Elif Ergu'nun haberi
AĞAOĞLU Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ağaoğlu, projelerinin çoğunun İstanbul'da olduğunu ama Türkiye genelinde inşaat sektörünü tetiklediklerini söyledi. Ağaoğlu, "Son reklam kampanyasından sonra 1 haftada 2 bin daire sattık. Gömlek değil ev sattım ben. Van'daki, Konya'daki inşaatçı arayıp benim sayemde ev sattığını söylüyor" dedi.
TÜRKİYE'NİN ekonomi ve siyasi alanda önemli gelişmeler kaydettiğine de değinen Ağaoğlu, "Siyasi istikrar çok önemli. Eğer çok büyük aptallık yapmazsak Türkiye önümüzdeki 5 yılda uçar. Nereye gitseniz Türk işadamlarıyla karşılaşıyorsunuz. Türk işadamlarının kendine güveni geldi. 10 yıl içinde dünyanın ilk 10 ülkesinden biri oluruz aptallık yapmazsak..." diye konuştu.
Ali Ağaoğlu 2010'da adından en çok söz ettiren işadamlarından biriydi. İddialı projeler açıkladı, peynir ekmek satar gibi ev sattı. Şirketinin projelerini tanıtan reklamda kendisi de oynadı. Reklam yıldızı oldu! Bir haftada 2 bin daire satarak rekor kırdı. Malum, Ağaoğlu renkli bir kişilik. Özel hayatıyla da gündemde, lüks arabalarıyla da... Ama bu kez Ağaoğlu'na ne yeni projelerini sordum ne de aşklarını...
Ali Ağaoğlu'yla ilk kez siyasetten, Türkiye'nin geleceğine ilişkin görüşlerinden konuştuk. Röportaja başlamadan önce Ağaoğlu'nun masasında bir zarf gözüme takıldı. Üzerinde Ağaoğlu'nun fotoğrafı vardı ve adres olarak, 'Ali Ağaoğlu-İstanbul' yazıyordu. Mektup Gümüşhane'den gelmiş. Ali Ağaoğlu, İstanbul'da projeler yapıyor ama ondan beklentiler büyük!
Kaç yıldır iş yaşamındasınız? 2010 iş yaşamındaki kaçıncı yılınız?
Ben daha ısınma turlarındayım. Kaç yıl geride kaldı bilmiyorum. Kendimi daha yolun başlangıcında hissediyorum. Daha ayağımı çizgiye koymadım. 2011'de umarım koyarım!
2010'da çok ön plandaydınız. Sizi 2002-2003'ten bu yana tanıyoruz. Kaç yıldır emek veriyorsunuz, nasıl sıçrama yaptınız?
İşini doğru yapınca başarı peşinden geliyor. Ben hayatımda şu olacağım demedim. İlk başlarda babama kendimi kanıtlamak istedim. Ama daha sonraki yıllarda işimi iyi yapmaya, doğru ve dürüst çalışmaya odaklandım, başarı da arkasından geldi. Öyle hiçbir şey kolay olmuyor. Çok çalışmadan başarı kazanmak mümkün değil. Yıllar da geçiyor...
22 yaşındayım!
Kabul ettiniz yılların da geçtiğini...
1954 doğumluyum. 22 yaş yapıyor değil mi?
Matematiğim sizinki kadar kuvvetli değil!
22! Babam da zamanının başarılı işadamlarındandı. Bana en büyük iyiliği de inşaat işine beni çocuk yaşta sokmasıdır. Kendimi bildim bileli şantiyelerdeyim. Akdeniz ilk şirketimin adı. 30 yıl önce kurmuştum. Adım adım büyüdü işler. İşler büyüdükçe de tanındık...
Çok ön plana çıktınız...
Sanırım kişilik olarak ön plandayım. Ama bu her şeyi benim yaptığım anlamına gelmez. Kurumsallaşmaya da çok önem verdim. Bu şirket çok iyi bir ekiple yönetiliyor. Başarı varsa benim değil ekip çalışmasının...
Siz ne yapıyorsunuz, sizin sorumluluğunuz ne?
Ben arazi bulurum, proje gelişene kadar aktif görevdeyim. Günlük olayların içinde değilim. Ekibimle birlikte daha güzel şeyler yapacağız. İstanbul dünya başşehri olacak bir şehir. Biz ne yazık ki bu şehri gecekondu başşehri yaptık.
Düzelmesi mümkün mü? İmarsız, plansız yapılaşma var.
