Allah Azze ve Celle’ye dua edilirken kendi zât ismi olan ve “ism-i azam” denilen o en büyük isim ile yakarıldığında duanın kabul edileceğine inanılır. İsm-i Azam hakkında çeşitli hadisler ve rivayetler mevcut. Varlığın nuru ve Allah’ın aziz nebisi şöyle buyurmuşlardır: “Besmele Allah’ın isimlerindendir ve besmele ile Allah’ın ism-i azamı arasında, gözün beyazlığı ile siyahlığı arasındaki yakınlık vardır.”
(+) |
İlk gelen ayet-i kerime Besmele-i Şerife’dir. Besmeledeki ilk isim ise “Allah” ism-i şerifidir. Sonra “Rahman” ve “Rahim” isimleri zikredilir. Her hayırlı işe başlarken de yine besmele ile başlanır. Böylece Allah’ın rahmeti, hayır ve bereketi ümit edilir.
Farklı zamanlarda farklı rivayetler
Esma Bin Yezid’den rivayetle; Hak ile batılın arasını kesen, Allah’ın kılıcı Hz. Peygamber’in (s.a.v) şöyle buyurduğu bildirilmiştir: “Allah’ın en büyük ismi/ism-i azamı şu iki ayeti kerimedir: ‘Sizin ilahınız bir olan ilahtır. O’ndan başka ilah yoktur, O Rahim ve Rahman’dır’ ve Âl-i İmrân suresinin başındaki ilk ayeti kerimelerdir: “Elif, Lam, Mim; Allah kendisinden başka ilah olmayandır. O, Hayy ve Kayyûm’dur.”
(+) |
Bir başka rivayette ise, “İsm-i azam, Âl-i İmran ve Hadîd surelerinin başındaki ayet-i kerimelerdir” buyurmuştur.
Büreyde’den rivayet edilen bir başka hadiste de, tevhidin kilit ve anahtarı olan Allah’ın o nazlı Rasul’ü (s.a.v) bir adamın şöyle dua ettiğini işitmiştir: “Ey Allah’ım! Senin Allah olduğunu, senden başka ilah olmadığını, Ehâd, Samed, doğmamış ve doğrulmamış olduğunu ve senin dışında hiçbir ilah olmadığını müşahede etmek istiyorum.” Bunun üzerine, ümmetinden her ferdin ayağının topuğunu bir defa öpebilmiş bir kum tanesi olmayı arzulayacağı Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Canımı elinde tutana yemin ederim ki, bu adam ism-i azam ile dua etmiştir. İsm-i azam ile dua edenin duası kabul olur, istediği verilir.”
Görüldüğü gibi, Allah’ın Rasul’ü (s.a.v) farklı zamanlarda ism-i azam için farklı rivayetlerde bulunmuştur. Bunun sebebi ise, yaşanılan o zaman diliminde, kişinin bulunduğu o durumda ve dua eden şahsın yaratılışındaki baskın olan esmada gizlidir.
Bana küçüğünü gösterin…
(+) |
Kula düşen vazife ise; kendi haline hükmeden ismin ne olduğunu tespit etmek, (zira kulun her halinde Allah’ın bir ismi diğerlerine göre daha baskındır) muradını, dileğini karşılayacak ismi belirlemek, (kalbinin yumuşamasını isteyen kişinin, merhamet kazanabilmesi için “Rahman” ve “Rahim” isimlerini zikretmesi gerektiği gibi) ve şerefli bir vakitte o anda hükmü daha baskın olan ismi de şefaatçi edinerek Rabb’ine bu halde, bu isimlerle yakarmaktır. Böylece ism-i azamın keyfiyeti yerine gelmiş olur.
Beyazıd-ı Bistamî (r.a)’ya ism-i azamın ne olduğu sorulunca, o şöyle cevap vermiştir: “Bana küçüğünü gösterin, ben de size büyüğünü göstereyim. Allah’ın isimlerinin hepsi büyüktür. Dürüst ol, hangi isme bağlanırsan bağlan, o isim seninle birlikte faal olur.”
dunyabizim.com