Seçmen de teğet geçecek
A&G Araştırma şirketinin sahibi Adil Gür, “Kriz teğet geçecek” diyen Erdoğan’a seçmenin tepkili olduğunu söylüyor: AKP karşıtı seçmen önde yarışan muhalif partinin adayına oy verme eğiliminde.
Kaleleri almak hayal
Gür’e göre, AKP 29 martta elindeki belediyelerin yüzde 15-20’sini kaybedebilir, hiçbir rakip kaleyi de ele geçiremeyebilir. Ekonomide iyileşme olmazsa, AKP’nin oyları yüzde 40’ın bile altına inebilir.
Partiyi Ergoğan tutuyor
Seçmenin Fırat’ın doğusunda özgürlükler ve Kürt kimliğiyle, batısında ise adayın kişiliği ve ekonomiyle ilgilendiğini söyleyen Gür, AKP’li seçmenin Erdoğan sayesinde partide kaldığını belirtiyor.
“Sürpriz olabilir. Ekonomik kriz nedeniyle ‘kızgınlar koalisyonu’ oluştu. ‘Kriz beni teğet geçmedi’ diyen seçmenler oylarını dağıtmıyor, her ilde AKP’yle kim yarışıyorsa oyunu o partide topluyor.”
“AKP bu seçimde yüzde 40’ın altına düşebilir. Ekonomide önemli iyileşme olmazsa AKP Antep, Uşak, Adana, Siirt, Bitlis, Van, Malatya, Antalya gibi elindeki belediyelerin yüzde 15’ini kaçırabilir.”
“CHP oylarında 5-6 puanlık artış var. CHP’nin belediye başkanlığı oyu yüzde 27’ye çıkacak. Baykal, Kılıçdaroğlu’nu Ankara’da aday yapsaydı Gökçek 15-20 puan farkla seçimi kaybederdi.”
* * *
NEDEN: ADİL GÜR
29 Mart’ta yapılacak yerel seçimlere 20 gün kaldı. Türkiye sanki bir yerel seçime değil de bir genel seçime gidiyor havasında yaşıyor bu son haftaları. Şehirlerin sorunlarından ve halkın günlük yaşamından çok Türkiye’nin yapay siyasi konuları tartışılıyor, belediye başkan adaylarından çok siyasi partilerin genel başkanları birbiriyle yarışıyor. Bu yerel seçimlerin sonucu ne olacak peki? Seçmen önüne konan sandığı nasıl değerlendirecek? 29 Mart yerel seçiminde oyları hangi faktörler etkileyecek? Bu seçim AKP’ye oy mu kazandıracak yoksa oy mu kaybettirecek? Kaleleri kimler alacak? AKP oy kaybettiği takdirde Ankara’da siyaset nasıl gelişecek? Bu seçimde sürpriz sonuçlar yaşanacak mı? Bütün bu konuları Türkiye’nin önde gelen güvenilir kamuoyu araştırmacılarından Adil Gür’le konuştuk. 1995’ten bu yana 2007 seçimleri dahil bütün seçimlerin sonuçlarını hatasız bilen A ve G araştırma şirketinin sahibi olan hukuk fakültesi mezunu Adil Gür kendi şirketini kurmadan önce mesleğin duayeni Tarhan Erdem’le birlikte 17 yıl araştırmalar yaptı. Her ay Türkiye genelinde araştırma yapan Adil Gür, bu seçimler için gerek il gerek ülke bazında kamuoyu yoklamaları ve saha çalışmaları gerçekleştiriyor.
* * *
NEŞE DÜZEL: Yerel seçimler yaklaşıyor. Bu seçimlerde insanların vereceği oyu en çok ne belirleyecek? Yerel projeler mi siyasi tercihler mi?
ADİL GÜR: Bu yerel seçimlerin çok önemli bir farkı var. 1999 ve 2004’teki yerel seçimlerde üç, dört parti birbiriyle yarıştı. Bu yerel seçimlerde ise illerin büyük bölümünde iki parti yarışacak. Yani geçmiş seçimlerde olduğu gibi seçmen oylarını üç parti arasında dağıtmayacak. Bu yerel seçimlerin sonucunda sürpriz olabilir.
Niye?