Mümkün. Hatalar giderilebilir, dersler alınıyor. Türkiye bunu başarabilir, İstanbul'u dünyanın en gözde şehri yapabilir. Türkiye hızlı gelişiyor. Bölgede değil dünyada bir güç olma potansiyeli var Türkiye'nin. Dünyada güç dengeleri de değişiyor. Türkiye söz sahibi bir ülke oldu.
Türkiye'nin geleceğinden çok umutlusunuz...
Ekonomide de siyasette de önemli gelişmeler gösterdi Türkiye. Türkiye'nin bu atılımından bizler de payımızı alıyoruz.
Cem Boyner'le söyleşi yaptım bundan bir ay kadar önce. 'Türkiye koptu gidiyor. Türkiye 5 yılda uçacak' dedi. Katılır mısınız bu görüşlere?
Eğer biz çok büyük bir aptallık yapmazsak Türkiye önümüzdeki 5 yılda uçar gerçekten de.
Ne gibi bir hatadan söz ediyorsunuz?
Siyasi istikrar. Bu çok önemli.
Türkiye'nin önünün açılmasının tek koşulu tek başına iktidar, hatta AK Parti iktidarı mı?
Particilik yapmam. Ama gelişmeleri görüyorum. Batı üretmiyor, doyum noktasında. Türk ekonomisi genç ve atılımcı. Türk insanı çok mücadeleci. Genç nüfusumuz fazla. Hırsımız büyük. Dünyada her dakikada kalkan uçakta mutlaka bir Türk var. Nereye gitseniz Türk işadamlarıyla karşılaşıyorsunuz. Türk işadamlarının kendilerine güveni geldi. 10 yıl içinde dünyanın ilk 10 ülkesinden biri olur, aptallık yapmazsak...
Olmazsa olmaz siyasi istikrar diyorsunuz...
Biz millet olarak iyi özelliklere sahibiz ama kötü özelliklerimiz de var. Uzlaşma kültürümüz az. Her hamle yaptığımız döneme bakmak lazım. Hepsi tek başına iktidar döneminde oldu. Rahmetli Turgut Özal dönemini hatırlayın, Menderes dönemine bakın. Siyasette maalesef uzlaşma kültürümüz zayıf. Tek başına iktidarda güçlü iktidar döneminde daha kolay karar alınıyor, daha kolay risk alınıyor. İnsanlar önünü daha rahat görüyor. Yabancılar da bunu çok yakından takip ediyor.
Türkiye'de üreten bir ekonomiden söz edebilir miyiz?
Hala üretiyoruz. İnşaat üretiyoruz. Otomobil sektöründe yan sanayi çok iyi. Teksitilde de iyiyiz. Eksiklerimiz de çok. Genelde fason üretim yapıyoruz, markalarımız yok. Ama dünya markası olma yolunda ilerleyen firmalarımız da var. Türk müteahhitleri Çin'den sonra ikinci konumda. Ağırlıklı olarak biz yurtiçindeyiz. Türkiye'nin Rusya'da dünya çapında iş yapan firmaları var. Katar'dan Afrika ülkelerine, Irak'a, Dubai'ye kadar çok iyi projeler yaptı Türkler, yapmaya da devam ediyor.
Siz de yurtdışında bir projeye başlıyorsunuz... Nasıl oldu, kaç yıldır böyle bir hevesiniz var? Arkası gelecek mi?
Markamızı yurtdışına taşıyoruz. Londra'nın en iddialı iki kulesini yapacağız. Kısmet olursa izinleri bitiyor. 6 ay oldu bu işe başlayalı. Biz devraldık bir girişimciden. Ama İngiltere Türkiye gibi değil. Bürokrasi Türkiye'deki gibi değil. Hızlı ilerliyoruz.
Siz siyasi istikrar, tek parti yönetimi diyorsunuz ama siyasi gerilim çok yüksek Türkiye'de. Kavga hiç bitmiyor. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan bu yana hiç tartışılmayan konular konuşuluyor, özerklik, iki dil gibi. Gerilim yok değil...
Türkiye'nin potansiyeli ve enerjisi var. Fındık kabuğunu doldurmayan olaylara çok zaman harcıyoruz. Bu konuda medya da hatalı. Olumsuzluklar çok ön planda. İyi haber yok gibi. Bakınca bu ülkede hep kavga var. Gerçekler var ama biraz da abartılıyor. Sürekli olumsuzluklar pompalanıyor. Tamam söz ettiğiniz konular çok önemli, katılıyorum size ama bunları kavga ederek değil uzlaşarak, ortak bir yol bularak çözmek gerekiyor. Türkiye'nin bu uzlaşma kültürünü mutlaka benimsemesi gerektiğini düşünüyorum. Birinin ak dediğine biri kara dedikçe uzlaşılmaz. Bu da halkta gerilim yaratır. Güven ortamı kalmaz, kimse önünü göremez. Niye bunlar yaşansın. Türkiye'nin büyük avantajları var. Bu avantajları değerlendirmek yerine niye birbirimizi yiyelim.
