Cem Küçük’ün dikkat çeken yazısı:
Dünyada da medya kurumu hep ikiyüzlü olmuştur ama Türk medyası kadar riyakârlığın ve sahtekârlığın olduğu bir memleket herhalde yoktur... Yıllardır köşe yazarlarını okur, arşivler tutarım. Bizdeki gibi kepaze bir medya düzeni hiç olmadı. Perde arkasında başka, perde önünde başka konuşan gazeteci tayfası ancak bizde olur.
DERYA SAZAK’IN OYUNLARI!
Milliyet'in genel yayın müdürü iken gazetesinden kovulan Derya Sazak aylardır mağduru oynuyor. Derya Sazak önce halefi Tayfun Devecioğlu'nun Milliyet'ten gitmesi için elinden gelen her şeyi yaptı. Her yerde Devecioğlu'nun Zafer Mutlu'nun adamı olduğunu söyleyerek Devecioğlu'nun kovulma zeminini yaratmak istedi. Milliyet ve Vatan'ın başında olan Zafer Mutlu Haziran 2011'de Milliyet-Vatan'dan ve medyadan tasfiye edilmişti. Bu kovulmaya en çok sevinenlerden biri Derya Sazak'tı. Buna şahitlik eden o kadar çok gazeteci var ki! Bir başka meslektaşının kovulması için uğraşan ve bu duruma sevinen adamın şimdi mağduru oynaması kusura bakmayın ama insanın midesini bulandırıyor. Sazak, Mutlu'dan sonra Devecioğlu'nun kovulması için de uğraştığını Milliyet gazetesi içinde bilmeyen yok. Hatta ben yakinen biliyorum ki Devecioğlu'nun gönderilmesi konusunda hükümetyetkililerine ricalarda bulundu Sazak...
TRT’DEN KAZANDIĞI PARALAR!
Tam 5 sezon boyunca hiç izlenmeyen bir TRT programından yüklü miktar para kazandığını unutturmak istiyor Sazak. Acaba hükümet sayesinde TRT'den kazandığı paraların Napoli'den satın aldığı teknede bir katkısı olmuş mudur? Şimdi mağdur pozlarında kitap yazıyor. Elbette hiç kimse bu şahsın samimiyetine inanmıyor. Çoktan unutuldu gitti Sazak. Paralel örgütün kanalları dışında hiç kimse bu şahsa itibar etmiyor...
PARALEL RİCALARI KIRMIYORDU
Paralel örgüt demişken Derya Sazak'ın paralel ilişkilerinin de ayrıca incelemek lazım. Çünkü Milliyet'in başındayken paralel yapının ricalarını (!) kırmıyordu. 28 Şubat sırasında da askerlerin ricalarını geri çevirmiyordu. O dönemki Milliyet'in darbeci manşetleri ortada. Vesayetçilerin emrine girmek konusunda tutarlı Sazak... Milliyet'in başarılı polis-adliye muhabiri Erdal Kılınç'ı sırf paralel yapının altın çocuğu olan polis şeflerinden biri istemiyor diye Emniyet'e gitmesini engelledi. Düşünebiliyor musunuz, sırf bir polis şefi istemiyor diye Erdal Kılınç'ın ayağı Emniyet'ten kesildi. Bir muhabirin işini yapmasına ket vurdu. Vatan Emniyet'te konuşlanmış paralel örgüt polisleriyle arası çok iyiydi Sazak'ın. Tabii aynı şekilde paralel yapının kara propaganda santrali Kuzguncuk elemanlarıyla da görüşüyordu. Bu dediğim olay 2013'ün başında meydana geldi. O dönemde paralelciler başka yayın yönetmenlerinden de istemedikleri muhabirlerin Emniyet'e gönderilmemesini istediler.
DEMİRÖREN AİLESİ BİR KONUŞSA…
Aslında Erdoğan, Yıldırım, Tayfun ve Meltem Demirören konuşsa Sazak hakkında neler neler oraya çıkacak ama edeplerinden susuyor bu aile... Erdal Kılınç'ı etkisiz hale getirdiği gibi paralel yapı aleyhine esaslı eleştiri yazmak isteyen Milliyet yazarlarını da sansürledi. Kendisi açıklasın, Cemaat hakkında hangi yazarların yazılarını sansürledi? Kuzguncuk mu ricacı oldu acaba? Sakın kimse bana Aslı Aydıntaşbaş ve Kadri Gürsel'in eyyamcı cemaat eleştirilerini söylemesin. Aydıntaşbaş ve Gürsel'in cemaate sözde eleştirilerinin hepsi danışıklı dövüştür. Numaradan eleştiriler yapıp cemaatin aşil topuğuna dokunan yerlerden kaçar bu iki Milliyet yazarı. Nitekim Gürsel, Al Monitor'a yazdığı yazıda Erdoğan için çıkış yok, meşruiyetini kaybetmiştir şeklinde yazacak kadar kendini kaybetti. Nitekim bu tuhaf hali geçenlerde konuştuğum Balyoz sanığı bir generalin oğlu da farketmiş. Sözleri aynen şöyle...
NASIL GÜLEN CEMAATİ ÇİZGİSİNE GELDİLER?
Aslı Hanım ve Kadri Bey nasıl olur da cemaatin istediği çizgiye gelir inanamıyorum. Cemaatin binlerce insanı sahte kanıtlarla içeri atan bir çete olduğunu çok iyi biliyorlar. Bunu da yazıyorlardı ama birden döndüler bu gerçeği inkar ediyorlar. Resmen cemaat yandaşı oldular. Cemaat Tayyip Erdoğan'ı da bizim babalarımızı içeri attığı gibi tutuklamak isteyince birden cemaat lehine döndüler. Şimdi de hala bizlerin mağdur olduğumuzu yazıyorlar ama bizi mağdur eden çeteyi ısrarla koruyorlar. Bize bu zulmü yapanı kollayıp bizim mağdur olduğumuzu söylemenin hiçbir anlamı yok. İçerdeki tüm cemaat mahkumları kendilerine sitem ediyor.
Tablo şu an aynen böyle... Bu haklı çığlık sadece Kadri Gürsel ve Aslı Aydıntaşbaş için değil Ertuğrul Özkök'den Ahmet Hakan'a, Yılmaz Özdil'den Cüneyt Özdemir'e şu an Erdoğan içeri girsin diye paralel yapının hizasına geçmiş tüm yazarlar için geçerli. Bu isimler de sahte kanıtlarla mağdur olanların sözde hakkını hala savunuyor ama bu sahte kanıtları üretenin paralel yapı olduğu gerçeğini kasten inkar ederek çeteyi koruyorlar. Oysa 2009-12 döneminde açık açık Fethullahçı çete insanları sahte kanıtlarla içeri atıyor derlerdi. Şimdi bu çete benzer sahte kanıtlarla Erdoğan'ı tutuklamak isteyince bu arkadaşlar nazarında kıymete bindi...
İLKESİZ, OMURGASIZLAR TASFİYE OLACAK!
İşte böyle ilkesiz böyle omurgasız ve anti-demokratik olduğunuz için çok yakında hepiniz yavaş yavaş Derya Sazak gibi medyadan tasfiye olacaksınız. Sakın o zaman siz de mağduru oynamaya kalkmayın. İlkesizliğiniz ve oportünist kimliğiniz yüzünden miadınız doldu, hükümetin baskısından değil. Hükümet istese bile sizi kurtaramaz. Miadı dolan her mal gibi sizler de artık raflardan kaldırılacaksınız.
HABER10