Çünkü birkaç il istisna, insanlar, AK Parti’yle yarışı hangi parti önde götürüyorsa onun adayının etrafında birleşiyorlar. Kısacası, AKP karşıtı olan seçmenler, bu seçimde AKP’ye karşı en önde yarışan partinin adayına oy verecekler. Şu anda saha çalışması yapıyorum ve seçmendeki bu eğilimin artarak sürdüğünü tespit ediyorum.
Bu yerel seçim bir nevi iki partili bir seçim mi olacak bu durumda?
Evet. İstanbul’da genel seçimlerde ANAP’a, Demokrat Parti’ye, Genç Parti’ye veya MHP’ye oy veren bir seçmen, ‘AKP kazanmasın’ diyorsa ya da sert bir AKP karşıtıysa, oyunu CHP’ye verecek.
Birkaç il hariç bu yerel seçimlerde genelde her ilde iki parti yarışıyor. İki partinin yarıştığı bütün illerde bir kere AKP var. Bu illerde değişen tek şey, AKP’nin karşısında yarışan partinin adı oluyor. Çoğunda AKP ile CHP, kiminde AKP ile MHP, kiminde AKP ile DSP, kiminde de AKP ile Saadet Partisi yarışıyor. Mesela Eskişehir ve Ordu’da AKP ile DSP, Erzurum’da AKP ile MHP, Güneydoğu’da ise özellikle DTP’nin güçlü olduğu illerde AKP ile DTP yarışıyor.
Seçmenler niye böyle AKP’ye karşı birleşip bir koalisyon oluşturdular?
Bu koalisyon ideolojik nedenlerle olmadı. Ekonomik nedenlerle oluştu. ‘Kızgınlar’ koalisyonu bu. Çünkü insanlarda iktidarı cezalandırma güdüsü gelişti. ‘Kredi kartı borcumu ödeyemiyorum. İşten atıldım. Ya da yarın ben de işsiz kalabilirim. Bu kriz beni teğet geçmedi. Hükümet, ekonomik krizle ilgili gerekeni yapmadı. Bu iktidara bir ders vermek gerekiyor. Bu seçimde AKP’yle kim başa baş yarışıyorsa ona oyumu vereyim’ diyen umutsuz ve kaygılı bir seçmen kitlesi oluştu. Seçime daha 20 gün var. Seçmenin AKP’yi cezalandırma isteği daha da yükselebilir. Çünkü son haftalarda yaptığımız saha araştırmalarında...
Evet... Ne gördünüz?
Gördük ki son haftalarda ekonomik krizle ilgili gelişmeler Türk Lirası’ndaki hızlı değer kaybıyla daha da ağırlaştı. Seçmen hükümetin krizi önemsemediğini düşünüyor. Hükümet krize karşı iyi şeyler yapsa da seçmen algısı tersine gelişiyor ve hükümetin bir şey yapmadığı kanaati artıyor. Bu yüzden de bu yerel seçimlerde seçmen, o ilde AKP karşısında en önde yarışan partide birleşme eğilimi gösteriyor ve yaptığımız son saha araştırmaları bu eğilimin giderek yükseldiğini gösteriyor.
Peki, böyle iki partili bir yerel seçim nasıl bir sonuç verecek?
Önümüzdeki iki hafta içinde ekonomide çok önemli bir iyileşme olmadığı takdirde AK Parti bu seçimde elindeki belediyeleri de kaybedebilir. Antalya, Gaziantep, Uşak, Afyon, Erzurum, Adana, Malatya AK parti’nin 29 Mart’taki seçimlerde kaybedebileceği belediyelere sadece birkaç örnek. AK Parti belki bu yerel seçimde 22 Temmuz 2007 genel seçimlerine göre üç, beş puan oy yitirecek ama seçmenin AK Parti’nin karşısında birleşmesi yüzünden elindeki belediyelerin yüzde 15-20 sini kaybedecek.
Anlamadım...
Mesela 2004’teki yerel seçimde Antalya belediye başkanlığını yüzde 43 oyla kazanan AK Parti bu seçimde yüzde 40 oy alacak ama seçmen diğer partide birleşecek ve o parti yüzde 47 oy aldığı için AK Parti Antalya’yı kaybedecek. Ayrıca AK Parti, bu yerel seçimde hiçbir rakip kaleyi de ele geçiremeyecek. AKP, İzmir, Diyarbakır, Çankaya, Kadıköy, Bursa Nilüfer ve benzeri yerlerde oylarını artırsa bile belediye başkanlığını kazanamayacak.
