İSTANBUL (AA) - AK Parti İstanbul İl Başkanlığı, eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, eski CHP milletvekili Fikri Sağlar ve gazeteci Can Ataklı hakkında "halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama" suçundan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulundu.
AK Parti İstanbul İl Başkanı Bayram Şenocak, İstanbul Adalet Sarayı önünde basın mensuplarına yaptığı açıklamada, il başkanlığı teşkilatını temsilen, eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, eski CHP milletvekili Fikri Sağlar ve gazeteci Can Ataklı hakkında Türk Ceza Kanunu'nun "halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama" maddesi gereği, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusu dilekçesi sunduklarını bildirdi.
Türkiye Cumhuriyeti'nin doğrudan milletin yürüttüğü ve onun temsilcisi olan Büyük Millet Meclisinin yönettiği bir istiklal mücadelesi sonunda kurulduğunu ifade eden Şenocak, her dönemde milli iradenin üstünlüğünü hazmedemeyenler olduğunu söyledi.
Milli irade düşmanlığının, kimi zaman darbeci, kimi zaman vesayetçi, kimi zaman ise marjinal akımların temsilcisi olarak önlerine çıktığını ifade eden Şenocak, "Hepsi de faşizmin en ilkel, en karanlık, en nobran söylemleri ve eylemleriyle millete, milletin değerlerine, tarihine, kültürüne saldıran köhne zihniyetin mensuplarıyla mücadele etmek, kendine bu ülkenin demokrat, yerli ve milli bireyi olarak gören herkesin en başta gelen sorumluluğudur.Yakın tarihte 28 Şubat’tan 15 Temmuz’a kadar uzanan nice acı hatıraları hala hafızasında canlı olan milletimiz, faşist zihniyete karşı gösterdiği ilkeli ve güçlü duruş sayesinde, ülkemizin en büyük kalkınma ve demokrasi atılımının partimiz vasıtasıyla gerçekleştirilebilmesini sağlamıştır." diye konuştu.
Türkiye’nin kalkınma ve demokrasi yolculuğunda kat ettiği mesafedeki başarısının; akıl, vicdan ve izan sahibi herkes tarafından takdirle teslim edilmekte olduğunu dile getiren Şenocak, "Bu sayede ekonomiden hak ve özgürlüklere kadar her alanda dünyanın en gelişmiş ülkeleriyle mukayese edilebilecek bir yere geldiğimizi en iyi milletimiz biliyor. 2023 hedeflerinde somutlaşan büyük ve güçlü Türkiye’nin inşası gayretlerimizi, inşallah, zaferle neticelendireceğiz. Tabii bu süreçte, eski Türkiye’de kaldığını ümit ettiğimiz faşist zihniyetin, bulduğu her fırsatta adeta hortlamasının yol açtığı tedirginliği de hep birlikte yaşıyoruz." ifadelerini kullandı.
-"Hukuk önünde hesaplaşmakta kararlıyız"
Şenocak, kimi zaman milli iradenin tecelli yeri olan Meclisin yüceliğini bozan, kimi zaman medya mecralarını kirleten, kimi zaman eskiden mensubu oldukları kurumların saygınlığına zarar veren zihniyet sahipleriyle hukuk önünde hesaplaşmakta kararlı olduklarını belirterek, "Bu örneklerden biri, CHP’nin resmi yayın organı gibi olan bir televizyon kanalında 'Başörtülü bir hakimin tarafsız olamayacağını ve adil yargılama yapamayacağını' söyleyen, eski milletvekili ve bakan Fikri Sağlar’ın ortaya koyduğu tavırdır." dedi.
Sağlar'ın, Türkiye’nin artık geride bırakmış olması gereken, büyük acıların çekildiği ve bedellerin ödendiği bir meseleyi yeniden gündeme getirdiğini söyleyen Şenocak, Sağlar'ın ayrıca CHP’nin demokrat yaldızı altındaki faşist yüzünü bir kez daha sergilediğini kaydetti.