Popülist seçim vaatleri yok
2011'de seçim var. Seçim ekonomisi sizi endişelendiriyor mu?
Kısır tartışmalar, gerginlikler hep etkiliyor ekonomiyi. 2010'da da referandum çok gerdi. Ama artık biz bunlara alıştık. Nasıl kriz şerbetlisi olduysak bunlara da alıştık. Ben işadamıyım, particiliğim yok. Ama şunu görüyorum, eski popülist seçim vaatleri yok. 'Verdiysem ben verdim, sen ne veriyorsan 5 fazlasını ben vereceğim' söylemleri bitti. Bunlar yok. Genel ekonomik göstergelere göre fazla bir savurganlık yok. Eskiden seçim dönemlerinde bütçe talan edilirdi. Makro ekonomiye özen gösteriliyor şimdi.
Sizin İstanbul'da yaptığınız projeler Türkiye genelinde bir tetikleme yaptı mı inşaat sektörde?
Projelerimizin çoğu İstanbul'da ama Türkiye'de inşaat sektörünü tetikledik. Medyatik biriyim. Tanıdılar beni. Ofisim de herkese açık. Özellikle son reklam kampanyasından sora bir haftada 2 bin daire sattık.
Rekor bu değil mi?
Evet. Geçenlerde Damat&Tween;'in sahibi Süleyman Orakçıoğlu geldi. Ona sordum 'Bir haftada 2 bin gömlek satıyor musun? diye, 'Abi zor' dedi. Türkiye'nin her yerinde mağazaları var. Gömlek değil ev sattım ben. İnsanları alım yönünde destekledim ben. Van'daki, Konya'daki inşaattçı beni arayıp 'Abi sağol senin sayende ev satıyoruz' derken, çok mutlu oluyorum. Ekonomide 2 artı 2 her zaman 4 etmez, 5 ya da daha fazlası edebilir. Bu da beni çok mutlu ediyor.
Reklama çıkmadan önce bunun ters tepebileceğini hiç düşündünüz mü?
Benim en büyük özelliğim doğal ve inandırıcı olmak. Ben şeffafım. Hiçbir şeyi cilalamam ben. Kamuoyunda bana ters bakanlar da olabilir. 1980'den beri ben adım adım büyüdüm. Son zamanlarda tanındım. Ben 20, 25 sene önce aldığım arazilerde proje üretiyorum. Türkiye'nin en büyük tuğla fabrikaları benimdir. Sanayiciliğim de vardır. Turizme de 1988'de girdim. Seneler önce ekilen ağaçların meyvelerini topluyorum. O yüzden de sana 'daha ısınma turlarındayım' dedim. Reklama çıkarken de olumsuz hiçbir şey düşünmedim.
BALON DEĞİL! ONLARIN BEYİNLERİNDE BALON VAR!
Çok eleştiriler de var. Reklamda oynamanızın dışında. 'İstanbul'da her yer site, inşaat oldu. Bu konutlar fazla, satılamayacak, fiyatlar da şişti' diyenler var. Ne diyorsunuz bu eleştirilere?
Ağzı olan konuşuyor. Bir balon lafıdır oluştu, bazı akademisyenlerin ve uzmanların dilinde bir balon lafıdır aldı gidiyor. Nerede balon? İstanbul'daki konut stoğu ortada. İstanbul'da mevcut yapı stoğunun değişmesi için 2 milyon yeni yapıya ihtiyaç var. Biz yılda sektör olarak toplam en fazla 200 bin civarında konut üretiliyoruz. Konut miktarında balon yok. İhtiyaç var.
Ya fiyatlar?
