ALLAH'ın yanısıra başka ilahlar kabul etmenin, ALLAH'a şirk koşmak olduğu herkesin malumudur. Bu doğrudan Allah’a şirk koşmaktır. Ne var ki şirk bundan ibaret değildir. ALLAH’a şirk koşmak, başka yöntemlerle de olur.
Kıyamete kadar hükmü baki olan vahyî hükümlerin çağın gerisinde kaldığını iddia etmek doğrudan ve sinsice Allah’a şirk koşma yöntemlerinden biridir (Şura, 21; vd). Allah’a şirk koşmak, Kur’an-ı Kerim’de en büyük zulüm kabul edilmiştir.
Allah’ın, Peygamberi’ne verdiği dini açıklama ve haram helal kılma yetkisini ona çok görüp ya da makbul hadisleri de tarihsel veya çağdışı addederek sünnette belirtilen hükümlerin yerine, gerçek din diye keyfi hükümler ileri sürmek de yine Allah’ı şirk koşmanın yollarından biridir (pek çok ayet; ayrıca Tevbe, 29; vd. ).
Zamanımızın en büyük fitnesi bu iki tür şirktir. Malumdur ki Peygamber (s.a.v.), ayetleri okumak, açıklamak, öğretmek ve yerine göre dinde müstakil hüküm koymakla da görevlidir.
Dinde temel delillerin Kur'an ve sünnet (hadis) olduğu gerçeğine kimse itiraz edemez. Sahabeden itibaren İslam müctehidleri, bu iki kaynakta hükmü açıkça gelmeyen veya hiç bulunmayan konularda içtihad etmişlerdir. Dolayısıyla yukarda zikredilen iki büyük fitneye asla düşmemişlerdir. Sahabe ve sonradan gelenlerin, nasslar üzerindeki içtihat ve açıklamalarını gözardı ederek, bunların yerine günümüzde kişisel sapkın görüşlere bir de bu açıdan bakmak elzem ve ehemdir.
Ne yazık ki zamanımızda, oryantalistlerin vahyetmeleri (!) sebebiyle Allah’a şirk koşan epey bi yerli oryantalist güruh peydah olmuştur. Unutmayalım ki Şeytan, hakk suretinde insana yaklaşır.
Öyleyse imanımızı, ilmimizi, amelimizi... ALLAH'a emanet edelim. Bunun için de itikadi ve ameli bilgimizi de Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’in gerçek varisleri olan salih ve muslih olan hakiki alimlerimizden ve onların bıraktığı kaynaklardan almaya özen gösterelim ki bu yol, Kur’an-ı Kerim’de haber verilen “sebilü’l-müminin=müminlerin yolu”dur. vesselam.
-Prof. Dr. Orhan Çeker