boğarlar,
2) Bir süre sonra sen de kendine saygı duymayı yitirebilirsin, bu da eşittir
manevi yıkım anlamına gelir.
Sen bakma kentli ve kendilerince aydınlanmış kadınların oturdukları yerden
“Kalıplarınızı kırıııın, tabularınızııı yıkın” diye talkın vermelerine. Sen, tango dersinle evin arasındaki mesafede “Dans ediyorum o halde varım”a ikna edebileceğin 20 kişi bulamazsın.
Diyeceğim o ki, hayatın başlangıcındasın henüz ve bu en manalı hedefler için bile birilerini ikna etmek zorunda olduğun dönem. O halde bir süre daha sık dişini, bir “özgürleşme projesine” duyduğun ihtiyacın motivasyonunu tutkularının çektiği yolda harcama. Şimdi önemli olan, hayat kaliteni yükseltmek için geçeceğin eşikler açısından gereken küçük özgürlük alanlarını yitirmemendir. İyisi mi otur dersini çalış. Bir süre sonra görürsün zaten, çalışa çalışa, çalışmak da dans etmek kadar zevkli gelmeye başlayacak.