Fiyata bakınca da balon yok. İstanbul'da satılan konutların metrakaresi 1.000-1.500 dolar arasında. Geneli böyle. 2.000 dolar üzerindekilerin genel içindeki payı yüzde 4-5. Konut kredilerine bakınca 50-52 milyar lira civarında konut kredisi stoğu var. GSMH'nın yüzde 4'üne tekabül ediyor. Bazı ülkelerde yüzde 100'ü geçer, Avrupa ülkelerinde yüzde 60'larda. Geri ödemelerde sorun yok. Çıkıp televizyonlarda 'balon oluştu' diyorlar. Akademisyenler bunu nasıl söylüyor? Fiyatta balon yok, kredilerde sorun yok. Sanırım bazı kişilerin beyninde beyin yok, balon var. Bunu da yaz böyle. Her türlü tartışma ortamında bunu herkesle konuşabilirim. İstanbul'da insanlar canlı canlı tabutta yaşıyor. Binaların çoğu kendi ağırlıklarını taşıyacak güçte değil. Binalarda deprem güvenliği yok, ısı yalıtımı yok. Hidroforlu dailere lüks daire denilirdi. Asansörlü, hidroforlu lüks daire denilirdi. Lüksün tanımı buydu. Çok şey değişti.
Siz İstanbul'a damga vuran bir proje yapmayı hedefliyor musunuz?
Yapacağız. Türk mimarla yapacağım kısmet olursa. 10 yıl benim için uzun süre, daha kısa sürede yapacağım.
Ayrıcalığım ve sempatim var, kimse bana servet düşmanlığı yapmaz
Geçenlerde siz de Rolls Royce arabanızla her yerde gezdiğinizi söylemişsiniz, hatta gecekondulara bile gidiyormuşsunuz. Kimse çıkıp size bir laf etmiyor mu? Herkes kucak mı açıyor?
Evet. Bir kez bir olumsuzlukla karşılaşmadım.
O zaman beni ve fotoğrafları çeken arkadaşımı da yanınıza alın, gidelim Rolls Royce'la gecekondularda gezmeye...
Seve seve senle gezeriz! Ben halktan geldim, halka içiçeyim. Rolls Royce arabaların en pahalısı.
Nerede gezdiniz siz?
Ben 1 Mayıs'ta Gaziosmanpaşa'da gezdim. Yanımda avukatım vardı. Hiçbir şey olmadı. Oraya o gün polis bile giremiyordu. Ben her zaman her yerde gezerim. Kadınlar başörtülü, başörtüsüz, çok şık, genç yaşlı gelip benle tanışıyor. Sohbet ediyor. Kimse yanıma gelmeye çekinmez. Servet düşmanlığı yok Türkiye'de.
Nedir bunun sırrı?
Ayrıcalığım ve sempatim var. Bu da çok güzel.
Yaşam felsefeniz desem...
Hayatımda hep göründüğün gibi ol, olduğun gibi görün, derim. Hiçbir yerde rol yapmam.
Yemek kulübüne bile üye değilim siyasete girmeye niyetim yok
Babanızın sizi yetiştirme biçiminden söz ettiniz. Siz çocuklarınızı nasıl büyüttünüz?
Ben mümkün olduğu kadar çocuklarımı iş toplantılarına sokuyorum. Bir çocuğum 5 yaşında. Diğerleri büyük. Alican Londra projesinin başına geçecek. Orada okudu. Çocuğuna istediğin kadar servet bırak bitmeyen servet yoktur. Bitmeyen servet çalışmaktır, üretmektir. Ben çocuklarıma hep 'yaptığın bir harekette bunu babam duyarsa kızar diye değil babam üzülür, diye düşün' derim. Ben kızımla da oğlumla da arkadaş gibiyim. Alican'a yüzmeyi öğretmek için onu okyanusa attım. Sena da çok yetenekli bir kız. O da okuyor.
Siyasete girer misiniz ileride?
Ben yemek kulübüne bile üye değilim. Hiç öyle bir niyetim yok.
İşadamlarının servetleri arttıkça daha korunaklı bir hayat yaşıyorlar, çok görünür olmayı tercih etmiyorlar...
İşadamları hangi gerekçeyle onu yapar bilemem. Ben kapalı bir hayat yaşayamam. Soyutlanmış bir şekilde yaşayamam. Ben tam tersiyim. Beni davetlerde de görüyorsun işçilerimle kahvaltı yaparken de... Sokaklarda yürürken de görürsün.
ÜNİVERSİTEDE TEZ KONUSU OLDU
Sizin kadar hızlı daire satan yok değil mi?
Sihirbaz değilim. Doğru proje yapıyoruz, maliyetlerimizi aşağı çekiyoruz.
Sizin hızlı daire satışların üniversitelere tez konusu olmuş, doğru mu?
Evet. Üniversitede tez konusu olduk. Galatasaray Üniversitesi'nde yaptılar. Daha birkaç üniversitede de var.
Vatan