Mehmed Akif Ersoy'un, Diyanet tarafından kendisine emanet edilen Kur'an Meali'ni bitirdikten sonra, bazı kaygıları dolayısıyla yayınlamaktan vazgeçtiği ve tercümenin yakıldığı biliniyor. Ancak tercümenin daktiloya çekilen yaklaşık üçte birlik bölümü bulunarak yayınlandı.
EKMELEDDİN İHSANOĞLU ANLATTI
Habertürk TV ekranlarında yayınlanan Tarihin Arka Odası programında Murat Bardakçı, 2010 yılında Teke Tek Özel'e katılan Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu'yla yapılan programı ekrana getirdi.
İstiklal Marşı'nın şairi Mehmet Akif Ersoy'un Kuran-ı Kerim mealini vasiyeti üzerine yakıldığını anlatan İhsanoğlu, ayrıntılı açıklama yapmazken İsmail Hakki Şengüler'in anlattıklarına dikkat çekiyor. İhsanoğlu, ezanın Türkçe okunduğu dönemde Akif tarafından Türkçe meali yazılan Kur'an-ı Kerim'in referans alınmasının önüne geçmek için böyle bir vasiyette bulunduğunu söyledi.
İsmail Hakki Şengüler (Anılarında anlatıyor) 'Defterler hemen yakılacaktı. Karar kesindi. Mısır evlerinde ne soba ne de ocak var. Böyle bir evrak da sokakta yakılamazdı. Aklıma benim ev geldi. Abbasiye semtinde Şari'ül-Ceyş'te 12 numaralı köşkün müştemilatıydı. Defterleri tomar halinde tekrar bağladık. Beş kişi taksiye binip Abbasiye'ye gittik. Balkona çıkardığımız büyük alüminyum çamaşır leğeninin içinde defterleri birer birer parçalayarak yaktık (...) O ciltli ikinci nüsha dahil, elde en küçük bir parça káğıt kalmamacasına hepsini yakıp kül ettik.'
EKMELEDDİN İHSANOĞLU ANLATTI
Habertürk TV ekranlarında yayınlanan Tarihin Arka Odası programında Murat Bardakçı, 2010 yılında Teke Tek Özel'e katılan Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu'yla yapılan programı ekrana getirdi.
İstiklal Marşı'nın şairi Mehmet Akif Ersoy'un Kuran-ı Kerim mealini vasiyeti üzerine yakıldığını anlatan İhsanoğlu, ayrıntılı açıklama yapmazken İsmail Hakki Şengüler'in anlattıklarına dikkat çekiyor. İhsanoğlu, ezanın Türkçe okunduğu dönemde Akif tarafından Türkçe meali yazılan Kur'an-ı Kerim'in referans alınmasının önüne geçmek için böyle bir vasiyette bulunduğunu söyledi.
İsmail Hakki Şengüler (Anılarında anlatıyor) 'Defterler hemen yakılacaktı. Karar kesindi. Mısır evlerinde ne soba ne de ocak var. Böyle bir evrak da sokakta yakılamazdı. Aklıma benim ev geldi. Abbasiye semtinde Şari'ül-Ceyş'te 12 numaralı köşkün müştemilatıydı. Defterleri tomar halinde tekrar bağladık. Beş kişi taksiye binip Abbasiye'ye gittik. Balkona çıkardığımız büyük alüminyum çamaşır leğeninin içinde defterleri birer birer parçalayarak yaktık (...) O ciltli ikinci nüsha dahil, elde en küçük bir parça káğıt kalmamacasına hepsini yakıp kül ettik.'