En çok merak edilen AKP’nin alacağı oy. Genel seçimlerde yüzde 47 oy alan AKP bu seçimlerde ne kadar oy alır sizce?
AKP bu seçimde yüzde 40’ın altına düşebilir. İllerde yaptığımız saha araştırmaları, bu seçimin 1989 seçimine benzeyebileceğini gösteriyor. Geçen ay Türkiye genelinde yaptığımız araştırmaya göre AKP’nin il genel meclisinde oyu yüzde 45,5’tu. Belediye başkanlığında oyu da yüzde 42,5’tu. Şimdi illerde yaptığımız saha araştırmaları, AKP’nin üç, dört puan oy kaybettiğini gösteriyor. Buna göre, şu anda AKP’nin il genel meclisi oyu yüzde 40-42 arasında bulunuyor. Belediye başkanlığı oyunun ise yüzde 40’ın altına düşeceği anlaşılıyor. Seçime daha 20 gün var...
Yirmi günde çok şey değişir mi?
Biz Türkiye’de çok partili hayatta seçmen tercihlerinin iki kez son haftalarda değiştiğini gördük. Bir, 1989 yerel seçimlerinde, iki, 1999 milletvekili seçimlerinde. 1989’da Demirel’in muhalefeti ve SHP’nin “Limon Gibi Sıkılıyorsunuz” kampanyası ANAP’ı yenilgiye uğrattı. 1999’da da seçime çok az kala Öcalan Türkiye’ye teslim edildi ve DSP ile MHP oy kazandı.
Bu yerel seçimde sonucu değiştirebilecek ne olabilir?
Sizinle geçen 2008’in eylül ayında yaptığımız söyleşide, “dolar bir lira 50 kuruş olsun AKP’nin oyu 15 puan düşer” demiştim. Nitekim kasım sonunda dolar bir lira 50 kuruşu geçti ve AKP’nin oyu yüzde 33-34’lere düştü. AKP’ye yakın şirketlerin araştırmalarında da bu sonuç çıktı. Sonra AKP’nin oyları tekrar yükseldi. Çünkü insanlar AKP’yi hâlâ mevcutların en az kötüsü olarak algılıyor. Türkiye’de yaşanan iktidar sorunundan çok muhalefet sorunudur zaten.
Davos olayının oylar üzerindeki nasıl bir etkisi olacak sizce?
Davos’tan sonra AKP’nin oyu hızla yükseldi ve ona on puandan fazla oy kazandırdı ama insanların duygusal tepkileri bir müddet sonra etkisini kaybediyor. O tarihte bir seçim olsaydı AKP yüzde 55 oy alırdı. Ama seçime kadar Davos’un etkisi yüzde 1 ile yüzde 2’ye düşer. Çünkü seçmen bu seçimde vicdanıyla cüzdanı arasında kaldı.
Anlamadım. Bu yerel seçimde AKP’nin oylarını tam olarak ne belirleyecek?
AKP’nin oyunu artırması için ‘one minute’ yetmez. Şimdi dolar bir lira 80 kuruşa dayandı. Her gün insanlar ansızın işlerinden çıkarılıyorlar. Türkiye’de insanların yoksulluk algısı bir süredir çok arttı. Yirmi günde ekonomi çok kötüye gitmez ama seçmen tercihini değiştirebilir. Yaptığımız araştırmaya göre, her yüz kişiden 80’i daha da yoksullaştığını düşünüyor. Gelecek kaygısı artıyor. İnsanlar umutlarını ve güvenlerini kaybediyor. İnsanlarda, ekonomik krize karşı bir şey yapılmadığı, ‘kriz bizi teğet geçer’ mantığının sürdüğü kanısı yaygınlaşıyor. Bu algı devam ederse seçim sonuçlarında sürpriz olabilir ve AKP yüzde 40’ın altına da düşebilir.
Seçmendeki bu umutsuzluk dünya kriziyle birlikte mi ortaya çıktı?
