Taraf yazarı Mehmet Baransu, önce AK Parti'nin son dönemlerde yaptığını iddia ettiği hataları sıraladı. Ardından da AK Parti'nin önündeki tek çıkış yolunu açıkladı.
"İktidarın surunda da delik açılmış durumda. Bugünün dünden farkı ise AK Parti seçmeni medyadan önce içeri girdi.Bu iktidar için büyük bir tehlike. Bir yıl önce bu noktaya geleceği tahmin edilmeyen iktidar ve seçmen, iki yıl sonra çok farklı bir tablo önümüze koyabilir." diyen Baransu, AK parti'nin bu durumdan çıkmasının yolunu da şöyle açıkladı;
"İktidar hatalarını bu süreçte görebilir mi bilemiyorum. Bundan emin de değilim. Sıkışmışlıktan kurtulması imkânsıza yakın gibi. Ancak yine de bir yol varmış gibi geliyor bana. Hem iktidar hem toplum bu sıkışılmışlıkta bir şok etkisi yaşayarak, bu durumdan kurtulabilir. Bu şok da yeni bir anayasa olabilir.
İşte Baransu'nun o yazısı...
AK Parti’nin tek çıkış yolu
Çok değil bundan bir yıl kadar önceydi. Seçmene büyük umutlar vermiş, yeni anayasa hazırlayacağı vaadiyle oylarını yüzde 50’ye çıkarmıştı. Bir siyasi parti için her iki seçmenden birinin oyunu almak büyük başarıydı. Tayyip Erdoğan ve arkadaşları bunu başarmışlardı. Ancak parti anlaşılmaz bir şekilde seçimden iki ay sonra yalpalamaya başladı.
İlk büyük hatasını şike soruşturmasında yaptı. Önce soruşturmaya büyük destek verdi. Aziz Yıldırım’ın cezaevinden Başbakan’ı hedef alan açıklamaları, taraftarlar arasında dalgalanmalara neden oldu. Oy korkusu AK Parti’yi endişelendirmeye başladı. Geri adım attı.
Şikecileri aklamak için yol haritası belirlendi. Meclis’teki yasayı, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Nihat Özdemir’le görüşmesi takip etti. Özdemir, Aziz Yıldırım’la cezaevinde görüştü. İktidarı hedef alan açıklamalardan vazgeçildi. Söylem değişikliğine gidildi.
Operasyonun arkasında iktidarın değil, Cemaat’in olduğu propagandası yapıldı. Cemaat kulübü de ele geçirmeye çalışıyordu. Bu doğru olmayan bilgi kamuoyuna planlı bir şekilde her gün pompalandı. İktidar bu yeni durumdan memnundu. Hedeften çıkmış, Cemaat hedefe konmuştu. Artık ikinci yol haritası da hayata geçirilebilirdi. Şike aklanmalıydı. Yaşananları hepimiz hatırlıyoruz. Öyle de oldu.
Ancak kamuoyu durumdan hiç de hoşnut değildi. AK Parti seçmeni bir kırılma yaşamıştı. Bu durumun geçici olacağı, unutulacağı düşünüldü ama öyle olmadı. Taraftar bu durumu bir yere not etti.
AK Parti hata üstüne hata yapmaya başladı. Sayıştay Kanunu’nda yapılan değişiklik, belediyelerin yolsuzluklarının üstünün örtülmesi, Meclis’ten yasa geçirilmesi, Özel Yetkili Mahkemeler’le ilgili düzenlemeler, Uludere faciası, sorumluların iktidar eliyle ortaya çıkarılmak istenmediği algısının her geçen gün artması, MİT Yasası’nın bir gecede Meclis’ten geçirilmesi, düşürülen uçağımız, kamuoyuna yanlış bilgilerin aktarılması, terör ve son olarak Suriye... İktidar, seçmeni tarafından eleştirilmeye başlandı.
Suriye politikasındaki çıkmaz, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun BM’de dünya kamuoyuna “bize yardım edin” çığlığı atması, ABD’nin tampon bölge ve Suriye’ye müdahale tekliflerini reddetmesi iktidarı hiç olmadığı kadar tartışılır noktaya getirdi. Ortadoğu lideri olduğu iddia edilen Erdoğan, zayıflıyordu.
