Alev Alatlı’dan Osmanlıca yorumu!

Eski Türkçe’nin hakkıyla öğretilebilmesinin pek mümkün olmadığını ifade eden Alatlı, “mesele alfabeden öte kelime bilgisi meselesidir”dedi.

Cumhurbaşkanlığı Edebiyat Onur Ödülleri törenindeki konuşmasıyla gündeme oturan Alev Alatlı, Yeni Şafak gazetesine verdiği röportajda eski Türkçe’nin hakkıyla öğretilebilmesinin pek mümkün olmadığına dikkat çekerek “Mesele alfabeden öte kelime bilgisi meselesidir” diye konuştu.

İşte o röportajın dikkat çeken bölümleri:

 

Dindar nesile itirazınız olmadığını söylediniz, peki zorunlu din derslerine ne diyorsunuz?

 

Önce şunda anlaşalım, Sayın Erdoğan’ın “dindar bir nesil istiyorum” sözlerini yadırgamadığımı söyledim ama benim isteyebileceğim “dindar nesil” nasıl bir yapılanma olmalıdır, bakın onu söylemedim! Şaka bir yana, zorunlu din dersinden benim anladığım, “Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi” dersidir ki, insanoğlunun onbinlerce yıllık düşünce/inanç serüveninin başta Kitaplı Dinler ve mezhepleri olmak üzere, Budizm'den Taoizm'e kadar mümkün olabilecek en geniş yelpazeyi içerecek şekilde öğretilmesinin en az tarih, coğrafya, sosyoloji, psikoloji gibi beşeri bilimler kadar önemli, hatta dört başı mamur bir eğitim sisteminin olmazsa olmaz şartı olduğunu düşünürüm. Ve fakat buyurun size yeni bir çıkıntılık daha: Felsefe ve mantık gibi gelişkin soyutlama melekesi gerektirdiği için, zorunlu din dersleri ilköğretimde değil en erken dokuzuncu sınıftan başlatılmalıdır.

İSLAM’I ÖĞRETECEK İYİ KURUMLAR VAR

Çok geç olmaz mı?

Öyle olmadığını düşünüyorum. Kâinat tasavvuru gelişmemiş bir çocuğa hele de televizyonların abuk sabuk bilim kurgu filmlerin egemenliğinde olduğu günümüzde Rabbül Alemini ancak ezberletebilirsiniz, içselleştirtemezsiniz kanaatındayım. Bana sorarsanız, ilâhiyat eğitimi de belirlenecek alanlarda lisans derecesi almış öğrencilerin girebilecekleri yüksek lisans ve doktora programları seviyesine yükseltilmek suretiyle mükemmelleştirilebilinir. Siz sormadan şunu da söyleyeyim, çocuklara İslam akidesini öğretecek dersler beşinci ders yılından itibaren ayrı bir müfredatla sunulabilir. Bakın işte seçmeli olacaksa onlar olur, çünkü çok şükür İslâm'ı milli eğitim sisteminin dışında ve büyük ihtimalle çok daha iyi öğretecek kurumlarımız vardır.

DUBLAJ TÜRKÇESİ FECAATI

Ya Osmanlıca diyelim de bu faslı kapatalım. Osmanlıca'nın yeniden gündeme gelmesi konusunda ne düşünüyorsunuz?

Bence çok iyi olur! Bu saatten sonra eski Türkçe’nin hakkıyla öğretilebilmesinin pek mümkün olmadığı kanısındayım, çünkü mesele alfabeden öte kelime bilgisi meselesidir. Malûm olduğu üzere, eski harfleri sökseniz bile kelimeyi bilmiyorsanız, okuyamazsınız. Ama hiç değilse yeni Türkçe’ye maledip üzerinde durmadığımız o dört yüz kelimelik dublaj Türkçesinin fecaatına karşı farkındalık geliştirilebileceği umulur. Kavramları yerine oturtmaya, idrakta incelmeye mutlaka faydası olacaktır. Geçmişle bağ kurma noktasında, mezar taşlarını okuyabilecek düzeyde Osmanlıca eğitimi fevkâlâde ağırdır, uzmanlaşma gerektirir. Yapılacak iş, orta eğitimde haftada birkaç saatle dostlar alışverişte görsün misali geçiştirmek yerine, üniversitelerdeki Türk Dili ve Edebiyatı ve ilgili filoloji birimlerini güçlendirmek, günümüzde sayıları iki elin on parmağını geçmeyen nitelikli dilbilimcilerin sayısını arttırmaktır. Eski eserleri yeni Türkçeleştirecek dev bir kampanyaya girişmektir diye düşünürüm.

ESMA BİLTACİ BİZDENDİR

 

Sayın Erdoğan, Esma için gözyaşı döktüğünde ne düşündünüz? İhvan lideri Muhammed El Biltaci’nin kızı…

Bizdendir diye düşündüm. O törende Emine Hanım’ın gözleri dolunca da öyle.

“SİZ” KİMSİNİZ?

Konuşmamda da söylediğim gibi, var olmanın, bu gezegende yaşayakalmanın dayatılagelenlerden daha insancıl yollarının olduğunu görebilen sanatçılar, edebiyatçılar ve ekurileri. Erdoğan’ın reel politiğe aykırı çıkışlarının arkasında yatan hak arayışına bigâne kalamayanlar. Bakın, aydınlanmanın yıkıcı etkilerine karşı uyaranların kısmı azamı bizim taifedendir. Defoe, 1740’da öldü; Orwell 1950’de, Soljenitsin 2008’de. Ömürleri yaklaşık iki asıra serpiştirilmiş bu adamların ortak noktaları tanıklık ettikleri baskı, zulüm ve hunhar katliamlara karşı uyarı görevlerini yerine getirmiş olmalarıdır. Benim bu isimleri zikretme nedenim, günümüze değiyor olmaları.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Gündem Haberleri