Hayır. Umutsuzluk, 2008’in ocak sonundan itibaren başladı. Artık bugün her yüz kişiden yarıdan fazlası, ‘bir yıl sonra Türkiye çok daha kötü olacak’ diyor. Annelerin yüzde 70’i çocuğunun geleceğinden endişeleniyor. Yüzde 80 imkân olsa çocuğunu yurt dışında okutmak istiyor. Zaten Cumhuriyet boyunca askerî darbeler ve post modern darbeler dışında seçim sonuçlarını belirleyen en önemli şey daima ekonomi oldu. Biz bunu son haftalarda il bazında yaptığımız araştırmalarda da sorduk. “Türkiye’de yaşanan ekonomik krizin sorumlusu kim?” dedik.
Vatandaş ne cevap verdi?
Her iki seçmenden biri, “Bu kriz dışarıdan kaynaklandı. Hükümetin yapabileceği bir şey yok” derken, diğeri de “Bu hükümet global krize önlem almıyor, dolayısıyla bizdeki kriz daha da derinleşiyor” dedi. Bakın... AKP düşük gelirli ve eğitimsiz kesimin oyunu sosyal yardımlarla koruyor ama, eğitimli, çalışan, üreten yüksek gelirli kesimin oyunu kaybediyor. Çünkü onlar işlerini ve gelirlerini kaybediyor. Gene de AK Parti ekonomik krize karşı iyi tutunuyor. Başka parti olsaydı oyları yüzde 20’ye düşerdi. AK Parti’den ve hükümetten memnuniyetsizlik arttığı halde çözülme çok sınırlı.
Büyük sayıda seçmen niye AKP’den uzaklaşmıyor?
Nedeni, Tayip Erdoğan. Seçmen tercihleriyle ilgili yaptığımız bütün araştırmalarda, halk, “AK Parti eşittir Tayyip Erdoğan” dedi.
AK Parti’nin şu anda sadece Tayip Erdoğan’ı var. AK Parti, oylarını Erdoğan’ın ve beceriksiz muhalefetin varlığı sayesinde koruyor. Bir de bu seçimin ilginç bir özelliği da var. Çünkü bir kanun değişikliği yapılarak büyük şehirlerin alanları genişletildi. Şehir merkezine 60 kilometre çapındaki köyler de şimdi belediye için oy kullanacak. Böylece AKP, günlük ekonomik sıkıntıyı daha fazla hisseden şehirli seçmenlerden önemli oranda oy kaybetse de hâlâ kırdaki seçmenin oyunu koruyor.
Güneydoğu’da bir ara AKP çok gerilemiş gözüküyordu. Başbakan Erdoğan’ın konuşmaları Kürt vatandaşları kızdırmıştı. Şimdi uzaktan bakıldığında sanki AKP durumu toparlamış gibi gözüküyor. AKP Güneydoğu’da ne kadar oy alır?
22 Temmuz’daki oyunu alamaz. AK parti’nin yüzde 40’lardaki oyu DTP’nin yoğun olduğu yerlerde yüzde 30-35’e düşecek. 2007 seçimlerinde AK Parti Güneydoğu halkı için özgürlüklerin partisiydi. Demokratik açılımlarla ilgili büyük beklenti vardı. Ama Başbakan seçimden sonra şahinleşti, Irak’a operasyonlar yapıldı ve insanlar AKP’ye kuşkuyla bakmaya başladı. Halk AKP’yi diğerleri gibi statükonun bir partisi olarak algıladı.
TRT Şeş ve Ergenekon dava süreci Doğu’da oylarını arttırmadı mı?
Bunlar elbette soğuyan ilişkiyi ısıtacak ama AKP’nin Güneydoğu’da tekrar başa baş yarışan günlerine dönebilmesi için orta vadede samimiyetini ve rüştünü tekrar ispat etmesi gerekecek. Çünkü AKP bugün, Malatya, Urfa, Siirt, Bitlis, Van, Erzurum gibi illerde elindeki belediyeleri de kaybetmek riskiyle karşı karşıya. Hatta Urfa, Malatya ve Erzurum’u Saadet Partisi’ne ve MHP’ye kaybedecek gibi gözüküyor.
Niye?
Mesela AKP, Doğu Anadolu’da da 15 puan gerileyecek. Oyu yüzde 65’lerden yüzde 45-50’ye inecek. İki nedeni var bunun. Bir, bu yerel seçimde başbakan, kimi göstersem kazanırım mantığıyla hareket etti. İki, yakın çevresindeki bazı milletvekillerinin etkisinde kaldı ve yanlış adaylar gösterildi. Etrafındaki bir takım menfaat çevreleri kendi yönetebilecekleri adamları seçtirebilmek için başbakanı telkine boğdular, onu bazı adaylar konusunda yanılttılar. Çünkü belediyeler rant yeridir. Belediye hizmetlerinin yapılmasında müteahhitlere ve işadamlarına işler düşer. O ilin milletvekilleri de yönetebilecekleri bir belediye başkanını ister.
