Akdoğan'dan Osmanlı Açıklaması

Başbakan Başdanışmanı Yalçın Akdoğan, "Türkiye Osmanlı rüyasının peşinde koşmadı. Abilik taslamadı. Tamamen hasbi niyetlerle kardeşane duygularla elini uzattı" dedi.

Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Medialog Platformu ve Ürdün Bayrak Araştırma Merkezi organizasyonu ile düzenlenen “Ortadoğu'da Değişim ve Dönüşüm Perspektifinde Türkiye-Ürdün İlişkileri Çalıştayı, İstanbul WOW Otel'de gerçekleştirildi. Çalıştaya, Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Başkanı Mustafa Yeşil, Cumhurbaşkanlığı Ortadoğu Başdanışmanı Erşat Hürmüzlü, AK Parti Ankara Milletvekili ve Başbakanlık Başdanışmanı Doç. Dr. Yalçın Akdoğan ile çok sayıda Türk ve Ürdünlü üst düzey siyasetçi ve basın mensubu katıldı.

OSMANLI HAYALİ KURMUYORUZ

Başbakan Başdanışmanı Yalçın Akdoğan konuşmasında bölgedeki değişime dikkat çekti. Akdoğan, Türkiye'nin hiçbir zaman rejim ihraç etme derdinde olmadığını, Osmanlı hayalini ise kurmadığını söyledi. Türkiye'nin yumuşak güç ile ortaya çıktığını rejim ihraç etme ya da model olma derdi bulunmadığını ifade eden Akdoğan şöyle konuştu:
"Türkiye Osmanlı rüyasının peşinde koşmadı. Abilik taslamadı. Tamamen hasbi niyetlerle kardeşane duygularla elini uzattı. Biz Sudan'a da elimizi uzattığımızda, yardım ettiğimizde hiçbir çıkarın peşinde değildik. Somali ile ilgilendiğimizde çıkar odaklı bir siyaset yapmıyorduk. Nasıl Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı veya Gülen Hareketi'ne gönül veren insanlar, Sudan'a gittiğinde oradaki öğretmenler, herhangi bir karşılık beklemeden hareket ediyorlarsa, Türkiye'nin devleti de, sivil toplum örgütleri de Afrika'ya, Ortadoğu'ya veya dünyanın herhangi bir bölgesine elini uzattıklarında bu tamamen Allah rızası içindir, hasbidir. Değer odaklıdır. Petrol, altın herhangi bir menfaat beklentisi üzerine çıkar odaklı bir yaklaşım olmamıştır. Biz bölgesel işbirliklerini geliştirmek zorundayız. Bölgesel işbirlikleri daha çok önem kazanmaya başladı."

ÜRDÜN - TÜRKİYE İLİŞKİLERİ

Ürdün ile Türkiye arasındaki ikili ilişkilere dikkat çeken Akdoğan, " Ürdün ile ekonomik ilişkilerimiz son dönemde büyük bir ivme kazandı. Ürdün ile Filistin ve Suriye konusunda fikirlerimiz önemli ölçüde örtüşüyor. Siyasi müttefikimiz olarak adlandırabileceğimiz, Ürdün'ün istikrarı ve gelişimi hem ikili ilişkiler hem de bölgesel gelişmeler açısından büyük önem taşıyor.” dedi.

Demokrasinin gelişmesi, halkların siyasi iradelerine sahip çıkması, bölgedeki otoriter yapıların sarsılmasına ve sorgulanmasına sebep olduğunu ifade eden Akdoğan, “Türkiye, Mısır'da darbeyi sert bir şekilde kınadı, eleştirdi. Suriye'de ki ceberut yönetimin devrilmesi için Türkiye her türlü çabayı ortaya koydu. Bütün bunlar ile birlikte Mısır'da bir darbe yaşandı. Bu bölgenin demokratikleşme sürecinin yara almasına neden oldu. Bölge halklarının yönetimde söz sahibi olması, bazı odakların hesaplarını bozmuş gibi görünüyor. Arap Baharı'nın başında toplumsal dalgayı, kendi ülkelerinin lehine çevirmeye çalıştı. Küresel statüko bölgenin demokratikleşmesi konusunda bir direnç ortaya koymaya başladı. “ dedi.

OTORİTER REJİMLER KARŞISINDA RADİKAL GRUPLAR GÜÇ KAZANDI

Otoriter rejimler karşısında radikal grupların güç kazandığına dikkat çeken Akdoğan, bu grupların veya farklı muhalif kesimlerin sistemden dışlanması yerine sisteme entegre olması gerektiğini söyledi. Akdoğan “Batı, Arap Baharı'na destek verirken, yaşanan olaylar tam tersi bir etki yaratmaya başladı. Suriye meselesi başta olmak üzere, insan hayatını ilgilendiren konular küresel güç çekişmelere kurban verilmemelidir. Suriye'de yüz binlerce insanın hayatını kaybetmesine rağmen uluslararası toplumun duyarsız olması, tepkisiz kalması, küresel güç çekişmelerindeki santranca, Suriye'nin kurban verilmesidir. “ diye konuştu.