İktidar, hiç olmadığı kadar çaresiz bir fotoğraf veriyordu. BDP’lilerin dokunulmazlıklarını kaldıracakları yönündeki açıklamaları, kaybettiği milliyetçi oyları tekrar kazanmak için söylemini sertleştirmesi de hatanın devam ettiğini gösteriyordu.
İktidar ve çaresizliği eleştirilmeye başlanmıştı. Kendi seçmeni tarafından da güven sorunu yaşıyordu. Bu bir siyasi parti için en istenmeyen durumdu.
Hükümet medyayı eleştirerek, suçlayarak bu çıkmaz içinden kurtulacağını düşündü. Ancak unuttukları bir nokta vardı.
Asker de daha önce medyayı sert şekilde eleştiriyor, zapturapt altına almaya çalışıyordu. Medya askerden, postaldan yıllarca korktu. Emir eri gibi çalıştı. Eleştiri kelimesini unuttu. Ancak ilk kez (Nokta dergisini farklı bir yere koyuyorum) 2007 yılında bir gazete yayın hayatına başladı ve askeri, icraatlarını masaya yatırdı. Kral çıplak dedi.
Ne siyaset, ne toplum ne de medya bu duruma alışkındı. Karşımızda, eleştirilmez sapasağlam duran bir sur vardı. Taraf gazetesi yazdıklarıyla o sura her gün atış yaptı. Çok geçmeden surda delik açıldı. Gazete o delikten içeri girdi ve medyaya, topluma korkulacak bir durum olmadığını haykırdı. Kendileri de bu delikten içeri girebilirlerdi. Öyle de oldu. Medyayla birlikte toplum da aynı yolu seçti. İçerinin zannedildiği gibi çok da temiz olmadığını gördü. Korku duvarı aşılmıştı.
Bugün iktidar için de aynı durum sözkonusu. Dün gücü elinde bulunduran asker eleştirilmiyordu bugün iktidar. Taraf’ın şuan yaptığı da geçmişte yaşananlardan farklı değil. İktidar gazete ve çalışanlarını hedefe aldıkça daha sert bir karşılık alıyor. İktidarın surunda da delik açılmış durumda. Bugünün dünden farkı ise AK Parti seçmeni medyadan önce içeri girdi.
Bu iktidar için büyük bir tehlike. Bir yıl önce bu noktaya geleceği tahmin edilmeyen iktidar ve seçmen, iki yıl sonra çok farklı bir tablo önümüze koyabilir.
İktidar hatalarını bu süreçte görebilir mi bilemiyorum. Bundan emin de değilim. Sıkışmışlıktan kurtulması imkânsıza yakın gibi.
Ancak yine de bir yol varmış gibi geliyor bana.
Hem iktidar hem toplum bu sıkışılmışlıkta bir şok etkisi yaşayarak, bu durumdan kurtulabilir. Bu şok da yeni bir anayasa olabilir.
AK Parti, özgürlükçü yeni bir anayasa programı açıklayabilir. Tıpkı çılgın projede olduğu gibi. İçerik toplumu derinden sarsabilir. Şok, yeni bir umuda dönüşebilir. Bu siyasette yeni kırılmalara, heyecanlara neden olacaktır. İktidar kaybettiği güveni bu yolla tekrar elde edebilir. Kaybedilen seçmen tekrar kazanabilir.
Aksi hâlde bugün kendi seçmeninin kafasında soru işaretlerine neden olan iktidar, iki yıl içinde ciddi oranda oy kaybı yaşayacaktır. Oyumuz halen yüzde ellilerde diyorlarsa, bu da kendi bilecekleri iş. Bir yıl öncesine bakmalarını tavsiye ederim.
Fotoğraf “bizim mahalleden” çok farklı görünüyor. “Bizim mahalle” neresi mi? 2007’den beri AK Parti’ye oylarıyla destek veren yüzde ellilik mahalle. Komşu mahalle...