Bu seçimde Diyarbakır’da sonuç ne olur?
Diyarbakır’da sonuç yüzde 35 AKP, yüzde 55 DTP olur. AKP’nin kaybettiği yüzde 10’luk oyu, DTP alacak. Türkiye genelinde de DTP oyunu artıracak ve yüzde 6-7’ye çıkaracak. Bu ülkede Fırat’ın doğusuyla batısı arasındaki seçmen tercihleri çok farklı. Fırat’ın doğusunda seçmen tercihi özgürlüklerle ve Kürt kimliğiyle ilgili. Fırat’ın batısındaki tercih ise adayın kimliğiyle ve ekonomiyle ilgili. Diyarbakır’da DTP’ye oy veren seçmen, büyükşehir belediyesi başarılı mı değil mi diye bakmaz.
İstanbul, AKP’nin kalesi. Ama CHP burada Kemal Kılıçdaroğlu gibi kuvvetli bir adayı öne sürdü. Kılıçdaroğlu sonucu değiştirebilir mi?
CHP oylarında 5-6 puanlık bir yükseliş var. 22 Temmuz 2007’de DSP’yle birlikte oyu yüzde 20,9 olan CHP, 29 Mart’taki il genel meclisi seçimindeki oyunu 24-25’e, belediye başkanlığındaki oyunu da yüzde 26-27’ye çıkaracak. İstanbul’a gelince... Yeni biten araştırmamızda AKP ile CHP arasındaki fark 11,5’tan 7,5’a indi. CHP’nin oyu kırk günde yüzde 3,8 arttı. Eğer önümüzdeki 20 günde 3,8 daha artarsa ve AKP de 3,8 puan gerilerse, seçim sonucu değişebilir. Evvelki hafta sonu bir seçim yapılsaydı, yüzde 99,9 Kadir Topbaş 8-10 puan farkla kazanacaktı ama...
Topbaş’ın kazanması tehlikeye mi girdi?
Topbaş hâlâ çok şanslı ama kazanması garanti değil. Çünkü büyük şehirlerde yarışan partiler arasında çok büyük farklar yok. Son araştırmaya göre, kararsızlar dağıtılmadan oyların yüzde 41,7’sini Topbaş, yüzde 34.... Kılıçdaroğlu aldı. Arada 7,5 puan fark var. Bu çok büyük bir fark değil. AKP’nin oyu iki puan düşse, Kılıçdaroğlu’na da diğer partilerden iki puan gelse, eşit olurlar.
Peki, Ankara’da ne olur? MHP Ankara’da çok kuvvetli bir aday çıkardı. Melih Gökçek’in aldığı MHP oyları, yeniden eski partilerine döner mi?
Döndükleri görülüyor. Ama Gökçek hâlâ şanslı. Gökçek’in kaybetmesi için MHP’li Mansur Yavaş’ın oyunun yüzde 20’yi geçmesi lazım. Bizim araştırmamıza göre, Gökçek’in oyu yüzde 40-42, MHP’li Yavaş’ın oyu ise 13-15 arasında bulunuyor. CHP adayı Murat Karayalçın’ın oyu yüzde 30’un üzerine çıkamıyor.
AKP-MHP çekişmesi CHP adayı Karayalçın’ın kazanmasına yol açabilir mi?
Mansur Yavaş her oyu Gökçek’ten almıyor ki. Karayalçın’a oy verebilecek seçmenden de alıyor kısmen. Bu nedenle de Mansur Yavaş ile Karayalçın birbirine yakın oy alacak. Melih Gökçek seçilecek. Eğer sadece Gökçek’le Mansur yarışsaydı Gökçek kaybederdi. Karayalçın’la yarıştığı müddetçe Gökçek kazanır. Çünkü Ankara daha milliyetçi bir şehir ve SHP’nin geçmişte DTP’yle birlikte seçime katılması Karayalçın’ın aleyhine çok kullanılıyor.