Şenocak, Can Ataklı'nın gazeteci kimliğiyle yaptığı bir sosyal medya paylaşımında ise Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, seçimle gitmeyeceğini, ordunun darbe kabiliyetinin kalmadığını, artık tek ümidin ülkenin halkta öfkeye yol açacak büyük bir felakete uğraması olduğunu söyleyebilecek kadar derin bir sefalete düştüğünü bildirerek, "Darbe ve felaket çığırtkanlığı yapan bu zihniyet, ülkemiz için bizatihi bu tehditlerin kendisi kadar tehlikelidir." dedi.
Genelkurmay eski başkanı İlker Başbuğ’un, 27 Mayıs darbesinin, şayet rahmetli Menderes erken seçim kararını ilan etseydi olmayabileceği, böyle bir durumda da iktidarın zaten CHP’ye geçeceği yönündeki açıklamalarının, zihinlerin gerisindeki darbe sevdasını açık ettiğini aktaran Şenocak, "Sadece bu üç örnek dahi, Türkiye’nin 97 yıllık Cumhuriyet tarihinde elde ettiği milli iradenin üstünlüğünü esas alan kazanımları hala hazmedemeyenlerin, vesayet ve darbe dönemlerinin özlemiyle yanıp tutuştuğunu göstermeye yeterlidir. Demokrasi tarihimiz de siyaset darbelerle her dönem inkitaya uğratılmıştır." ifadelerini kullandı.
- "Milletimizin, bu karanlık zihniyete de hak ettiği dersi vereceğinden şüphe duymuyoruz"
Şenocak, bugün seçilmişlerin en kritik demokratik mücadele süreci devam ederken, bu tür söylemlerin ve yaklaşımların, kesinlikle iyi niyetli olmadığını, arkasında farklı ajandaların ve gayelerin bulunduğunun tartışmaya mahal vermeyecek şekilde açık olduğuna vurgu yaparak, "Unutulmamalıdır ki terörle ve her türlü vesayet odağı ile mücadele demokrasiyi koruma mücadelesidir. Hak ve özgürlük mücadelesinde ülkemizin elde ettiği kazanımlara, vesayetten darbeye, terör örgütlerinin saldırılarından uluslararası tuzaklara kadar nice badireleri göğüsleyerek sahip çıkan milletimizin, bu karanlık zihniyete de hak ettiği dersi, demokrasi ve hukuk sınırları içinde vereceğinden şüphe duymuyoruz." şeklinde konuştu.
Türkiye’nin 81 ilindeki il başkanlıkları olarak suç duyurusunda bulunduklarını kaydeden Şenocak, sözlerini, "Yapılan bu saldırıları, demokrasinin kalbi milli iradeye, onun taşıyıcısı siyaset kurumuna ve nihayetinde bizatihi demokrasimize, partimize ve seçilmiş Cumhurbaşkanımıza yönelik bir saldırı olarak görüyor ve hukukun bize verdiği hakları kullanarak, suç duyurusunda bulunmak suretiyle, milletimize ve tarihe karşı görevimizi yerine getirdiğimize inanıyoruz. Tüm diğer siyasi partileri de demokrasi karşıtı bu açıklamalara tepki vermeye davet ediyoruz. Benzer her türlü girişime karşı da aynı kararlılıkla mücadele edeceğimizi de özellikle belirtmek istiyoruz." diye tamamladı.
Öte yandan her 3 isim hakkında aynı suçtan ayrı ayrı hazırlanan suç duyurusu dilekçelerinde suçlama konularına değinildi.
Dilekçelerde, eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un 4 Ocak'ta bir gazeteye verdiği röportajdaki sözlerinin, Gazeteci Can Ataklı'nın 2 Ocak'ta sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı videolu paylaşımdaki ifadelerinin, eski CHP milletvekili Fikri Sağlar'ın ise 30 Aralık'ta bir televizyon kanalındaki açıklamalarının eleştiri ve ifade özgürlüğü sınırlarını aştığı, toplumu bölmeye ve kutuplaştırmaya sevk ettiği belirtildi.