TÜRKİYE HİÇ KİMSEYİ KIŞKIRTMADI

Erşat Hürmüzlü'nün açılış konuşmasını yaptığı çalıştayda her iki ülkenin sosyo-kültürel, siyasal, ekonomik dönüşümleri ve Ortadoğu'daki son gelişmeleri ele alındı.

Hürmüzlü konuşmasında, Türkiye'nin hiçbir zaman bölge halklarını kışkırtmadığını, sokağa dökmediğini belirtti. Türkiye'nin kardeş olarak gördüğü halklara sırtını dönmeyeceğini ifade eden Hürmüzlü, "Türkiye, hiçbir zaman bu bölge veya başka bir bölge halkını yönlendirmeye, kışkırtmaya ve sokağa dökmeye teşvik etmemiştir ve etmeyecektir. Ancak kardeş ve akraba topluluklar olarak gördüğümüz bu halklara sırtımızı dönmek gibi bir tavrımız da olamayacaktır. "dedi.

Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Başkanı Mustafa Yeşil, ise, "Bu topraklar tarihin en bereketli coğrafyalarıdır. Şu anda üzüntülerin sevinçleri bastırdığı bir dönemi yaşıyoruz. İnsanlık medeniyetine aslında şurani ve istişare kavramında kazandıran önemli bir altyapıya sahip olmasına rağmen bugün maruz kaldığımız temel problemlerin çözülmesinde de sahip olduğumuz şurani ve iştişare kültürünün hayatiyete taşınması ve birlikteliğin sağlanması en önemli nokta olsa gerek. " şeklinde konuştu.

ORTAK TARİHİMİZDEN GURUR DUYUYORUZ

Ürdün Ticaret Odası Başkan Yardımcısı Reem Badran, Ürdün ve Türk halkının tarihin derinliklerinden bu yana kardeş olduğunu vurguladı. Ve her zamanda kardeş olarak devam edeceğini belirtti. Badran sözlerini şöyle sürdürdü: " Biz ortak tarihimizden gurur duyuyoruz. Arap ülkelerinde istikrarsızlık söz konusu. 400 yıl yan yana, omuz omuza yaşadık. Tarihi iyi incelememiz gerekiyor. Arap-Türk ilişkilerinin yeniden ele alınması gerekmektedir. Arap- Türk tarihi irdelendiğinde hiç bir zaman sömürü duygusuna rastlanmayacaktır. Osmanlılar her zaman bölgeyi ve Müslümanları korumak için Ortadoğu'da bulunmuştur. Bu bir gerçektir. Ülkemiz hakkındaki olumlu değerlendirmeleriniz için çok teşekkür ediyoruz. Türkiye'nin kuruluşundan itibaren Ürdün'ün yanında olan tavır ve tutumlarını unutmak mümkün değildir.

Türk kardeşlerimizin Ürdün ve Filistin'deki eserlerinden bahsetmek istiyorum. Tapu kayıtları ve siciller günümüze kadar gelmiştir. İstanbul'dan Hicaz'a giden demiryolunun 438 kilometresi Ürdün sınırlarının içinden geçmektedir. Kanuni'nin Kudüs'e diktiği surlar çok önemlidir. Neden önemli . Çünkü, bu surlar sayesinde Kudüs'e Yahudileşme giremedi. Sultan Abdülhamit'in Yahudilere tavrını nasıl unutabiliriz ki. İngilizlerin Hicaz'da yaptığı anlaşmayı da reddetmiş. Bu önemli meseleleri gençlerin bilmesi gerekiyor."

İRAN VE HİZBULLAH HAKKINDAKİ DÜŞÜNCEMİZ DEĞİŞTİ

Ürdün'ün medyadan sorumlu eski Devlet Bakanı Sameeh El Maitah,"Arap dünyasında kimse İran ve Hizbullah'a karşı eleştiri yapamazdı. Onlar Arap ve Filistin davasının savunucusu olarak görülüyordu. Şimdi herkes Suriye'deki tutumlarından ve yaptıklarından dolayı Hizbullah'ı, İran'ı eleştiriyor. 1946 yılından bu yana Ürdün'de Müslüman Kardeşlere yönelik kan dökülmedi, Tutuklamalar olmadı. Arap dünyasında kan dökülürken Kral Abdullah Ürdün'deki halk hareketini 'kutlu' olarak niteledi." ifadelerini kullandı.

Ürdün Ekonomi Meclis Başkanı Jawad El Aname de 1980 yılında bakanlık yaptığı sırada Türkiye'ye ziyaretleri olduğunu belirterek " O zaman Türkiye'ye geldiğimizde iflas etmiş bir ülke görüyorduk. Ancak bugün çok daha güçlü ve gelişmiş durumda. İlk olarak 1965 yılında dedemle Türkiye'ye geldim. Sabah namazında camiye gittiğimizde yaşlılardan başka kimse olmuyordu. Dedem çok güzel Türkçe konuşurdu." dedi.

CİHAN

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Perde Arkası Haberleri