Gökçek’in Kılıçdaroğlu ile yaptığı televizyon tartışmasında başarılı olamaması sonuçları etkileyecek mi?
Sadece girdiği polemikleri kaybetmesi değil, patlak borular ve Kızılırmak suyunun içirilmesi gibi belediyecilik konusunda verdiği kötü sınavlar da Gökçek’in oyunu etkileyecek. Eğer Baykal, Kılıçdaroğlu’nu Ankara’da aday gösterseydi, Gökçek 15-20 puan farkla seçimi kaybederdi. Ankara, İstanbul’a göre daha eğitimli ve milliyetçi bir şehir. İstanbul ise daha muhafazakâr yerlerden göç alan bir il.
İzmir CHP’nin kalesi. CHP’nin İzmir’i kaybetme ihtimali bulunuyor mu?
Hayır. İzmir’de CHP’nin oyu yüzde 50, AKP’nin de yüzde 35-40 olacak.
Çankaya ve Kadıköy de iki simge ilçe. İkisi de CHP’nin elinde. Buralarda nasıl sonuçlar alınır?
İkisinde de CHP’nin kaybetmesi mümkün değil. CHP ikisinde de yüzde 50’nin üzerinde oy alacak. Seçmen profili AKP’ye uymayan seçmenler oturuyor buralarda.
Geçen seçimlerde tek ulusal parti AKP olmuştu. Ülkenin bütün bölgelerinde varlık göstermişti. Diğer partiler ise bazı bölgelere hapsolmuşlardı. Bu seçimlerde bu görüntü değişir mi?
Değişmeyecek.
Neden AKP’nin dışındaki partiler ülke genelinde başarılı olamıyor?
Politikaları olmadığı için. Bugün CHP’nin ve MHP’nin bir Güneydoğu politikası var mı? İyi ya da kötü AKP’nin bir söylemi var. Mesela 22 Temmuz’da 46,5 oy alan AKP’nin bugün ancak 25-30’u sadık seçmendir. Geri kalanı yüzer, gezen oydur.
Bu seçimlerin sonuçları Türkiye’nin yakın geleceğinde ne tür siyasi değişimlere yol açar?
AKP yüzde 40’ın altına düşerse ve bu oy kaybı yaygınlaşan ekonomik krizle birleşirse AKP’yi üç, beş ay içinde çok yıpratır. AKP’de dağılma süreci ve çöküş başlayabilir. AKP yüzde 40’ın üstüne çıkarsa bu gerileme süreci sadece uzatılır. AKP yönetimi de zaten bu yerel seçimler için 46,5 oy aldığı 2007 seçimlerini değil yüzde 42 oy aldığı 2004 seçimlerini hedef alıyor ve “yüzde 42,1 bizim için başarıdır” diyor. AKP, 2004’ün altına düşmekten çok korkuyor.
AKP’nin oyunun yüzde elliyi geçeceği iddiaları da var...
Mümkün değil. Bu hayaldir. AKP 22 Temmuz 2007’ye göre mutlaka oy kaybedecek. Aslında ben 2010 yılında bir erken genel seçim bekliyorum. Çünkü IMF’yle anlaşma yapılsa da yapılmasa da, ekonomik kriz 30 Mart sabahından itibaren Türkiye’de vatandaşın canını daha çok acıtacak. Seçmen ekonomik krizin faturasını iktidara mutlaka kesecek.
Bu seçimlerden sonra AKP’nin sivil anayasayı yeniden gündeme getireceği söyleniyor. Hangi sonuç, AKP’yi yeni bir anayasa yapmaya ikna eder?
Yerel seçimden sonra Türkiye sivil anayasayı değil ekonomiyi konuşacak. Sivil anayasa konuşmaya vaktimiz olmayacak. Yoksulluk işsizlik ve artan suç olayları gündemi kaplayacak.
Bu seçimlerde bir sürpriz olur mu?
İstanbul ve Ankara’nın kaybedilmesi büyük sürpriz olur. Bu sonuç AKP açısından bir felakettir. Çünkü “İstanbul’u kazanan Türkiye’yi kazanır, İstanbul’u kaybeden Türkiye’yi kaybeder” derler. Başbakan Erdoğan zaten bu yüzden sanki İstanbul’da kendisi adaymış gibi yarışa giriyor ve CHP adayı Kılıçdaroğlu’yla polemik yapıyor.