Skandal ses kaydındaki sözlerin Yargıtay 8. Ceza Dairesi üyesi Hakim Hamdi Yaver Aktan'a ait olduğu ileri sürülüyor. Aktan'ın Cumhuriyet'teki makaleleri, bu iddiayı destekliyor. Kritik gündemlere ayarlı 13 makalenin analizi şöyle: "AK Parti kapatma davasına destek veriyor. Ergenekon soruşturmasına karşı. Kozmik odaya girilmesini istemiyor. Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner'in Ankara'da yargılanmasında ısrarlı. Anayasa değişikliğine karşı."
İki yüksek yargıç arasında geçtiği iddia edilen skandal konuşmanın internete düşmesi ile başlayan tartışma sürüyor. Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin, konunun takipçisi olacağını söyledi. Ancak şu ana kadar soruşturmanın başladığı konusunda bilgi yok. Ses kayıtlarında yer alan isimlerden birinin Yargıtay 8. Ceza Dairesi üyesi Hakim Hamdi Yaver Aktan olduğu ileri sürülüyor. Aktan, Cumhuriyet Gazetesi okurlarının yakından tanıdığı bir isim. İki yıl içinde 13 makale, 4 haber ve bir söyleşi olmak üzere toplam 18 ayrı metinle çıktı okurun karşısına. Yüksek yargıda görevli hakimler 'ihsası rey olur' düşüncesiyle görüş vermekten kaçınırken Aktan'ın en hassas konularda kalem oynattığı görülüyor. Yazıların yayınlanış zamanları ve içeriği bir hayli dikkat çekici. 13 makalenin içerik analizine göre Aktan'ın yaklaşımını şöyle özetlemek mümkün: "AK Parti kapatma davasına destek veriyor. Ergenekon soruşturmasına karşı. Kozmik odaya girilmesini istemiyor. Cihaner'in Ankara'da yargılanmasında ısrarlı. Anayasa değişikliğine karşı Baykal gibi düşünüyor."
Başsavcı Abdurrahman Yalçınkaya, 17 Mart 2008'de AK Parti için kapatma davası açtı. Halkın büyük desteğiyle tek başına iktidar olan bir partinin google'dan toplanmış gazete haberleriyle kapatılmak istenmesi, büyük tepki çekmişti. Aktan, Yalçınkaya'ya yönelik eleştiriler artınca, 20 Mart'ta "Yargıya saldırı" başlıklı bir yazı kaleme alıyor: "Siyasal partinin oy oranının yüksekliği, sürekli seçimlere girmesi, uzun süre ülkeyi yönetmesi gibi olguların dava açılmasında kullanılacak ölçütler olmadığı açıktır. Tam tersine, iktidarda olmak kimi zaman tehlikenin büyüklüğünü de beraberinde getirebilir." Partinin kapatılmasını engellemek için anayasa değişikliği yapılması halinde 'başka nitelikli odak sürecinin başlayacağı' ve iddianameye 'ek yazımların olacağı' uyarısında bulunuyor. 18 Mayıs'ta 'Demokraside parti kapatılmaz' diyenlere cevap veriyor. Bu düşünceyi "Retorik olarak çekici ise de içerik açısından boş, ciddiyetten ve bilimsellikten uzak olduğuna kuşku yok." şeklinde yorumluyor.
Ergenekon davalarında mahkeme kararı ile yapılan telefon dinlemeleri, önemli deliller arasında yer alıyor. Aktan, bununla ilgili iki makale kaleme almış. Bunlardan ilki 4 Haziran 2008 tarihli. Başlığı, "Telefon dinleme ve sorumluluk" şeklinde. İkinci yazı 13 Haziran'da. Onun başlığı, "Önleyici iletişim denetlemesi". İki yazının ana fikri ise şu: "Henüz bir suç işlenmeden, haberleşme özgürlüğünün özüne dokunacak ölçüde önleme amaçlı denetleme yapılması olanaksızdır." Bu yazılar, savcıların birinci Ergenekon iddianamesini kaleme aldığı döneme denk geliyor.
2009'un Aralık ayının son günlerinde Bülent Arınç'a yönelik suikast ihbarı ile başlayan ve kozmik odaya kadar giden soruşturmaya karşı da bir yazı var. 4 Ocak'ta "Kozmik büroda 'arama'" başlığını kullanıyor. "Askeri mahalde arama yapmak sıkı veya bir başka ifadeyle koruyucu kurallara bağlanmıştır." diyen Aktan, savcıların buradaki bilgilere ulaşamayacağı hatta dışarı çıkarılmak üzere kayıt bile alamayacaklarını ileri sürüyor. Daha da ileri giderek, soruşturmayı yürütenler için soruşturma istiyor.
Aktan, Erzincan savcısı İlhan Cihaner soruşturmasına özel önem veriyor. En uzun makaleyi bu süreçte yazmış. 17 Şubat 2010'da gerçekleşen gözaltıdan sonra 25 ve 26 Şubat'ta "Özel yetkili cumhuriyet savcılarının yetkilerinin sınırları"nı tartışmaya açıyor. Yazıda Yargıtay'ın re'sen harekete geçmesi şu cümlelerle savunuluyor: "Somut ve açık düzenlemeye karşın, norma, yanlış anlam verilerek soruşturmanın yapılması hallerinde her tür hukuksal sorumluluğun gerekeceği ve bu yönde görüş veren izin mercilerindekilerin de aynı kapsamda değerlendirilmelerinin zorunlu olması karşısında soruşturma makamı resen harekete geçmelidir." Aktan, gizli tanıklardan da rahatsız. 10 Mart'ta bazı devlet görevlilerinin gizli tanık olduğu iddialarına karşı 'Bunlar sınırlı olarak kabul edilmeli.' diyor. 28 Mart'ta ise Cumhuriyet'ten Leyla Tavşanoğlu'na mülakat veriyor. Bu kez hedefi kısmi anayasa değişikliği. Bir süre sonra düzenlemeleri "Cumhuriyeti dönüştürme belgesi" olarak nitelendiriyor. 'Yandaş yargı' kavramını kullanıyor. Yazının sonunda Georges Vidal'ın "Gerçi demokrasi siyasal partiler olmaksızın yaşayamaz; ancak bir gün siyasal partiler yüzünden ölebilir de..." sözlerini hatırlatıyor.
Ses kaydında geçen kişi gerçekten Hamdi Yaver Aktan mı, bilemiyoruz. Ancak Cumhuriyet'te yazan kişi ile kasette konuşan kişinin tezleri fazlasıyla benzeşiyor. Soruşturma ve yargılanma sadece bir yükümlülük değil, aynı zamanda haktır: Aklanma hakkı. Kaset skandalıyla ilgili adı geçenleri aklamak yargı sisteminin görevidir. Kasetlerin uydurma ve konuşanların iddia edilen yüksek yargıçlar olmadığını duymak kamuoyunun hakkıdır. Aksi halde kamuoyu, 'sükut ikrardandır' deyip kayıtlara öyle geçirir. Bu da hukuk sistemimize vurulabilecek en büyük darbelerdendir.